İBB’yi halt ettiniz, Türkiye kaldı öyle mi?

YAYINLAMA:
İBB’yi halt ettiniz, Türkiye kaldı öyle mi?

Ekrem İmamoğlu’nun Le Meridien Otel’de gerçekleştirdiği şüpheli toplantılar, kameraların bantlanması ve taşınan iki büyük bavul kamuoyunun gündemine oturdu. Ancak asıl çarpıcı detay, İmamoğlu’nun son altı ayda bu otelde tam 46 ayrı görüşme yapmış olması. Olayın bam teli de burada: İmamoğlu, İstanbul’da bulunduğu günlerde bile İBB binasına uğramamış. 

Peki, 2019’da İBB Başkanlığı koltuğuna oturan Ekrem İmamoğlu’nun en çok tartışılan yönü ne oldu? Belediye başkanlığı görevlerini yerine getirmemesi ve sorumluluklarına karşı sergilediği lakayt tutum. Daha koltuğa oturmasının üzerinden iki ay geçmişken, seçim kampanyası danışmanı Necati Özkan, İmamoğlu üzerinden CHP’lilere, “Dün dünde kaldı cancağızım, artık mekânın yeni sahibi var,” mesajını vermişti. Bu çıkış, İmamoğlu ve ekibinin asıl hedefini ortaya koydu: CHP’yi ele geçirmek ve Cumhurbaşkanı adaylığına dair hayalini gerçekleştirmek. (CHP’yi ele geçirdiler, ama Cumhurbaşkanı adaylığı yolunda gafil avlandılar.) 

Özkan’ın sosyal medya mesajından sonra İBB’nin sorumlulukları ve İstanbul halkının sorunları adeta rafa kaldırıldı. Yerine İstanbul dışı programlar, medya şovları ve bol bol tatil pozları geldi. İmamoğlu, daha başkanlığının ilk aylarında, İstanbul büyük bir sel felaketiyle boğuşurken Bodrum’daki tatilinden vazgeçmedi. Eleştirilere, “Tatil bazı insanlara yakışmıyor ama bana yakışıyor,” diyerek yanıt verdi. Selde, depremde, karda sergilediği lakayt tavırlar o kadar dikkat çekti ki, CHP’liler bile, “Seni savunmakta zorlanıyoruz,” demeye başlamıştı. 

CHP’li yazar ve yorumcu Can Ataklı, 2022’de şöyle diyordu: “Balon patladı arkadaş. Belki bundan sonra İstanbul’a çivi bile çakılmadığını muhalif isimler de söyleyecek. Ben iki kez söyledim, yoğun saldırıya uğradım. İstanbul’da bir şey yok, yapılmadı ki.” 

Yılmaz Özdil ise, “Bazı günler vardır, tatile gitmemen gerekir. O hassas günde tatile gitmezsin, İstanbul’u kazanırsın. Tatile gidersin, kaybedersin,” yorumunu yapmıştı. 

Barış Yarkadaş, Elazığ depremi sonrası, “41 kişi hayatını kaybetmişken İBB Başkanı’nın Erzurum’a gidip tatil yapması doğru olmadı,” diyerek tepki gösterdi. 

Enver Aysever ise, “İmamoğlu’nun ne iş yaptığını hâlâ anlamadım. Ya kardeşim, topçu olacaksan top oyna, belediye başkanı olacaksan başkan ol. Milletin hayrına olmayan ne varsa sende. Garip işlerin içindesin. Niye geziyorsun, artık İstanbul’da otur!” sözleriyle isyan etti. 

CHP’nin 2018 Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce de, “Bana bir tane çözülmüş sorun gösterin. İstanbul’un sorunları ortada. Çözülmüş bir sorun göremiyorum. Bunu söylemek zorundayım. Bir başarı hikâyesi yok,” dedi. 

Bu eleştiriler, İmamoğlu’nun kendi mahallesinden gelen tepkilerin yalnızca bir kısmı. Ancak ironik şekilde, özellikle Yılmaz Özdil ve Muharrem İnce gibi isimler, bu süreçte adeta kendilerini parçalayarak İmamoğlu’nu savunmaya geçti. 

Meselenin özü şu: Ekrem İmamoğlu, görev ahlakından yoksun bir profil çiziyor. Suçlandığı konular, başka ahlaki zafiyetleri de olduğunu düşündürüyor. İstanbul’da bulunduğu günlerde bile İBB’ye uğramayan, otel odalarında gizli toplantılar yapan bir ismi Türkiye’ye Cumhurbaşkanı adayı yapmaya çalışan CHP ve uzantıları, bu tutumlarıyla pespaye bir tablo sergiliyor. 

CHP yönetimi ve kitlesinin, Ekrem İmamoğlu olayına sahip çıkma biçimi, partinin zihniyet dünyasını tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Gerçeklerden kopuk, eleştiriden uzak ve siyasi etik açısından ciddi şekilde sorgulanabilir bir tutum sergilenmektedir.

Görev ahlakının yerle bir edildiği, kamu sorumluluğunun hiçe sayıldığı bir İBB sürecinin sonunda hakkında ceza verilen bir ismi —Ekrem İmamoğlu’nu— Cumhurbaşkanı adayı yapmak için imzalar toplanması, mitingler düzenlenmesi, aslında CHP’nin kalitesizliğe ve sorumsuzluğa nasıl alan açtığını açıkça göstermektedir.

CHP iktidarında milli ve manevi değerlerimizin nasıl bir hâl alacağı bugünden belli. Peki, iktidara geldiklerinde ne yapacaklar? Hizmet mi sunacaklar? Proje mi üretecekler? Terörle mücadele mi edecekler? Yoksa emperyalizm karşısında Türkiye’nin haklarını mı savunacaklar? Bunların hiçbirini yapamayacakları ortada. Zira yerel iktidarda sergiledikleri tabloya bakan herkes, genel iktidarda yaşanacakları kolayca hayal edebilir.

CHP’li belediyelerdeki yönetim zaafları, yolsuzluk iddiaları ve hizmet yoksunluğu, zaten birçok vatandaşın gündelik hayatında doğrudan tecrübe ettiği bir gerçekliğe dönüşmüş durumda. Ekrem İmamoğlu’nu da Cumhurbaşkanı yapabilselerdi, bu yönetim tarzının zirvesi yaşanacaktı. Ancak Allah ellerini ayaklarına dolaştırdı; hayalleriyle birlikte çöküp kaldılar.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...