İşlek caddeye çıkan ve kaybolan anahtar
Boş bir caddede dilenci kimden yardım isteyebilir ki?
İşlek cadde, onun için verimli bir alandır.
Türk siyasetinde yeni kurulan ya da tutunmakta zorlanan partileri izlerken bu söz sık sık aklıma gelir. Bu partiler yola çıkmıştır, ancak tutunacak dalları yoktur. Gündemde kalmak için, dün savundukları fikirlerle çelişkiye düşme pahasına, her meselede en yüksek sesle bağırırlar. Aslında hassas olmadıkları konularda hassasiyet rolüne bürünmeleri, bir tür siyasi dilenciliktir.
Örneğin, “Terörsüz Türkiye” gibi ülke gündemindeki bazı konular, bu tür partiler tarafından ana hedeflerinden saptırılarak iftira ve fitneyle çarpıtılır; böylece siyasi bir ekmek kapısına dönüştürülmeye çalışılır. Onlara göre bu, adeta bir “işlek cadde” atmosferi yaratır. Yeni kurulan Anahtar Partisi, bu konuda dikkat çekici bir çaba sergileyerek başını kozasından çıkarmaya çalışıyor. İyi Parti ve Zafer Partisi, siyasette tutunabilmek için zaten gözlerine kestirdikleri her konunun kemiğini sıyırırken, Anahtar Partisi de “Terörsüz Türkiye” sürecini kendine “işlek cadde” yapmaya çalışıyor.
İyi Parti’nin mevcut genel başkanı Müsavat Dervişoğlu, Zafer Partisi’nin lideri Ümit Özdağ ve Anahtar Partisi’nin başkanı Yavuz Ağıralioğlu, Meral Akşener’in İyi Parti Genel Başkanı olduğu dönemde partinin en yetkili üç ismiydi.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin 2019 yerel seçimlerinde sarf ettiği “Kürdistan’da kazanacağız, Batı’da da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” sözüne karşılık, Müsavat Dervişoğlu İzmir’de HDP destekli Tunç Soyer’i, Ümit Özdağ İstanbul’da HDP destekli Ekrem İmamoğlu’nu, Yavuz Ağıralioğlu ise Ankara’da HDP destekli Mansur Yavaş’ı seferberlik halinde desteklemişti.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin “Kürdistan’da kazanacağız” sözüne, “Batı’da bu zihniyetle ne işimiz olur?” tepkisini gösterememişlerdi.
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin ve Hatay gibi birçok yerde HDP ve İyi Parti, aday çıkarmayıp CHP’nin adaylarını desteklemişti. Kandil’deki terör elebaşları, sırasıyla CHP’nin adaylarının desteklenmesi gerektiğine dair açıklamalar yapıyordu. Seçimleri kazanan CHP belediye başkanları da “Bu seçim zaferi aynı zamanda HDP’nin başarısıdır” diyordu. Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ ve Yavuz Ağıralioğlu’nun bu zaferden sonra adeta ağızları kulaklarına varıyordu. Sonra sıra Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geldi. Müsavat Dervişoğlu, İyi Parti Grup Başkanvekili olarak, Ümit Özdağ ise yeni kurduğu partinin başında, PKK’nın siyasi uzantılarıyla yeni bir ittifaka yelken açıyordu. Dağda, şehirde, dünyanın neresinde olursa olsun tüm PKK’lılar, tıpkı Müsavat Dervişoğlu ve Ümit Özdağ gibi seçim duruşu ve propagandası yapıyordu. HDP’nin seçim sloganı ise “Bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy Yeşil Sol’a” olmuştu. Ancak o seçimde Yavuz Ağıralioğlu, parti kurma planlarını çoktan kafasında şekillendirdiği için İyi Parti ve bu ittifaktan ayrılmış ve PKK’lı ittifaka tepki göstererek İyi Parti’deki sicilini temizlemeye çalışmıştı. Parti kurma fikri olmasaydı, bu tavrı sergiler miydi, bilemiyorum. Ancak İyi Parti’deyken, terör devam ederken HDP ile ittifaka hizmet etmiş ve buna itiraz etmemişti. Hatta PKK’lı Selahattin Demirtaş’ın AİHM kararları çerçevesinde serbest bırakılmasını istemişti. İyi Parti’ye katılmadan önce de “PKK ile de görüşebiliriz, tek şartımız var, Müslüman olacaklar” demişti. Şimdi ise, terör örgütü PKK ile “silah bırakma ve örgütü feshetme” odaklı yapılan görüşmeleri, “işlek cadde” metaforunda belirttiğimiz siyasi kazanç uğruna adeta kendinden geçmişçesine iftira yüklü cümlelerle çarpıtmaktadır.
