Zülfü Livaneli nezdinde PKK’lı Demirtaş, edebiyatımızın usta kalemiymiş… Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde kaleme aldığı kitabı sosyal medya hesabından paylaşırken böyle yazıyor.

Livaneli, Temmuz ayında verdiği bir röportajda da, Deniz Baykal’ı sahte solculukla, bir dönem cezaevinde olan Erdoğan’a siyaset yolunu açmakla suçluyor ve Baykal için “Alevi ve Kürtleri sevmeyen tipik bir Sünni, sağcı, Ankara politikacısı” diyordu.

Aynı röportajda benzer sözleri Ecevit için de kullanmıştı. O’nun da “Devletin kuruluş ideolojisine uygun Türkçü-laik kesimlerin temsilcisi” olduğunu, suçlayıcı bir üslupla ifade ediyordu. Bu arada Kılıçdaroğlu CHP’sini de yere göğe sığdıramıyordu.

Livaneli’den 1 hafta sonra Soner Yalçın “Tanımadığınız Baykal” adlı bir yazı kaleme aldı. O da, genel hatlarıyla Livaneli gibi, Baykal’ı ve Ecevit’i ABD’nin Soğuk Savaş döneminde Türkiye gibi ülkelerde hızla kitleselleşen solun karşısına “sosyal demokrasi” adıyla çıkardığı figürler olarak nitelendirdi.

Ecevit ve Baykal’ın Türkiye Marksizmi’ni dizginlemek için yaratılan sosyal demokrat figürler olup olmadığı solun kendi ideolojik tartışması olabilir. Fakat Avrupa’da Kautsky ve Bernstein önderliğinde başlayan Sosyal Demokrasi geleneği zaten açık bir şekilde Marksizm’den kopuşun simgesidir. Sosyalizmin işçi sınıfı diktatörlüğünün Rusya’da yarattığı yozlaşmış bürokrasiye karşı demokrasi kültürünü önceleyen bir tepkidir. Hatta Lenin, “Proleter Devrim ve Dönek Kautsky” adıyla bir kitap da yazmıştır. Şimdi bunu geçelim. Ecevit ve Baykal “ABD tarafından yaratılan Solcular” olarak mimlenip Kılıçdaroğlu CHP’si gerçek sol mertebesine çıkarılıyorsa burada açık tutarsızlıklar hemen göze çarpar. Baykal ve Ecevit ABD’nin Soğuk Savaş stratejisinin ürünüyse, ABD Başkanı Joe Biden’ı Türkiye’de ilk kutlayan Kemal Kılıçdaroğlu hakiki solcu mudur?

Bu nasıl, hakiki bir sol ki, ABD’nin himayesi altında bölgeye zehir kusan PKK’yı ve onun siyasi temsilcisi HDP’yi genişçe kucaklayabiliyor, meşru görebiliyor ve onunla yol yürümeyi ideolojik tutarlılık olarak sunabiliyor?

Kemal Kılıçdaroğlu, hakiki solcu olduğu için mi Biden tarafından “Türkiye’deki muhalefet liderlerini destekleyeceğiz” sözlerinin muhatabı oldu? Yoksa Biden da hakiki solcu mu? Biden, ABD kapitalizmini frenlemek için başkan yapılan gizli sosyalist bir aktör mü? Soner Yalçın ve Zülfü Livaneli bu konuda hepimizi aydınlatmalıdır.

Ecevit hakkın rahmetine kavuşmuş, Baykal da sağlık durumunun kötüleşmesi yüzünden ömrünün kalan günlerini tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda kalan birisidir. Üst üste binmiş mağlubiyetlerin, iktidarı bir türlü avucuna alamamanın faturasını, biri ölmüş, diğeri sağlığını yitirmiş bir adamı linç ederek avutmaya çalışan solcular, pek mertçe davranıyor!

Ecevit, Türkiye’ye özgü, milli, ulusal bir sol örneği sergilemiştir. Kıbrıs Harekatı’nın mimarlarındadır ve öyle anılacaktır. HEP ile ittifak yapan SHP’yi “PKK’ya destek olmakla” eleştirmiştir. Bizim hakiki solcuların rahatsızlığı biraz da buradan kaynaklanıyor olmalı. Neticede onlara göre PKK’yı görmezden gelen sol, gerçek sol değildir.

Deniz Baykal bazı tutarsızlıklarına rağmen CHP’de genel başkanlık yapan son kuşak siyasetçilerin arasında partinin kurucu değerlerine en çok sahip çıkan isimdi. CHP’nin kapılarını bölücülere açan Kılıçdaroğlu batağa battıkça Baykal dönemi olduğu yerde yüksek görünmeye başladı.

Baykal, Ziya Gökalp’in bir şiirini okuduğu için hapse atılan Erdoğan’a, haksızlığa uğratıldığını düşünerek sahip çıktı diye taşlanıyor; ama eline ve diline terör bulaşmış Selahattin Demirtaş’a “Keşke Cumhurbaşkanı olsa” diyenler, “Cezaevinde her yattığı gün onun için şeref madalyası olacaktır” diyenler kutsanıyor. Hakiki solun hazin sonu bu olsa gerek…