İBB çeteleşmesi ve CHP’yi ele geçirmek!

YAYINLAMA:
İBB çeteleşmesi ve CHP’yi ele geçirmek!

Özgür Özel’in ruhen ve bedenen Ekrem İmamoğlu’na teslimiyeti, son dönemin siyasi tartışmalarının merkezinde yer alan trajik bir gerçek... Üstelik CHP tarihinde hiç görülmemiş bir şey yaşanıyor: Bir CHP Genel Başkanı, hiçbir olumlu özelliği olmayan, cezaevindeki bir belediye başkanına tüm iradesini teslim ediyor.

Bu durum, Cumhuriyet Halk Partisi’ni adeta bir “Ekrem İmamoğlu düzeni”ne dönüştürmüş durumda. Sağduyusunu kaybetmemiş, algıları açık ve olup biteni kavrayabilen herkes, CHP’deki bu tabloyu net biçimde görebiliyor.

Söz konusu “İmamoğlu düzeni”, partiyi giderek derinleşen bir rüşvet ve yolsuzluk sarmalına sürüklüyor. CHP’nin gündemi, İstanbul odaklı rüşvet ve yolsuzluk olaylarıyla şekilleniyor. Türkiye de olup biteni tüm çıplaklığıyla görüyor.

CHP, artık yalnızca dışarıdan gelen eleştirilerin değil, içeriden yükselen itirafların da hedefi hâline gelmiş durumda. Her geçen gün daha fazla kişi, partinin kamuoyunda “Cumhuriyet İtirafçı Partisi”ne dönüştüğü yönünde görüş bildiriyor. Neredeyse her sabah yeni bir gelişmeyle uyanıyor, her akşam farklı bir iddia ya da gözaltı haberiyle karşılaşıyoruz. Ekrem İmamoğlu’yla bağlantılı isimler birer birer gözaltına alınıyor, ardından itirafçı oluyor. Para kulelerinde itirafçılar, CHP kurultayında itirafçılar, İBB rüşvet ve yolsuzluk konularında itirafçılar... Hep bir şaibe, hep bir kriminal olay...

Ancak bu tablo karşısında hâlâ hiçbir ders çıkarmamış gibi görünen tek kişi ise Özgür Özel. CHP’yi, İmamoğlu merkezli rüşvet ve yolsuzluk iddialarından arındırmak yerine, yaşananlara karşı adeta üç maymunu oynuyor; sadece “Ekrem Başkanım” güzellemeleriyle yetiniyor. Koskoca CHP adına asıl utanç verici olan da budur.

Ortada; para kuleleri, rüşvetle edinildiği iddia edilen milyarlık üç villa, büyük rüşvet, komisyonculuk ve iş takipçiliği gibi son derece ciddi suçlamalar bulunmasına rağmen Özgür Özel’in tüm bunlara karşı net bir tavrı maalesef ki yok. İmamoğlu hakkında en küçük bir şüphe dahi ortaya koymaktan ısrarla kaçınıyor. Öylesine kör bir bağlılık içinde ki, İmamoğlu’nu neredeyse kutsal bir figür gibi görüyor; onun cezaevi sürecini bile “Ekrem İmamoğlu şu anda göğün yedi kat üstünde, büyük bir moralle duruyor” gibi gerçekle bağdaşmayan ifadelerle anlatabiliyor. Ekrem İmamoğlu’nun hayatında manevi anlamda bir tane bile kutsalına şahit olmasak da onu “göğün yedi kat üstüne” çıkaran masalları Özgür Özel’den dinliyoruz.

Oysa CHP Genel Başkanı olarak Özgür Özel’in, “Bu iddiaların en ufak bir boyutu dahi doğruysa, gereğini yaparım” diyerek partisini bu kirlilikten arındıracak bir irade göstermesi beklenirdi. Fakat Özgür Özel, İmamoğlu’nun duyu organlarına göre pozisyon alan, refleksif bir siyasi figür hâline gelmiş durumda.

