Çaresiz ve acizlerden “yeni milli kimlik” fitnesi
“Terörsüz Türkiye” hedefi, terör örgütü PKK’nın ve uzantılarının silah bırakmasını, örgütün tüm yapısıyla hem Türkiye’de hem de bölgede tamamen tasfiye edilmesini amaçlamaktadır. Bu hedef, yalnızca güvenlik eksenli bir yaklaşımı değil, aynı zamanda etnik temelli provokasyonların önüne geçmeyi, iç cephenin dayanıklılığını artırarak ülkeyi her türlü tehdide karşı korumayı, geleceğe dair ülke adına ekonomik kazanımlar elde etmeyi ve bu doğrultuda sağlam bir toplumsal ve millî bilinç inşa etmeyi de kapsamaktadır.
Ancak ne yazık ki, Türkiye’de her dönemde ortaya çıkan ve “denize atsan balık olur” anlayışıyla hareket eden bazı muhalefet çevreleri, bu hayati süreci de kendi siyasal ajandaları doğrultusunda saptırma çabasındadır.
Gerçekleri çarpıtarak, kamuoyunu iftiralarla yanıltmakta ve toplumsal desteği aşındırmayı hedeflemektedirler.
Bu çevrelerin, geçmişte terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantılarıyla kurdukları açık ya da örtülü ittifaklar, hâlâ kamuoyunun hafızasında tazeliğini korumaktadır. Buna rağmen, bugün en çok çığırtkanlık yapan ve sanki en fazla “hassasiyet” sahibiymiş gibi rolden role giren kesimlerin yine bu aktörler olması, dikkat çekici bir çelişki ve büyük pespayelik örneği olarak karşımızda durmaktadır.
Çünkü bu tavrın temelinde, ilkesel bir duruştan ziyade, kısa vadeli siyasi çıkar hesaplarının olduğu gün gibi ortadadır. Söz konusu çevrelerin siyasal geçmişi ve tutumları göz önüne alındığında, bu yaklaşımın başka türlü izahı da pek mümkün görünmemektedir.
Onlar için PKK’nın silah bırakması ya da kendini feshetmesi bir mesele değildir. PKK teröre devam etse dahi, yüzde 8-10 bandındaki siyasi uzantılarının “bunlarla ittifaklara devam et” talimatı alması, bu kesimler için adeta düğün- bayram havası yaratır.
Terör örgütü PKK, eylemlerine devam ederken Türkiye’de CHP’nin başını çektiği muhalefet, PKK’nın siyasi uzantılarıyla 2015, 2019, 2023 ve 2024 seçimlerinde açıkça ittifak yapmadı mı?
Bu ittifaklarda Özgür Özel, Müsavat Dervişoğlu ya da Ümit Özdağ gibi isimler, kimi zaman aktör, kimi zaman figüran rolü oynamadı mı?
Şimdi konuşulan ve ete kemiğe büründürülmeye çalışılan hedef, terör örgütü PKK’nın silah bırakması ve her yönüyle kendini feshetmesi iken, bunlar sanki ülke bölünüyor, Türkiye Cumhuriyeti değerleri ortadan kaldırılıyor gibi kara propaganda yapmaktadır.
Oysa siyasi ve küresel menfaatler için Suriye’de terör örgütü PKK’ya devlet kurulması gerektiğini söyleyen, YPG’yi yücelten ve YPG’ye yönelik operasyonları önlemeye çalışan, CHP’nin başını çektiği bu muhalefetti. Bu konuda öyle bir sicil sahibidirler ki, hatırladıkça insanın midesi bulanır.
Şimdi bu siyasi çevre ve uzantıları, “Terörsüz Türkiye” vizyonu sebebiyle MHP’yi ve onun attığı adımlarda, yaptığı çağrılarda ve uyarılarda tarih önünde defalarca haklı çıkmış lideri Devlet Bahçeli’yi kara propagandalarla hedef almaktadır.
