Şifa istemeyiz namert elinden…

YAYINLAMA:
Şifa istemeyiz namert elinden…

“İnsan doğar, büyür, yaşlanır ve ecel vakti geldiğinde, ne bir saniye önce ne bir saniye sonra, ahirete göçer. 

Bu değişmez hayat ve hakikat kuralı her canlıyı kuşatır. 

Üstelik bu akıbetten kaçış yoktur; zaten iman etmiş kalpler için böyle bir kaçışa gerek yoktur.

Geçirdiğim rahatsızlık nedeniyle, istemeden de olsa yaklaşık 5,5 ay süren bir ayrılık yaşadık. 

Buna rağmen çalışmalarımızı aksatmadan sürdürdük. 

Türkiye ve dünya gündemini yakından takip ederek not aldık. Gerektiğinde görüş ve düşüncelerimizi aziz milletimizle paylaştık. Ancak fitne durur mu? 

Elbette durmadı, yayılma ateşine ara vermedi. Yapay zekâyla konuştuğumu iddia eden kaba saba zihinleri, zehirli dilleri şaşkınlıkla izledik. 

‘Dublör kullanılıyor, yerine robot yapılmış, gerçekler gizleniyor, çoktan öldü’ gibi asılsız iddialar ortaya atan şarlatanlara hayretle şahit olduk.

Bilmiyorlar ki, taşıdığımız can emanetini alacak olan, yalnızca hikmetinden sual olunmayan Yüce Allah’tır. İnancımız sağlam ve sarsılmazdır; ilahi nizamın akışını engelleyebilecek ya da kaderin durmaksızın ilerleyen çizgisini silip atabilecek hiçbir güç yoktur. Şükürler olsun ki sağlığımız, saadetimiz ve huzurumuz yerindedir. Dahası, yapacak daha çok işimiz, ulaşılacak hedeflerimiz, sevindirecek dostlarımız ve titretecek düşmanlarımız vardır. Millet yanımızda, Allah bizimledir.”

 

Bu sözler, geçtiğimiz aylarda sağlık sorunları yaşayan ve sağlığına kavuşarak Türkiye’nin ana gündemine oturan MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında sarf ettiği, inancı, imanı, kararlılığı ve azmi harmanlayan, aynı zamanda hastalık üzerinden hesap yapanların zekâ düzeyini eleştiren duygu ve edep yüklü konuşmasına aittir.

Konuşmayı dinlerken, kulağımda Osman Öztunç’un “Bey Olur” şarkısı adeta bir fon müziği gibi yankılandı:

“Bizim yaramız kendinden ey olur, hey
Ey olur, hey, ey olur, hey
Bizim yaramız kendinden ey olur
Şifa istemeyiz namert elinden, hey
Yiğidim, hey, yiğidim, hey
Bizim yaramız kendinden ey olur
Hanede, handa, cihanda bey olur, hey
Bey olur, hey, bey olur, hey
Hanede, handa, cihanda bey olur
Ceddine, yurduna layık olanlar, hey
Yiğidim, hey, yiğidim, hey
Hanede, handa, cihanda bey olur.”

Ne günlerdi… 

İçeride dost görünümlü kimseler pusuya yatıp sağa sola “Hazır olun” sinyalleri çekerken, dışarıdakiler “Türk siyasetinde Devlet Bahçeli’nin varlığı olmasa işlerimiz kolaylaşır, planlarımız rahatlıkla hayata geçer” diye hesap yapıyordu. O günlerde bizler, “Sayın Devlet Bahçeli’nin sağlığı, dostlarını sevindirecek, düşmanlarını üzecek, hesap yapanları kahredecek kadar iyidir. Milyonlarca Ülkücü evladının gönlünden onun için şu manevi sesleniş yükselir: Ay gökte olduğu sürece, ulu kocaların ve aksakallıların duası üzerine olsun” diye yazıyorduk. Bu yazılar, içeride ve dışarıda pusuya yatanları adeta çıldırttı. Gerçek dost olamayıp sevinemeyenler, satırlardan “düşman” ya da “hesap yapan” sıfatını üzerlerine alıyordu. 

