SALI günü ABD Temsilciler Meclisinde kabul edilen iki teklif, Türkiye-ABD ilişkilerinin iyileşmesini istemeyen bir zümrenin var olduğunu tekrar ortaya koydu. Teklifler lehinde oy verenler, Türkiye’ye karşı hasmâne tavır sergilemekten vazgeçemediklerini bir kez daha gösterdi. Söz konusu metinlerden biri, sözde “Ermeni soykırımının” tanınmasına ilişkin bir karar teklifi iken, diğeri Türkiye’nin Suriye operasyonunu “etnik temizlik” olarak nitelendiren ve Barış Pınarı Harekâtı gerekçesiyle Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını öngören bir yasa teklifi. Her iki metnin ortak noktası ise gerçeklikten, haklılıktan ve adaletten çok uzak olması.

Öncelikle basında “yasa tasarısı” olarak anılan bu metinlerden ilkinin aslında bir “karar teklifi” olduğunu, kanunlaşması gibi bir durum olmadığını vurgulayarak bir yanlışı düzeltelim. Zira ABD Kongresinde bir kanunun kabul edilmesi için evvela bir kanun teklifi olması, bunun da Kongrenin her iki kanadında da kabul edilip imza/onay için ABD Başkanı’na gönderilmesi gerekiyor. Oysa kabul edilen metin, sadece Temsilciler Meclisinin aldığı bir karardan ibaret. Dolayısıyla, Ermeni yalanlarına dayanan bu karar, temsilcilerin irade beyanından başka bir anlam taşımıyor. Kararlarda “soykırım yapıldı” ifadesi geçiyor diye Türkiye soykırımdan sorumlu tutulacak değil. Zira uluslararası hukuk, soykırıma hükmetmenin ancak yetkilendirilmiş uluslararası mahkemelerin uhdesinde olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kayıt altına almış durumda. Parlamentoların olaylar için “soykırım” demesinin uluslararası hukuk açısından hiçbir kıymeti harbiyesi yok.

Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin karar teklifinin, Kongrenin alt kanadı olan Temsilciler Meclisine 8 Nisan 2019’da Ermeni lobisinin dümen suyundan çıkamayan Adam Schiff tarafından sunulduğunu, bu şahsın da her 24 Nisan öncesinde bu içerikte bir teklifi Meclise sunmayı âdet hâline getirdiğini belirtmekte fayda var. Zira Kaliforniya Temsilcisi Demokrat Partili Schiff, Ermeni nüfusunun en yoğun yaşadığı bölgelerden birinden gelmekte ve 2001’den bu yana oturduğu koltuğu Ermeni lobisinin verdiği destekle koruyabilmekte. Maalesef karar, “soykırım” dedikodularına, Ermeni lobilerinin kara propagandalarına inanma gafletine düşenlerin Adam Schiff ile sınırlı olmadığına işaret ediyor.

Temsilciler Meclisinin aynı gün kabul ettiği Türkiye’ye yaptırım uygulanmasına ilişkin yasa teklifi ise, Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü mücadelenin ne olduğunun ABD’li siyasetçiler tarafından hiç anlaşılmadığını gösteriyor. Yasa teklifinde Türkiye, “Suriye’nin topraklarını işgal ederek Kürtlere karşı etnik temizlik başlatmakla” itham ediliyor. Barış Pınarı Harekâtı’nın ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiği, SDG’nin ABD için önemli bir müttefik olduğu, Türkiye’nin Arap ve Kürt sivilleri hedef aldığı, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı dâhil harekâtta görev alan yetkililere yaptırım uygulanması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mal varlığının tespit edilmesi gerektiği gibi zırvalara yer veren yasa teklifi, tam da PKK’lı teröristleri ülkesinde misafir etmek isteyecek tıynetteki Türkiye düşmanlarına yaraşır bir muhteva arz ediyor.

Mevzu bahis tekliflerin gerçeklikten ne kadar kopuk olduğunu tartışmaya gerek olmadığı açık. Savaş şartlarında alınan tehcir kararını soykırım olarak adlandıran, Türkiye’nin terörle mücadelesini bir gruba yönelik etnik temizlik operasyonu olarak görebilen ve bu çarpık düşünceden hareketle Türkiye’nin cezalandırılmasını talep edenlere bu iddiaların mantık dışılığını ne kadar anlatsak da bu akıl fukaralarının bizi anlamayacakları kesin.

Bu vesileyle, Türkiye’yi haklı yolundan çeviremeyip telaşa kapılan Türkiye karşıtlarının, Ermeni ve PKK lobilerine teslim olacak kadar alçalmış olduğunu görmüş olduk.