İdrak özürlülerin 19 Mayıs çarpıtması!
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle yayımladığı kutlama mesajında, tarihin anlamını günümüzle harmanlayan son derece yerinde değerlendirmelerde bulunmuştu. Söz konusu açıklamasında şu ifadelere yer vermişti:
“19 Mayıs, zulme karşı millî onurun dik duruşu, taviz ve teslimiyeti reddeden şerefli tutumudur. 19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı değil, Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme geçmesidir.”
Bu ifadelerde, 19 Mayıs’ın tarihî anlamına ya da Millî Mücadele ruhuna aykırı herhangi bir unsur var mı sizce? Elbette yok.
Ancak İP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, mesnetsiz bir açıklamayla bu sözleri çarpıtmaya kalkışmış ve şu ifadeleri kullanmıştır:
“Bir: Onun adı anlık dürtü değil, vatan aşkıdır.
İki: Dar bir kadro değil, Kuvva-yı Milliye’dir.
Sizin devlet aklı dediğiniz, İngiliz gemisine binen kaçandır.
…
Hamas’ı Kuvva-yı Milliye ile karşılaştıran tek adama bağlılığın ulaştığı noktaya bak!
Mustafa Kemal’i yalanlayacak kadar tabiyetlerini ispat telaşına düşenlere bak!
… Yazıklar olsun! Sana da, sana o metni okutanlara da yazıklar olsun!”
Bu açıklama; akıl, mantık ve tarihsel gerçeklerle bağdaşmayan, çarpık bir yaklaşım örneğidir. Sayın Bahçeli’nin ifadelerinden böylesine çarpıtılmış sonuçlar çıkarmak, ancak ya kasıtlı bir algı operasyonunun parçası olmak ya da ciddi bir zihinsel bulanıklık içinde bulunmakla açıklanabilir. Bu tutum, MHP’ye duyulan saplantılı düşmanlığın dışavurumudur.
Bir dönem terör örgütünün siyasi uzantılarıyla yol yürüyen; terörle mücadeleyi sekteye uğratmak adına barikat kurmaya çalışan bir anlayışın, bugün Millî Mücadele’ye dair kavramlar üzerinden ders vermeye kalkması, sadece ibretlik değil, aynı zamanda trajikomik bir durumdur. Üstelik bu girişim, iftira ve manipülasyonla süslenerek yapılmaktadır.
Cumhur İttifakı’nın kurulduğu günden bu yana Türk milliyetçiliği sadece söylemde değil, uygulamada da devlet politikası hâline gelmiştir:
– Terörle mücadelede kararlılık,
– Karabağ’ın işgalden kurtarılması,
– KKTC’nin güvenli ellere teslimi,
– Mavi Vatan doktrininin uygulanması,
– Türk dünyasıyla ilişkilerin güçlendirilmesi,
– Millî savunma sanayisinde yaşanan atılımlar…
Bu ve benzeri adımlar, Türk milliyetçiliğinin eyleme geçmiş hâlidir. Buna rağmen “Türk milliyetçiliği ayaklar altına alınıyor” söylemiyle gerçekleri saptırmak, bu değerleri istismar etmeye yönelik bir çabadır.
Kuvva-yı Milliye, emperyalizme karşı halkın millî irade ile ayağa kalkışının adıdır. İsrail’in on binlerce masumu katleden vahşeti karşısında sessiz kalanların, Gazze’deki direnişi Kuvva-yı Milliye’ye benzetilmesinden rahatsızlık duyması oldukça düşündürücüdür. Gazze halkı da Kuvva-yı Milliye gibi ayağa kalksa, kendi millî mücadelesini verse, bu Kuvva’ya bir saygısızlık mı olur? Tam tersine, Kuvva ruhunun bugün hâlâ mazlum halklara ilham kaynağı olması, onun tarihî kıymetini pekiştirir.
Eğer mazlum halklar, emperyalizme karşı Türk milletini örnek alarak bir direniş gösterirse, bu hem Müslümanlar hem de insanlık için bir kazanım değil midir?
O hâlde çaresiz Dervişoğlu, sizin bu rahatsızlığınızın sebebi nedir?
ABD ve İsrail’e mi sinyal gönderiyorsunuz?
İP, geçmişte olduğu gibi bugün de CHP’nin yancısı rolünü üstlenmiş, seçim stratejileri gereği MHP’ye saldırma görevini icra etmektedir. Dün bu rolü Meral Akşener üstlenmişti, bugün aynı görev Müsavat Dervişoğlu’na verilmiştir. Yani İYİ Parti’de “2M sistemi” (Meral – Müsavat) işlemeye devam etmektedir.
Sayın Bahçeli’nin 19 Mayıs mesajını çarpıtarak hedef alan Dervişoğlu’nun bu tutumu, bundan sonraki süreçte de iftira ve algı operasyonlarına hazır olduklarının göstergesidir. CHP’nin yedeğine düşmüş bir partiden farklı bir yaklaşım beklemek zaten mümkün değildir.
Bugün CHP, Özgür Özel liderliğinde adeta “Ekrem İmamoğlu’nu Kurtarma Timi”ne dönüşmüş durumdadır. Bu yapının, Müsavat Dervişoğlu’ndan MHP’ye ve Cumhur İttifakı’na karşı daha sert ve iftira yüklü söylemler talep etmesi şaşırtıcı değildir. Zira yarın pazarlık masasına oturduklarında, ellerini güçlendirecek malzemeye ihtiyaçları vardır.
Ancak Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nu kurtaramadıkça, adeta Hababam Sınıfı’ndaki müfettişe dönüşmektedir. “Tırlatma” noktasına gelmiştir. Müsavat Dervişoğlu ise ona eli boş gitmemek adına Cumhur İttifakı’na saldırarak siyasi ortaklık karnesine yeni bir not daha düşürme telaşındadır.
Sonuç olarak, ipleri CHP’nin elinde olan İP’in hangi gerekçelerle kurulduğu ve bugüne kadar hangi adımları attığı dikkatle incelendiğinde, taşıdığı misyonun ne olduğu daha net biçimde anlaşılacaktır. Kişisel ve siyasi çıkarlarını önceleyen Müsavat Dervişoğlu’nun da bu misyonun bir parçası olmaktan başka bir seçeneği kalmamıştır.