Sürekli sözlerini çarpıtmaya, söylemediklerini “söyledi”, söylediklerini “söylemedi” diye sunmaya, dil sürçmelerini her türlü fitneye alet etmeye çalışmaktadırlar.
Akıllarınca bu tür kara propaganda gündemiyle kirli geçmişlerini gümbürtüye getirecekler ve “Terörsüz Türkiye” hedefi için çıkılan süreci baltalayacaklar.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, “Ülkücü Şehitleri Anma Günü” programında bir konuşma yapmıştı. O konuşmasında, “yeni bir millî birlik” yerine, okuma esnasında dil sürçmesiyle “yeni bir millî kimlik” demiştir.
Oysa basına dağıtılan metinde ve MHP’nin resmi sosyal medya sayfalarında o cümlenin önü ve arkasında şu ifadeler yer almaktaydı:
“Toprağımızda izi olmayanların, tohum tohum saçılan emekleri inkâr edenlerin, tarlası omuzunda oradan buraya gezenlerin bugünlerde maske takıp Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i haksız ve hayâsız şekilde suçlaması, bilinmelidir ki, evvelemirde şehitlerimizin aziz hatıralarına saygısızlıktır.
Gerçekten her şeyin bir vakti vardır.
O vakit hızla yaklaşmaktadır.
O vakit Türkiye Yüzyılıyla simgelenmekte, yeni bir millî birlik ve kardeşlik asrıyla tebarüz etmektedir.
Şehitlerimizin kutlu emanetleri başımızın üstünde, kalbimizin derinliklerinde, ömrümüzün ve önümüzün tam merkezindedir.”
Zaten bu cümlelerin bütününden, şehitlerimizin kutlu emanet vurgusundan ve “yeni bir millî birlik ve kardeşlik” cümlesinin anlam birlikteliğinden o sonucu çıkarmak mümkün değildi.
Ama siyasi menfaat peşinde koşan bir karakter sahibi olursan zekâ ve ahlak seviyen, bu durum ve cümlelerden bile fitne yaratmaya odaklanır.
Bu fitneyi yaratan şu tayfaya bakar mısınız: Müsavat Dervişoğlu, Yusuf Halaçoğlu, Banu Avar, Orkun Özeller, Sinan Meydan, Behçet Saatçi, Sedef Kabaş, Ayyüce Türkeş ve aynı atmosferi soluyan birçok kişi…
Müsavat Dervişoğlu’nun başını çektiği aynı tayfa, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle yayımladığı kutlama mesajındaki “19 Mayıs, zulme karşı millî onurun dik duruşu, taviz ve teslimiyeti reddeden şerefli tutumudur. 19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı değil, Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme geçmesidir.” şeklindeki ifadeleri de saptırarak, “Bir: Onun adı anlık dürtü değil, vatan aşkıdır. İki: Dar bir kadro değil, Kuvâ-yı Milliye’dir… Yazıklar olsun! Sana da, sana o metni okutanlara da yazıklar olsun!” demiştir.
Bunların akıl ve idrak seviyesi “Ben ne söylüyorum, tamburam ne çalıyor?” tarifindedir. Öyle çaresiz haldeler ki ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
Dünün PKK ortaklarıydı, şimdilerde Kuvâ-yı Milliye milisleri gibi pozlar veriyorlar.
MHP ve Lideri Devlet Bahçeli’ye karşı kara propaganda oyunlarında, siyasi menfaat kapmaya çalıştıkları patronlarından “aferin” almak için her türlü çirkeflikte sahne alıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerine yürekten bağlılığı ve Türkiye’nin varlığına, birliğine ve geleceğine olan hassasiyeti en yüksek derecede olan MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye yönelik yapılan her kara propaganda, ya siyasi menfaat peşinde koşmanın ya da küresel güçlere kuyruk sallamanın sonucudur. Bunun başka bir açıklaması mümkün değildir.