Suriye krizi, çok bilinmeyenli karmaşık bir denklem niteliğinde. Birden çok ülkeden, birden çok ittifaktan ve sayısız terörist gruptan bahsediyoruz. Konu veya bölge itibarıyla ittifakların değiştiğine şahit olduğumuz gibi, zaman içerisinde kimin kiminle iş birliği geliştirdiği ya da çatıştığı gibi hususlarda da anlık değişimler söz konusu oluyor. Daha düne kadar ABD ile Türkiye arasında “savaş çıkacağı” iddiaları dahi dillendirilirken, şimdi iki ülkenin Fırat’ın doğusunda bir mutabakat uyarınca iş birliğine başladığı görülüyor.
Suriye meselesinin karmaşık bir denklem olması, Türkiye ile ABD’nin bazı noktalarda anlaşmasının diğer değişkenlere de etki etmesi anlamına geliyor. Nitekim, ABD-Türkiye arasında süren müzakerelerin ve Fırat’ın doğusu için ABD’nin, Türkiye’nin beklenti ve taleplerine kısmen cevap verecek bir mutabakata varılmasının hemen ertesinde İdlib gündemde öne çıkmaya başladı. Zira ABD-Türkiye arasındaki pürüzlerin azaltılmasına Esad rejiminin baş destekçisi olan ve Suriye’de ABD ile bir nüfuz mücadelesi yürüten Rusya’nın buna tepki göstermemesi beklenemezdi.
Son günlerde İdlib’de artan gerilim, Türkiye’yi rahatsız ediyor. Oysa Türkiye, Astana süreci ortaklarıyla Mayıs 2017’de İdlib ve çevresinin “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan edilmesini sağlamış, Rusya’nın ve rejimin bu bölgeye yönelik bir saldırısına engel olmaya çalışmıştı. Buna rağmen, rejim bu anlaşmaya en başından beri uymamış ve yaşanan ihlallerin üzerine Türkiye ve Rusya, Eylül 2018'de Soçi’de iki taraflı bir mutabakata varmıştı.
Gelinen noktada, her gün onlarca sivilin ölümüyle sonuçlanan operasyonlarla rejim, İdlib’de saha kontrolünü genişletmeye devam ediyor. Hatta İdlib’e yönelik operasyonlar, 9. Türk gözlem noktasının rejim tarafından çevrelenmesine kadar vardı. Bu duruma yol açan rejim saldırılarının Rusya destekli olması, Soçi mutabakatının Rusya tarafından da ihlal edildiği anlamına geliyor. Peki, şimdiye dek Türkiye ile Suriye konusunda anlaşmaya, uzlaşmaya yakın durduğu izlenimi veren Rusya, neden son günlerde İdlib’de Türkiye’nin aleyhine gelişen olaylara müsaade ediyor?
Rusya, Türkiye’nin S-400 sistemini alabilmek için ABD ile gerginliği hatta ABD yaptırımlarını dahi göze aldığını düşünüyordu. Rusya; Rahip Brunson, Gülen’in iadesi, F-35’lerin teslimatı, PKK/PYD’ye verilen destek gibi konular yüzünden ABD-Türkiye ilişkilerinin onarılamayacak noktaya geldiği izlenimine kapılmıştı. Diğer yandan, kendisini Türkiye’nin Suriye’deki tek ortağı olarak görüyor ve bunun böyle devam edeceğini sanıyordu. Ancak, Rusya’nın hesabı tutmadı.
ABD ile Türkiye’nin, Fırat’ın doğusu konusunda anlaşmaya varması, Rusya’yı Türkiye karşısında daha temkinli davranmaya itti. Son birkaç haftada İdlib merkezli tırmanan gerginlikle esasen Rusya’nın Türkiye’ye vermek istediği bir mesaj var. Rusya, Türkiye’ye ABD ile fazla yakınlaşmaması gerektiğini, aksi halde Ankara-Moskova ilişkilerinin gerileceğini ima ediyor. Diğer bir ifadeyle Rusya, Türkiye’yi ABD ile iş birliğinden vazgeçirmek için İdlib kozunu öne sürüyor, aba altından sopa gösteriyor.
Türkiye, Suriye’nin bir bölgesinde bir ülkeyle, başka bir bölgesinde diğer bir ülkeyle iş birliği kurmak gibi çözümü zor bir denklemin ortasında kaldı. İttifakların ve iş birliği mekanizmalarının kaygan bir zeminde olduğu ve bir taraftaki kazanımın diğer tarafta aleyhte bir gelişmeyi tetikleyebileceği görülüyor. Bu şartlar altında Ankara, millî menfaatlerini korumak ve bu süreçten zararsız çıkmak için bir tarafı diğeri ile dengede tutmak zorunda. Zira kaç bilinmeyeninin olduğu dahi anlaşılamayan bu denklem, bilinmeyenlerden birinin elde edilmesiyle çözülebilecek kadar basit değil.