Bir söz vardır: “Koşullar, dostları da düşmanları da açığa çıkarır.” 

O günün koşullarında kimin ne olduğu ya da ne olmadığı apaçık ortaya çıkmıştı.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin sağlığı üzerinden içeride/dışarıda hesap yapanlar, yalnızca bu döneme özgü bir davranış sergilemedi. Geçmiş yıllarda yaşanan sağlık sorunlarında da aynı sinsi seferberliğe giriştiler. 

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli, 16 Ocak 2020 tarihinde, yani beş yıl önce sağlık sorunları yaşadığında da benzer cümleler kaleme almıştık:“23 Eylül 2019, MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi yürekten sevenleri üzen, kahreden, telaşlandıran ve kaygılandıran bir gün oldu. Seviyormuş gibi yapanları anında hesaba geçiren, düşmanlarını ise adeta sevindiren, umutlandıran ve zil takıp oynatan bir tarih olarak hafızalara kazındı. O gün ve sonrası, dostların, sözde dost gibi davrananların ve düşmanların nasıl bir sınav verdiğini vicdanlarımızda ve hafızalarımızda yer etti. Mert dostluk ve mert düşmanlık yapanların kalitesi, tarihe şeref timsali olarak yazıldı. Herkes her şeyi gördü, yaşadı ve bilmesi gerekeni acı bir şekilde öğrendi. Bazen yaşanan zor anlar, hayatın anlamına dair büyük bir sınav olur. 23 Eylül 2019 ve sonrası; dostlarla, maskeli sözde dostlarla, namert düşmanlarla ve mert düşmanlarla ortak bir sınavdı. Herkes, durduğu yerden bu sınavı verdi.”

***

Beş yıl önce bu cümleleri yazmış ve şöyle devam etmiştik: “İçeriden fitne çıkaranları, dışarıdan fitneyi içeriye taşıyanları gördük. Sadakati ve vefası olan Ülkücülerin zihinlerine ve yüreklerine bile, şeytanın hoşuna gidecek vesveseler yaydılar. Vesvesenin sözlük tanımı nedir? İnsanın kalbine gelen kötü düşünceler; şeytan ve insanın kendi nefsi tarafından sokulan şüpheler. Vefasızlar, sadakatsizler, nefsine yenik düşenler, nankörler hesap yaparken, elbette akıllı ve sinsi düşmanların da MHP üzerinde kendi hesapları vardı. Çünkü MHP, “olsa da olur, olmasa da olur” basitliğinde değerlendirilecek bir hareket merkezi değildir. Türkiye’nin varlığında ve geleceğinde söz sahibi olan, bu toprakların en köklü ideolojik aksiyon hareketidir. Kuruluşundan bu yana MHP üzerinde sürekli oyun oynayanları tarif ederken, Ebu’l-Gazi Bahadır Han’ın yüzyıllar önce söylediği bir söz anlam bulur: ‘Türk’ün düşmanı çoktur, ama onu korumak isteyenin düşmanı daha çoktur.’ MHP’nin yaşadıkları, bu sözden ayrı düşünülebilir mi?”

***

Biz, bugün olduğu gibi o günlerde de dönen dolapları, alavere dalavereleri bırakın fısıldamayı, adeta haykırıyorduk. Hesap yapanların, pusuya yatanların beklentileri o gün de aynıydı, bugün de… O günde nefes sayıyorlardı, bugünde…

Tüm bunlara karşı hiç yanılmadık, hiç yanıltmadık. 

İşte ispatımız, işte idrakimiz…

Aynı yerdeyiz, aynı noktadayız. Mücadelemizde manevi parolamız her daim şu olmuştur: Sabır eyle, şükür eyle, dua et…

Ne diyor Liderimiz: “Yapacak daha çok işimiz, ulaşılacak hedeflerimiz, sevindirecek dostlarımız ve titretecek düşmanlarımız vardır.”

Haydi Bismillah…

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...