Rıza’nın telaffuzunu çok severim: Fitbol.

Aslında o dönemin bütününü takım ayırmadan severim.

Hele yaşımın yettiği ilk dönemleri… Futbolumuzun bıyıklı adamlarını, sert bakışlı ama samimi; çelik gibi ama mütevazı mücadele adamlarını...

Samet Aybaba, Cüneyt Tanman, Müjdat Yetkiner, Şenol Güneş…

Durun biraz daha sayayım, Uğur Tütüneker, Erhan Önal, Erdal Keser, Yusuf Altıntaş, Nezihi Tosuncuk, Hakan Tecimer, Turhan Sofuoğlu, İskender Günen, Kadir Akbulut, Ulvi Güveneroğlu, Rıza Çalımbay, Gökhan Keskin, Recep Çetin, Hasan Şengün… Metin-Ali-Feyyaz; Rıdvan, Oğuz, Aykut… Tanju, Prekazi, Tugay, Hami, Lemi, Ogün, Sergen, Zeki, Şenol… Ve daha nice güzel adamlar… Şifo Mehmetler, Maradona Sonerler, Küçük Hasanlar, Semihler ve İsmailler…

O zamanlarda her şey bambaşkaydı… Belki sahaları topraktı, çamurluydu, kulübeleri soğuktu, tesislerinde konfor ve ayakkabılarında marka yoktu ama adam gibi adamlardı...

Hele kaptanlar!

Kolay mıydı Samet kaptandan izinsiz oyun düzeni bozulsun, rakibe karşı yakışmayan davranışlar sergilensin? Cüneyt kaptan da aynıydı, Müjdat kaptan da… Kodu mu oturturlardı. Sonrasında hiç küslük olmaz. Ağabey- kardeş samimiyeti devam eder giderdi.

Güzel adamlardı… Ciddi adamlardı vesselam…

***

Çağımızda futbol sadece futbol değildir. Milyarlarca insanın takip ettiği, kendine ait bir endüstrisi, pazarlaması ve ekonomisi olan dev bir yapıdır.

Biz Türkler de çok seviyoruz futbolu… Asırlar öncesinde atalarımızın oynadığı “depük” sebebiyle midir, nedir bilinmez. İçimize işlemiş bir kere!

Futbolda en çok arzuladığımız da milli başarılar...

Eminim siz de hatırlarsınız... Galatasaray’ımız yarı finale kaldığında Simoviç’in ay yıldızlı al bayrağımızla nasıl koştuğunu... Yine Galatasaray’ımızın Avrupa şampiyonluğunu ve Süper Kupa zaferinden sonra cümbür cemaat sokaklara dökülüşümüzü...

Fakat illa ki 2002 Dünya Kupası’ndaki Milli Takım başarımızı…

***

Şimdilerde de başarımız yok diyemeyiz. Elbette var. Fakat bu başarılar takım başarısından çok ferdi başarılar…

Avrupa’nın en iyi takımlarında oynayan Türk futbolcular ve yeni transfer olanlar göğsümüzü kabartıyor ama bunların çoğu yine Batı’da yetişmiş olanlar...

RUHUNU ARAYAN TÜRK FUTBOLU

On dört yabancılı Süper Lig’imiz ile nereye varabiliriz ki?

Avrupa’nın futboldaki başarısı aşikâr... Bu başarının arkasında da farklı bir bakış açısı var.

Futbol bir endüstri Avrupalı için… Üretimden yani altyapıdan pazarlanmasına, yan sektörlerinden kazancına kadar her adımı dikkatle planlıyor Avrupalı...

Biz de bu bakış açısını yakalamalıyız. Ama kiminle?

Yükselen Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda artık milli ruha yakışır bir futbol anlayışından bahsetmek zorundayız. Evet, başarı istiyorsak eğer Türk futboluna da yerli ve milli bir ruh üfleme vakti gelmiştir.

İhraç ettiğimiz birkaç iyi futbolcudan öteye geçerek “ulusal başarılar ve bu başarılarda devamlılığı” sağlayacak adımları atmalıyız. Bahsettiğimiz sadece Milli Takım’ımızın başına bir teknik direktör bulmak değildir.

Bizim kastımız Türk futbolunda yeni bir çağ başlatmaktır.

O sebeple futbolumuza milli bir gözle bakabilen, futbol atılımımızı öz ve kök değerlerimizle bütünleştirerek “yeni çağda yeni bir ruh ile Türk futbolu çatısını” kurabilecek spor adamlarına ihtiyaç duyuyoruz.

Aslında bu konuda birbirinden mahir ve kendini ispatlamış onlarca yerli futbol adamına sahibiz. 

İşte bir örnek; Samet Aybaba

Samet Hoca milli hassasiyetleri, kendisinin kurduğu ve yaşattığı futbol ekolü; yetiştirdiği sayısız öğrencisi, öğrencilerinin başarıları, mesleki ciddiyeti, futbol bilgisi ve tecrübesiyle aradığımız milli futbol ruhumuzun potansiyel enerjisini taşıyor…

 “Futbolumuzun Kurtuluş Reçetesi”  başlığıyla hazırladığı ve sunduğu tasarı ile Türk futbolu için hazırlanmış tek yazılı projenin de sahibidir aynı zamanda Samet Hoca... 

Futbolumuzun “14 yabancı futbolcu” garabetinden kurtulması, Türkiye’de kurulacak milli futbol endüstrisinin hangi temeller üzerine oturtulması gerektiği, yönetici-teknik kadro ve futbolcu ilişkileri, takımların altyapı işleyişleri, genç yeteneklerin keşfi, metodolojik eğitime alınmaları, finansmanları; tribünlerin ve takımların konumları hep Sayın Aybaba’nın projesi içinde olan başlıklar…

Bu sebeplerle Türk Yüzyılı’nda ruhunu arayan futbolumuz, Samet Aybaba’nın milli duruşu, tecrübesi, ekolü ve fikriyatından faydalanmalıdır.

Kapsayıcı, kucaklayıcı ve el birliği ile temellendirilen yeni futbol inkılabımız sayesinde acaba kaç Arda yetiştiririz bir düşünün hele...

***
İKAZ:

“Hâlâ FETÖ’nün kripto damarının siyaset, bürokrasi, eğitim, ekonomi, medya ve diğer alanlarda dip dalga hâlinde faaliyet içinde olduğunu bilmeyen, duymayan, görmeyen kalmadı.” Lider Devlet Bahçeli