Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın ABD’de Başkan Trump ile bir görüşme yapacak. Türkiye’nin Suriye’deki kazanımlarının ardından ilk kez yüz yüze yapılacak görüşmede Erdoğan ve Trump’ın, Suriye başta olmak üzere birçok bölgesel ve küresel soruna ilişkin istişarelerde bulunması bekleniyor.

Trump’ın haklı olarak çok eleştirilen ve kınanan “mektup faciası” gündeme geldiğinde Erdoğan’ın Trump’a diplomatik nezaketten bahsetmesi ve diplomatik yazışma dersleri almasını önermesi çok yerinde olacaktır. Trump, dünya diplomasi tarihinde eşine rastlanmayacak kadar kaba, tuhaf ve seviyesiz bir mektup kaleme alarak kendine yakışanı yapmıştı. Trump’ın mektubu, ABD gibi büyük bir devletin başkanının mektubunu değil de bir ilkokul çocuğunun WhatsApp yazışmalarını andırıyordu. ABD Başkanı'nın etrafındaki sözde danışmanların, böylesine bir üslubun diplomaside olmayacağını, bunun bir devlet başkanına yakışmayacağını, bu mektubun ters tepip Türkiye’nin öfkesine sebep olacağını Trump’a anlatmaları gerekirdi. Bu yakışıksız tavra tepki gösterip Trump’ı diplomatik teamüllere davet etmek, mektubu yazarına iade edeceğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düşecek.    

Cumhurbaşkanı, ABD ile Türkiye arasındaki mutabakata rağmen hâlâ Suriye topraklarında cirit atan Amerikan askerlerinin petrol sahalarına çöreklenme girişimlerini de gündeme getirecek. Erdoğan, Trump’a “askerlerimizi geri getireceğim” sözü vermesine rağmen henüz bunu yerine getirememiş olduğunu da mutlaka hatırlatacaktır. Önümüzdeki yıl tekrar seçime girecek olan Trump’ın bu konuda adım atmasını istemek için uygun bir zamandayız.

ABD askerlerinin Suriye’de varlığını sürdürmesinin tek sebebinin “Trump’ın petrol sevdası” olmadığı biliniyor. ABD’nin İsrail’in talebi doğrultusunda sahada kendine bir ileri karakol kurmak istediği, bunun da İsrail’in İran ile mücadelesinde kullanılmak istendiği de açık. Geçtiğimiz haftaki makalemde, “Petrol, işin bahanesi” derken, İran’ı bölgede rahatsız etmek ve Suriye’deki hareket alanını kısıtlamak için ABD-İsrail ortaklığının Suriye’den çekilmekten imtina edeceğini ifade etmek istemiştim. ABD’nin PKK ve uzantılarını kullanmaya devam etmek istemesinin de temel sebeplerinden biri, İran’a karşı duracak bir cephede PKK/PYD’nin önden piyon olarak sürülmek istenmesi. PKK/PYD ise Kuzey Irak’taki peşmergenin akıbetinden hiç ders almamışçasına ABD’nin maşası olmaya ve kendini ateşe atmaya devam ediyor. Türk milletinin Erdoğan’ın ziyaretinden beklentilerinin en başında gelen şey, ABD’nin PKK karşısındaki bu aciz ve acınası tavrına bir son vermesini temin etmek.

ABD ve ardından Rusya ile varılan uzlaşma sonrasında Barış Pınarı Harekâtı'na ara verilmiş olsa da ABD Kongresinden hâlâ Türkiye’ye yaptırım uygulanması çağrıları geliyor. Erdoğan, yarınki görüşmesinde Kongrenin Başkan Trump’ın aleyhine propaganda yürütebilmek için Türkiye-ABD ilişkilerini istismar etmelerini de muhakkak eleştirecektir. Trump’ın azledilmesine yönelik girişimler ne kadar siyasî rant içinse, sözde Ermesi “soykırımı” kararı da yaptırım öngören kanun teklifi de o kadar iç siyasetle alâkalı ve kısmen de olsa Trump’ı seçim sürecinde yıpratmaya yönelik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki köklü ve çok boyutlu ilişkilerin, seçime âlet edilerek yıpratılmaması gerektiğini de mutlaka güçlü şekilde ifade edecektir. 

Cumhurbaşkanı'nın ABD ziyaretinden beklentiler bunlarla sınırlı değil ancak, ABD ile yaşanan Suriye kaynaklı anlaşmazlıkların öne çıkacağı bir gerçek. Bunun yanı sıra, ikili ticaret hacmi, F-35 alımı ve FETÖ elebaşının iadesinin de gündeme gelmesi hiç şaşırtıcı olmaz. Velhasıl, bu önemli ziyarette birçok can alıcı konu masada olacak.