Asil Türk askeri dağda bayırda teröristi inine gömüp, memleket topraklarını koruyor ancak memleketin ciğerlerine çöreklenen virüsler gibi zihin sınırlarına da çağın teröristleri akımlarla dayanmış durumda… Pençe-Kartal Operasyonu’ndaki Türk askerimize selam ile memleketin zihin terörünü bir ucundan yakalayalım…

Biraz sosyal medyaya göz gezdirsek, insanların gelişirken dönüşen çağın dişlileri arasında sıkışmış olduğunu görüyoruz. Üstelik sıkışma yoğunlukla beyinde oluyor sanırım, yoksa insanlar neden kafasız fotoğraflar paylaşsın ki..? Evlilik cüzdanını alan, nişanlanan yahut sözlenenler kafalarını dâhil edemedikleri fotoğrafları sosyal medyada beğenilere sunuyor. “Bu bir aşk izdivacıdır, katiyen beynimizin bir müdahalesi yok, tamamen duygusal..” mı demeye çalışıyorlar … Anlamak güç tabi… Ola ki kafalarının dâhil ettikleri fotoğrafları paylaştılar, onun için de kamufle edici ifadeler koyuyorlar, yani kafalarını hiçbir şekilde istemiyorlar. Bunun dini boyutuna hassasiyet gösterenler için bir sözüm yok, diyemeyeceğim… Haram olan kafamız değil, bir hassasiyetimiz varsa hiç bulunmayalım bazı mecralarda.. Ama beğenilme kaygısı ile adım attığınız bir yerde, hangi uzvunuzu keserseniz kesin niyetiniz değişmiyor. Şimdi bu söz, sosyal medya haramdır fetvası sayılmasın, bizim niyetimiz ak, sözümüz İslamiyet’i ticaret ile karıştıranlara; yoksa niyeti halis olanın adım attığı her yerde duruşu haktır. İslamiyet’i bir taraftar grubu gibi tutan yahut romantizmle harmanlayarak olayı merkezinden taşıranlara da “orada bir dur” demek, haktır. Bunlar, gerçekleri yıkan bir erozyon gibi dillerinde işkembeden üretilen fikirlerle Müslüman mahallesinde papaz kisvesi ile fetva veriyor… Önce kadınları ayak altından çekmeyi öğütlüyor sonra beyinleri ekarte edici hareketlerde bulunuyor, en son aşama da işte malumun ilanı kafasız fotoğraflar… Sonra binlerce kişi bu fotoğrafları alıntılayıp “nasip olur mu be..” iç çekişleri ile paylaşıyor. Kafasız fotoğraflara iç çektikleri kadar, bir başarıya iç çektikleri pek görülmüyor tabi… Mesela bir bilim insanının paylaşımını alıntılayıp “nasip olur mu be...” iç çekişlerini paylaşanları göremiyoruz. Öyle olsaydı zaten Türkiye süper güç olmuştu. Ama öyle olmadığı için hâlâ birbirimizin dinini, cinsini sorguluyoruz, kendimizi kanıtlama derdindeyiz, düşünmüyoruz dinlemiyoruz, saldırı halindeyiz, muhalefet olsun diye konuşuyoruz… Temel atma törenini aşamıyoruz anlayacağınız…

Gelecek gençliğindir, nesilleri devam ettirecek gençlerdir diye her kürsüden haykırılıyor ama gençler gittikçe devamsızlaşıyor. Yoğunlukla hayal ürünü olan bir mecrada bataklığa batıyorlar. Bir deli bir kuyuya taş atsa, başta ülkenin geleceği olacak gençler kuyunun dibini boyluyor. Akımdan akıma koşan gençlik, geleceğe aksak ilerliyor, sanırım geleceğimiz sakata geliyor. Yani çocuk değil ego büyüten aileler, beğenilerle yaşayan bir gençlik üretiyor… Bir yandan hayat durdu, yasak geldi diye isyan ederken öte yandan neden sınavlar ertelenmiyor feveranını koparıyorlar... Ne istediklerini bilmiyorlar, sadece popüler olan cümleler neyse onu kuruyorlar, kendilerini de o psikolojiye kolayca sokuyorlar... İçinde bulunduğumuz gençlik aslında oldukça mahir ancak maalesef ki çoğunluğumuz; bileklerinden, bacaklarından ve de beyninden bir iple birilerinin avucuna düşmüş… Kukla gibi oynatılıyorlar, bir ülkenin geleceği böyle mahvediliyor, verimli topraklar böyle kayıp gidiyor…

Nişan yüzüklerini atan eller, kafasız fotoğraflar, ifade koyulmuş yüzler yahut hariçten okunan gazeller kadar bir bilim insanı, bir buluş, bir başarı beğeni almıyor… Evlenmeyin demiyoruz kimseye, paylaşmayın da demiyoruz, tüm mutlu çiftlere gönülden tebrikler! Ancak asıl meselemiz birilerinin mutluluk portresi çizdiği mahremleri olmamalı. Meselemiz hızla gelişen çağın dişlileri arasına takılmadan geleceğe koşmak olmalı, geleceği kurmak olmalı… Hem yuva kurup hem de memlekete faydalı bir iş ile gündeme gelebilirsiniz, niyetiniz örnek olmaksa mahreminizle değil başarınızla olun. Hayattaki tek başarı evlilikmiş gibi bir furya var ama evlilik bir başarı değildir, tabi “birilerini kapaklamak” deyimini hayatlarına amaç edinen insanlar için bu bir başarı olarak görülebilir ki zaten bu durum da ahlaki değildir. Nasip sizi zaman içinde vuslat gelince bulur, bu sizin mahreminizdir; başarıyı ise siz gayretiniz karşılığında bir takdir gelirse bulursunuz, işte bu ilanınız olmayı hak eder. Birileri mahremlerini saçtıkça, bazı papazlar da kendilerinde hak görüp kadına ve erkeğe Hakk’ın keseceği hesabı kesiyor. Bırakın kadın da erkek de “eş” olsun, hizmet eden anne ve kızları karşısında lord gibi koltuğa kurulan baba ve oğulları olmasın, mahreminiz size kalsın. Biz bu memleketi kadınıyla erkeğiyle bir ve eş olarak, memleket insanı olarak ihya edelim, her türlü teröre ve de virüse her alanda omuz omuza geçit vermeyelim... *Kafalarımızı da meseleye dâhil edelim.*

*** Bir de bugünlerin anlam ve önemine binaen kafamızı kullanarak varacağımız sağlıklı günler için; maske-mesafe-temizlik!