Yavuz Ağıralioğlu, bir zamanlar “PKK ile görüşebiliriz, tek şartımız Müslüman olmaları” demişken, şimdi PKK’nın silah bırakmasını ve örgütünü feshetmesini bekleyememektedir. Sağduyulu bir siyasetçi, “Terörsüz Türkiye hedefi için ne gerekiyorsa yapılmalı, bu hedefe ulaşmamızı engelleyenlerle mücadele etmeliyiz” demez mi? Bu duruşu sergileyip süreçle ilgili kaygılarını dile getirse, eksik gördüğü noktaları yapıcı bir şekilde ifade etse, kim ne diyebilir? Ancak iftirayla başlayıp yalanlarla atılan adımları ve çağrıları lekelemeye çalışırsa, işte o zaman “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” hatırlatması yaparız.
Yavuz Ağıralioğlu, Mansur Yavaş’a maddi ve manevi olarak yakın bir isim. Geçmişte Büyük Birlik Partisi’nde (BBP) yollarının kesişmesi, bu bağı daha da anlamlı kılıyor.
Her seçime HDP ve DEM destekli giren Mansur Yavaş 2019 seçimlerine girerken “Ajans izin verirse HDP ile görüşürüm” demiş ve 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yaptıkları HDP’li ittifaka tepkileri dindirmek için “Belki HDP'de mecliste olup derdini anlatmak istiyordur bu şekilde düşünüyorsa meşrudur. Ben Demirtaş'ın açıklamasını gördüm PKK silah bırakmalıdır diyor, belki de HDP mecliste güçlü olup PKK'ya yeter artık silah bırakın diyecek. Mecliste konuşalım diyecek bunda yanlış bir şey yok” yorumunda bulunmuştu. Yavuz Ağıralioğlu, Mansur Yavaş’a o maddi ve manevi bağ kopar düşüncesiyle mi tepki göstermedi?
Siyasi ve kişisel menfaat uğruna HDP’li ittifaklara ses çıkarmayanlar, Türkiye’ye yarım asırdır kene gibi yapışan terör örgütünün ortadan kaldırılmasına yönelik adımlara neden nefret ve kin yüklü bir tavır sergiliyor?
Cumhur İttifakı, terörle mücadelenin silahlı boyutunda kendini defalarca ispatlamış bir oluşum değil mi?
2016-2025 yılları arasında terörle mücadelede elde edilen başarıyı inkâr edecek tek bir aklı başında kişi var mı?
Hal böyleyken, “Terörsüz Türkiye” sürecine şüpheyle yaklaşan, iftira atan, yalan üretenler, “Dilencinin keyfi işlek caddede gelir” modeliyle siyasi menfaat peşinde koşuyor, partilerine tutunacak dal arıyor. Söz konusu siyasi çıkarlar olunca, geçmişte PKK’nın siyasi uzantılarıyla yan yana gelmekten çekinmeyen Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ ve Yavuz Ağıralioğlu, mesele terör örgütüne silah bıraktırma ve örgütü feshetme gibi bir hedefe gelince neden nasırına basılmış gibi zıplıyor? Bunu anlayan var mı?
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Türk milletinin varlığını, geleceğini odak noktasına alan devlet adamlığı, vizyonu, feraseti ve stratejik oyun kuruculuğundan şüphe duyan ya da buna leke sürmeye çalışanlar, emin olun, kişisel menfaatleri uğruna vatanı düşmana satacak cibilliyettedir.
Daha dün terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla ülke yönetme telaşına düşenler, belediyelerdeki menfaatleri için alkış tutanlar, sözüm sizedir!
Terörü meşrulaştıran kendinizle, terörü ortadan kaldırmaya çalışan iradeyi birbirine karıştırmayın…