Şaibe+vurgun+güç kavgası+manipülasyon= CHP
CHP’de 13 yıl genel başkanlık yapan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Özgür Özel gibi bir isme —üstelik Ekrem İmamoğlu’nun açık desteğiyle— koltuğunu kaptırmasına mı şaşıralım?
Yoksa Anavatan Partisi kökenli Ekrem İmamoğlu’nun, sol/devrimci/komünist kimliğiyle özdeşleşmiş CHP’yi adeta ele geçirip Özgür Özel’e emanet etmesine mi hayret edelim?
CHP adına duyulan şaşkınlıklar da, hayretler de çok. Ancak partiyi asıl sarsan; hileler, entrikalar ve türlü şaibelerdir. Kılıçdaroğlu’nun 13 yıl yönettiği CHP’yi Özgür Özel–Ekrem İmamoğlu ikilisine nasıl bıraktığı hâlâ geniş çevrelerde tartışılıyor. Üstelik bu tartışmalı kurultay, bizzat CHP’lilerin şikâyet ve itiraflarıyla yargıya taşınmış durumda. Mahkemenin kurultayı şaibeli bulması halinde, yönetimin yeniden Kılıçdaroğlu’na devredilmesi ihtimali bile gündemde.
Bugün partideki gerginliklerin, iç çekişmelerin, medya savaşlarının ve manipülasyon çabalarının temelinde, bu belirsizliğin yarattığı endişe yatıyor. Son günlerdeki açıklamalar, kaotik tabloyu net bir şekilde ortaya koyuyor. Ekrem İmamoğlu’na siyasi iradesini büyük ölçüde teslim etmiş görünen Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’na yaptığı ziyaret sırasında geçtiğini iddia ettiği bir diyaloğu kamuoyuyla şöyle paylaştı:
“Dedi ki 'O gece söylenen, o trollerin yazdığı her şey yalan. Doğru olan benim, genel başkanımızın yapması gereken bir şey var, o kurultayı yapan kişi kendisi çünkü partinin o anki iktidarı o. Talebiyle yöneten kişi de benim, benden talep etti. Ben o kurultayda bir şaibe görmedim, siz gördünüz mü?'
Genel başkanım da demiş 'Olur mu ben video çektim ve kurultayın tertemiz olduğunu, kimsenin lekeleyemeyeceğini söyledim.' Ekrem Bey de bundan büyük memnuniyet duymuş. Bunu herkes bir daha duysun istiyor Ekrem Bey. Çünkü ben burada, televizyonlarda partimin böyle haksızca tartıştırılmasına, önceki genel başkanımızın böyle eleştirilmesini işte 'Niye bir şey demiyor.' diye.”
Bu açıklamayı duyunca, Kılıçdaroğlu’nun bir dönem sarf ettiği “Hançerlendim” sözlerinin kurgu olduğunu ve belki de bu akıbeti hak ettiğini düşündüm. Ancak Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in gazeteci Barış Yarkadaş’a yaptığı şu açıklama, kafaları yeniden karıştırdı: “Sayın Özgür Özel’in, Sayın Ekrem İmamoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından, kamuoyunu yönlendirme amacı taşıyan, gerçekle bağdaşmayan ve Sayın Kılıçdaroğlu’na atfedilen bir konuşmayı dile getirmesi; ne etik ne de siyasi sorumluluk açısından kabul edilebilir.”
Bu açıklamadan, ortada ciddi bir manipülasyon çabasının olduğu anlaşılıyor. Eğer Özgür Özel, kamuoyunun önünde olmayan bir diyaloğu gerçekmiş gibi aktarıyorsa, sormak gerekir: “Ey Özgür Özel, bu kadar mı düştün?”
CHP’de yaşananların sonucu ne olursa olsun, her olayda zift gibi yapışan şaibenin kolay kolay temizlenmesi mümkün görünmüyor.
“Allah’ım, Türkiye’yi CHP yönetiminden koru” duası, toplumdaki sağduyu sahiplerinin gönlünde yer etmiş kadim bir yakarıştır. CHP merkezli olaylara bakıldığında, bu sağduyu sahiplerinin ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
“Hizmet yok, vurgun var”, “görev ahlakı yok, makam hırsı var”, “vefasızlık, nankörlük, ihanet var”… CHP’nin özeti budur. Böylesine bir partiden bu topluma fayda bekleyenin aklından şüphe ederim.
CHP’nin iç ve dış politika anlayışı, bu aziz toprakların kültüründen ve maneviyatından beslenmediği gibi, bunu defalarca ispat etmiştir. Bir belediye başkanı “rüşvet, yolsuzluk, terör” suçlamalarıyla cezaevine giriyor. Ancak CHP’nin başında bulunan Ekrem İmamoğlu’nun emanetçisi Özgür Özel, Batı’ya “Bu nasıl dostluk? Terk edilmişlik hissediyoruz” diyerek yalvarıyor. Bu tutum, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin emperyalizme karşı karakterli duruşunu yok ediyor. Özgür Özel’in bu yaklaşımı, CHP’nin manevi ve tarihsel köklerinden koptuğunun tek başına ispatıdır.
CHP, Ekrem İmamoğlu gibi birinin eline teslim edilerek zaten belasını bulmuş. Ancak Türkiye’yi bu zihniyetin eline bırakmamak, geleceği güvence altına almaktır. Ne diyordu o komedyen: “Bu CHP çok bozdu, inanılmaz bozdu, önünü alamadık. Artık bir yerden sonra bozmaz dedik, ama yine bozdu!”