Sağdan tırtıklayıp, sola dökülenler
Uzun zamandır, kirli algılar ürettiğini ve manipülatif yayınlar yaptığını düşündüğüm Halk TV’yi izlemiyordum.
Bunu, eskiden sıkça yazdığım Halk TV odaklı yazılarımın artık seyrekleşmesinden fark etmiş olabilirsiniz.
Ancak geçtiğimiz günlerde, tesadüfen Sinem Fıstıkoğlu’nun sunduğu Sansürsüz programına denk geldim. Konuklar arasında, sağ kökenli olup sol partilerde ve medyada öne çıkan iki siyasetçi dikkatimi çekti: Ahat Andican ve Salih Uzun.
Ahat Andican, Anavatan Partisi’nde (ANAP) devlet bakanlığı yapmış, ardından Doğru Yol Partisi (DYP) ile temas kurmuş, daha sonra MHP ve İYİ Parti’de siyaset yürütmüştü. Bugün ise Halk TV gibi sol medya platformlarında CHP’ye yakın bir çizgide yorumculuk yapıyor. İYİ Parti’deyken de CHP ile yapılan ittifak sayesinde milletvekili seçilmişti.
Salih Uzun ise ANAP’ta genel başkanlık yapmış, 2007’de ANAP ile DYP’nin Demokrat Parti (DP) çatısı altında birleştiği kongrede DP Genel Başkan Vekili olmuştu. Ardından, Kemal Kılıçdaroğlu’nun DP’ye verdiği kontenjanla İzmir milletvekili seçildi. Daha sonra DP’den istifa ederek Özgür Özel döneminde CHP’ye katıldı. Andican gibi, o da Halk TV’de ve diğer sol medyada Cumhur İttifakı’na karşı asılsız, temelsiz, mantıksız saldırılarıyla CHP’den “Aferin” almak ve konum güçlendirmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Merhum Abdurrahim Karakoç, bir şiirinde şöyle sesleniyordu:
“Zirveye yükselmek pak niyet ister
Hem tevazu hem de ciddiyet ister
Yalanı anlarsa halk diyet ister
Sağdan tırtıklayıp sola dökmesin.”
Türk siyasetinde, Karakoç’un bu dizelerini hatırlatan pek çok örnekle karşılaştık. Ahat Andican ve Salih Uzun gibi sağ kökenli olup sola kayan siyasetçilerin sayısı az değil. Sık sık parti değiştiren isimler, kamuoyunda tutarsız ve ilkesiz olarak görülür; kişisel çıkarlarını önceledikleri yönünde güçlü bir kanaat oluşmuştur. Siyasetin genelinde ahlaki ve nitelikli bir duruşun erozyona uğradığı bir ortamda, kimin nereye savrulduğunun önemi de kalmamış görünüyor.
Faziletin zafiyet, zafiyetin ise fazilet gibi sunulduğu bir siyaset arenasında; ilke, ölçü ve tutarlılık büyük ölçüde yitirilmiştir. Türk siyasetinin her alanında bu çürümeyi somut örneklerle görmek mümkün.
Bu nedenle, Ahat Andican ve Salih Uzun’un parti değiştirmelerinden ziyade, CHP çevresinde alkış toplamak uğruna gerçekleri çarpıtma çabalarına dikkat çekmek istiyorum.
Salih Uzun, Sansürsüz programında adeta kendinden geçmiş bir tavırla, ne nerede durduğunu ne de hangi partide olduğunu bilen bir duruş sergileyerek şöyle konuştu: “Sayın Bahçeli’nin, 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra ‘Dünyada birçok şey değişecek, inşallah Türkiye’de değişmez’ açıklaması ve dün yaptığı ‘İsrail’e karşı güç kullanmak gerekir’ çağrısı, belki sizin söylediklerinizle uyumlu değerlendirilebilir. Sayın Bahçeli’nin dediğini siz de söylüyorsunuz. Ama Bahçeli bunu kime söylüyor? Bize mi, televizyon başındaki vatandaşlara mı? Hükümetin ortağı değil mi, görüşmüyorlar mı? Doğrudan söylesin, kime neyi kastediyor? İsrail’e güç uygulanmalı ve durdurulmalı talebini kime yöneltiyor?”
Uzun, konuşmasının başka bir yerinde Suriye ve YPG’ye değinerek şu ifadeleri kullandı: “Bugün İran için kullanılması düşünülen YPG unsurları, yarın kime karşı kullanılabilir? Hepimiz düşünelim, kamuoyu düşünsün, ülkeyi yönetenler düşünsün. ‘Burayı fazla karıştırmayın’ diyorlar. Türkiye’de bir barış süreci mi var? Barış karşıtı mısınız diyorlar.”
