CHP’deki değişim furyası Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinden bir filozof çıkardı: “Değişmeyen hiçbir şey yok. Her şey değişir zaman içerisinde. Mevsimler değişir, insanlar değişir, moda değişir, ders kitapları değişir, bilim değişir.”

Bunlar 70’inden sonra keşfedilen filozofun sözleri.

Değişim kavramını her yerinden mıncıklayan Kemal Kılıçdaroğlu mevsimlerden modaya, ders kitaplarından bilime uzanan analizleriyle karşımızda.

Mevsimlerin, modanın, ders kitaplarının değişmesi CHP’li muhaliflerin umurunda değil, onlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun değiştirilmesinden yanalar.

Partideki değişim fısıltısı odalardan dışarı sızarak Kemal Bey’in Türkiye’ye getirdiği uzaktan görüşme teknolojisi olan Zoom’un toplantılarında yüksek perdeden ifade edilmeye başlandı.

Seçim hezimetinin faturasını kestiği MYK üyelerini yenileriyle değiştirirken “Toplumun beklentilerini dikkate aldım. Yenilenme istiyordu toplum, biz de bunu yaptık” diyen Kılıçdaroğlu değişime kurbanlar sunarak genel başkanlık koltuğunu korumaya çalışırken “karşı devrimin” saflarını kendi eliyle güçlendirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “toplumun beklentilerini dikkate alarak” değişimden yana tavır koymasında, zincirinden boşanıp gelen bu çılgınlığı sahiplenmek, tehlikeyi evcilleştirerek onun sınırlarını çizmek gibi bir amacı vardı.

Olumsuz çağrışımlarla yüklü “Bay Kemal” lakabıyla mücadele etmeyi bırakıp kendisinden “Bay Kemal” olarak söz etmeye başladığında, Saraçhane kumpasıyla Cumhurbaşkanı adaylığını ilan etmeye hazırlanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu “Oğlum” diyerek nüfusuna geçirdiğinde aynı evcilleştirme politikasına başvurmuştu.

Şimdi değişimin dizginlerini eline geçirmek için filozoflara nazire yapar gibi tafsilatlı değişim tanımlamalarına girişiyor. Yeniden bakalım: “Değişmeyen hiçbir şey yok. Her şey değişir zaman içerisinde. Mevsimler değişir, insanlar değişir, moda değişir, ders kitapları değişir, bilim değişir.”

Tekrarını verme gereği duyduğum cümledeki bir ayrıntı, aslında cümleye gömülü olan ana fikrin ifşasını yapacak: “İnsanlar değişir”

Kemal Bey, dedik ya o 70’inden sonra keşfedilen bir filozof, “insanlar değişir” demekle bir insanın başka bir insanla yer değiştirmesini değil bir insanın içsel dönüşümlerini kastediyor olmalı.  

Her birimiz her an yeni şeyler öğrenerek, yeni deneyimlere kapı aralayarak çok küçük farklılıklar taşıyan ama süreklilik arz eden bir değişimin yolcuları değil miyiz zaten? (Meraklısı varsa, Heraklitos, Buda ve David Hume’da bu felsefenin izini sürebilir.)

Yani ben, siz, biz, aslında tam manasıyla dünkü ben, siz ve biz değilsek Kemal Bey de dünkü Kemal Bey olamaz. Öyleyse değişime tabi birisinin artık taşımadığı bir kişiliğin karar ve kaybedişlerinden sorumlu tutulması ne kadar hakkaniyetlidir?

Kemal Bey’in artık eski Kemal Bey olmamasıyla değişimin ana prensipleri vuzuha eriyor, değişime dayalı toplumsal talep yerine getirilmiş oluyor ve kaptan gemisinin güvertesinde kollarını kavuşturarak yeni maceralara yelken açmaya hazır hale geliyor.

İki gün önceki Habertürk TV yayınında “gemiyi limana sağ salim yanaştırmanın” partiyi kurultaya götürmek olduğunu, istifa etmek gibi bir düşüncesinin bulunmadığını ifade ederek bunu kanıtlamış oldu. (Demek ki genel başkanlık koltuğundan ayrılmadan da genel başkanlık değişimini yapan bu yenileşme felsefesini de doğru anladık.)

O artık 14-28 Mayıs 2023 tarihlerinde seçimleri kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu olarak yaftalanamaz. Zaten artık aramızda olmayan bu ‘eski’ Kemal Kılıçdaroğlu’nun da seçimleri kaybettiğini bir türlü kabul etmemişti.

Kemal Bey en fazla, önümüzdeki yerel seçimlerde partinin elindeki belediyeleri kaybettirebilecek olan yeni Kemal Kılıçdaroğlu olmakla olasılıklar üzerinden eleştirilebilir. Aksini düşünen varsa felsefesini koysun ortaya…