Tüm bu sürecin başlangıç noktası, Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmasıydı. Ancak İmamoğlu, bu kazanma hâlini bir yerel seçim zaferi olarak değil, ilk günden itibaren Cumhurbaşkanlığı yolunun açılması olarak gördü. O tarihten itibaren İstanbul’a hizmet etmeye odaklanmak yerine, zihnini ve tüm mesaisini Cumhurbaşkanlığı hedefi doğrultusunda seferber etti. Gerçekte, hiçbir zaman tam anlamıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmadı. Selde, karda, depremde, ulaşımda; velhasıl belediye başkanlığı görev ahlakında nasıl rezil bir karneye sahip olduğunu tüm dünya gördü.

2019 seçimlerinin hemen ardından, kampanya danışmanı Necati Özkan’ın kamuoyuna, CHP’lileri muhatap alarak verdiği mesaj aslında her şeyi özetliyordu:
“Dün dünde kaldı cancağzım. Artık mekânın yeni sahibi var.”

Ekrem İmamoğlu’nun bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabilmek için yaptıkları, tüm Türkiye’nin gözü önündeydi. İstanbul halkını kaderine terk ederek sürekli Türkiye turuna çıkması, İstanbul’da İETT otobüsleri yanarken siyasi hokkabazlıklara soyunması hafızalardaki yerini koruyor. Ne yazık ki aynı tutumu, ikinci döneminde de sürdürmeye devam etti. En acı sorgulama da böyle bir adamı İstanbul halkının ne adına ödüllendirerek ona ikinci kere şans vermesi olmalıdır.

İBB Başkanlığı’nın birinci döneminde başaramadığını, ikinci dönemde başararak CHP’ye kendini “Cumhurbaşkanı Adayı” olarak açıklatmış ve Türkiye turlarına bu sıfatla başlamıştı. Ama ömrü uzun olmadı. Önce üniversite diplomasının sahte olduğu ortaya çıktı. Sonra da yolsuzluk, rüşvet ve terör odaklı suçlamaların odağında, ekibiyle beraber cezaevinde soluğu aldı.

Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) koltuğuna oturur oturmaz, belli ki birilerinin gazıyla Cumhurbaşkanı olma hedefine yönelmişti. Bu süreçte, paranın bazı yolları geniş açacağı ve işleri daha etkili hâle getirebileceğini düşünerek harekete geçmiş ve İBB merkezli bir para havuzu sistemi kurmuştu. “Cumhuriyet İtirafçı Partisi”ne dönüşmüş CHP’de itirafçıların beyanları da bu para havuzu sistemine işaret ediyor. 

Televizyonları, gazeteleri, sosyal medyayı, yazarları ve yorumcuları dizayn etmek, Türkiye genelinde mitingler ve toplantılar organize etmek için doğal olarak büyük miktarda paraya ihtiyaç duyulmuştu. İmamoğlu, bu ihtiyaçları karşılamak için İBB’yi bir hazine gibi kullanmıştı. İtirafçıların iddialarına göre, İmamoğlu bu yolla CHP’yi ele geçirmiş ve partideki tüm refleksleri kendi çıkarlarına göre şekillendirmişti.

Siyaset tarihinde pek çok partide benzer çeteleşme örnekleri görülmüştür. Ortaya konan siyasi bir hedefi gerçekleştirmek için, nüfuz edilen kurumun gücü kullanılarak rüşvet, yolsuzluk, iş takibi ve komisyonculuk ağları kurulur; böylece para havuzları oluşturulur. Ekrem İmamoğlu’nun CHP’de tarif edilen çeteleşme profili de tam olarak bu yapıyı yansıtmaktadır.

Bu yapıda Özgür Özel’in misyonu, “Ekrem İmamoğlu şu anda göğün yedi kat üstünde, büyük bir moralle duruyor” şeklindeki siyasi Polyannacılığı sürdürerek İmamoğlu’nu yüceltmek olmuştur. CHP çürüyor, namuslu CHP’liler ise sadece izliyor…

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...