CHP’de siyaset yapan Salih Uzun, ABD ve İsrail’in Suriye’de taşeron olarak kullandığı, silahlandırdığı YPG’ye karşı Türk devletinin terör operasyonlarına “dokunmayın” duruşu sergileyen ve “PYD/YPG Suriye sınırımızda devlet kursun” söylemini savunan bir partinin mensubu… Kendi pozisyonunu bile netleştiremeyen Uzun, Türk milletini her uyarısında haklı çıkan Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını bu dağınık ve çarpık algısıyla değerlendirmeye kalkıyor.
ABD ve İsrail’in, PKK/YPG/PYD üzerinden Irak ve Suriye’de “Davut Koridoru” ile sözde “Kürdistan”ı İsrail’e bağlama planları, Türkiye’nin dostluğu için mi yapılıyor sanıyorsun, Salih Uzun?
Sayın Devlet Bahçeli’nin tüm çabası, bu sinsi projeleri bozmak için değil mi?
Ahat Andican ise, alışılageldiği üzere MHP’ye yönelik manipülatif yorumlarını Sansürsüz programında sürdürmeye devam ediyor. Daha önce bu konuda uyarılmasına rağmen, ne yazık ki tutumunu değiştirmedi; anlaşılan bu bir cibilliyet meselesi.
Ahat Andican o programda diyor ki:
“Bir de tam bu dönemde Sayın Bahçeli'nin ifadeleri var. Onu da bir hatırlamak lazım. Ne diyor? Yeni bir kimlik, milli kimlik inşası diyor. Yeni bir milli kimlik inşası. Bir de kuracağına izin veriyor. Ne demek bu? Şimdi onu söyleyeceğim. Yeni bir milli kimlik inşası. Yahu senin yeni milli kimliğin Cumhuriyet'le beraber oradaki anayasalar ve Mustafa Kemal Atatürk'ün tanımlamalarıyla İfade edilmiş zaten milli kimliği. Yeni bir milli kimlik ne?”
Oysa bu konuda kirli algı için figüranlık yaptığını anlamıyor. Bu ülkede bakanlık yapmış birinin bu hale düşmesi bile Türk siyasetinin kalitesini gerçekten düşürüyor.
Oysa bizim gibi yazarları düzenli takip etmiş olsaydı, bu kirli algı havuzunda debelenmezdi.
Bakın, bu konuda ne yazmıştık:
“MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, 'Ülkücü Şehitleri Anma Günü' programında bir konuşma yapmıştı. O konuşmasında, 'yeni bir millî birlik' yerine, okuma esnasında dil sürçmesiyle 'yeni bir millî kimlik' demiştir.
Oysa basına dağıtılan metinde ve MHP’nin resmî sosyal medya sayfalarında, o cümlenin önü ve arkasında şu ifadeler yer almaktaydı:
'Toprağımızda izi olmayanların, tohum tohum saçılan emekleri inkâr edenlerin, tarlası omuzunda oradan buraya gezenlerin bugünlerde maske takıp Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i haksız ve hayâsız şekilde suçlaması, bilinmelidir ki evvelemirde şehitlerimizin aziz hatıralarına saygısızlıktır.
Gerçekten her şeyin bir vakti vardır.
O vakit hızla yaklaşmaktadır.
O vakit Türkiye Yüzyılı’yla simgelenmekte, yeni bir millî birlik ve kardeşlik asrıyla tebarüz etmektedir.
Şehitlerimizin kutlu emanetleri başımızın üstünde, kalbimizin derinliklerinde, ömrümüzün ve önümüzün tam merkezindedir.'
Zaten bu cümlelerin bütününden; şehitlerimizin kutlu emanetine yapılan vurgudan ve “yeni bir millî birlik ve kardeşlik” ifadesinin anlam bütünlüğünden o sonucu çıkarmak mümkün değildi." (Çaresiz ve acizlerden “yeni millî kimlik” fitnesi / 2 Haziran 2025)
Ahat Andican, MHP’ye yönelik takıntısını bir türlü bırakamayınca gerçeklerden uzaklaşıyor.
Salih Uzun, Ahat Andican ve benzerlerine tavsiyemiz, bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri saplantılarla veya CHP yönetimine yaranma çabasıyla değil, objektif bir şekilde değerlendirmeleridir.
Bu isimler, sık sık parti değiştirip “çok gezdikleri” için her konuda kafa karışıklığı yaşıyor. Atalarımız, “Gezginin karnı doyduktan sonra gözü yoldadır” der. Bakalım, CHP’de “doyunca” gözleri yine yola düşecek mi?