Türkiye’de İsrail adına ‘Moshe Dayan’ ruhu taşıyanlar!
PKK’ya silah veren, onları eğiten, donatan kim?
ABD ve İsrail.
Peki, PKK’ya silah bıraktırmaya ve örgütü tasfiye etmeye çalışan kim? Türkiye.
Bu denklemde basit ama hayati önemi olan bir soru var: Sen kimden yanasın?
Eğer PKK’nın silah bırakması ve örgütün feshedilmesi, ABD ile İsrail’in bölgesel planlarını bozuyorsa, “Terörsüz Türkiye” hedefini neden desteklemiyorsun?
ABD ve İsrail’in figüranı olduğun için mi?
Yoksa yalnızca Cumhur İttifakı karşıtlığına saplanıp kalmış, takıntılı bir cahil olduğun için mi?
Taşın altına elini koysana...
PKK ve siyasi uzantısı DEM üzerinde “Terörsüz Türkiye” baskısı oluşturmaya sen de katkı versene…
Bu yönde atılan adımları, yapılan çağrıları neden desteklemiyorsun?
Eğer bugün PKK ve DEM’e yapılan “teröre cephe al, silah bırak, örgütü feshet” çağrılarına karşı çıkıyorsan soralım: Düne kadar onlarla ittifak ve iş birliği içindeyken neden rahatsızlık duymadın?
O zaman da ABD ve İsrail’i memnun etmek için mi sessizdin?
Bugün de aynı memnuniyeti sağlamak adına mı “Terörsüz Türkiye” sürecine karşı duruyorsun?
Bölgede ABD ve İsrail bir satranç oynuyor. Pervasızca davranıyorlar ama emperyalist hamlelerini uzun vadeli planlarla yapıyorlar…
Peki, bu oyunda sen neredesin?
Türkiye ise bu satranç tahtasında “Şah-Mat” demek için kendi stratejisini uygulama çalışıyor. Irak ve Suriye’de 2016 yılından itibaren sürdürdüğü sınır ötesi operasyonlar olmasaydı, bugün Türkiye’nin sınırlarında, bölgemizde belki de emperyalizmin hakimiyetini konuşuyor olacaktık.
Bugün “Terörsüz Türkiye” hedefine karşı çıkanlar, o günlerde de Türk devletinin sınır ötesindeki terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkıyordu. O yüzden hiç uzatmadan söyleyelim: “Terörsüz Türkiye” hedefine karşı çıkanlar, bu ülkede konuşlanmış CIA ve MOSSAD figüranlarıdır.
Yaptıkları ABD’nin ve İsrail’in emperyalizm hedeflerinin önünü açmaktır.
Siyaset ve medya dünyasında bunlar kendini defalarca ispatlamıştır.
MOSSAD Demişken…
İsrail istihbaratına bağlı sosyal medya hesaplarının, YPG’yi kendilerine bağlı düzenli bir ordu gibi gösteren videolarını gördünüz, değil mi?
İsrail’in, Suriye’deki Dürzîleri iç isyana ve çatışmaya yönlendirdiği günlerde, YPG’nin eş zamanlı olarak sahaya sürülmesi tesadüf mü?
İsrail’in i24 kanalına konuşan Dürzî liderin, PKK medyası ve YPG’ye şu sözlerle teşekkür etmesi ilişkileri çok net açık etmiyor mu?: “Onlar olmasaydı, bizi kaos ve sessizlik içinde öldürürlerdi.”
Bu açık teşekkür, İsrail-YPG(PKK) ilişkilerinin nasıl ve kimler tarafından koordine edildiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Kandil’deki terör elebaşı Cemil Bayık son açıklamasında “Eğer ayakta kalmak istiyorsanız önder Apo’dan ve çizgisinden vazgeçeceksiniz. Kendinize yeni bir önderlik ve çizgiyi esas alacaksınız, o zaman yaşama hakkınız olur. Aksi taktirde 6 aya kadar ömrünüz var’ Bunu bize ilettiler.” Cümlelerini kurdu. Bu mesajı iletenin ABD-İsrail olmadığını söyleyecek olan var mı?
İSRAİL’İN STRATEJİ MASASINDA “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” DOSYASI
İsrail’in Stratejik kuruluşları Türkiye’nin, “Terörsüz Türkiye” hedefini yakından izliyor.
Bunu, İsrail’in önde gelen strateji kuruluşlarından Moshe Dayan Center (MDC) üzerinden açıkça görüyoruz.
Bu strateji kuruluşu, adını eski İsrail Savunma Bakanı Moshe Dayan’dan alıyor ve kendisini şöyle tanıtıyor:
“Uluslararası Danışma Kurulu’nun tavsiyesiyle, İsrailli bir Yönetim Kurulu tarafından yönetiliyoruz. Mevcut direktörümüz Prof. Amos Nadan’dır. MDC, bağışlar, araştırma hibeleri ve bireysel/kurumsal katkılarla finanse edilen, kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur.” Misyonlarını ise kendi ağızlarından şöyle tarif ediliyor:
“Yarım asırdan uzun süredir, modern Orta Doğu’nun karmaşıklıklarını açıklamaya yardımcı oluyoruz. Temel ilkemiz: Bölgeyi anlamak için kültürlerini, halklarını, dillerini, dinlerini ve tarihlerini anlamalısınız.”
Bu merkezde yürütülen çalışmaların odağında Türkiye’nin iç politikası, sözde “dört parçalı Kürdistan”ın temelleri ve onların bölgesel planları yer alıyor.
Peki, bu analizler ve yönlendirmeler kimin çıkarına?
Elbette hedef, ABD ve İsrail’in bölgedeki çıkarlarını meşrulaştırmak ve bunun propagandasını yapmak.
İSRAİL PENCERESİNDEN BAKAN BİR İSİM: Dr. GÜLİSTAN GÜRBEY
Bir örnek: Hayatını sözde Kürdistan’ın kurulmasına adayan ve Almanya’da özel öğretim görevlisi olarak çalışan Dr. Gülistan Gürbey’in, MDC sayfasında yayımlanan bir makalesi bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Gürbey, İsrail’in endişelerini “Terörsüz Türkiye” perspektifinden şöyle aktarıyor: “Ankara, olası bir İsrail-Kürt ittifakını veya Suriye’deki Kürtler için daha güçlü bir siyasi konumu tehdit olarak algılıyor. İsrail, ABD ile yakın ilişkiler sürdürdüğü için başlıca rakip olarak görülüyor. Kürtlerle bir ittifak, Türkiye’nin Suriye’deki etkisini zayıflatabilir. Erdoğan, bu gelişmeleri İsrail’in saldırganlığının Türkiye’yi de hedef aldığı söylemini yaymak için kullanıyor ve Türkiye’yi, ülkeyi bölmeye çalışan emperyalist güçlerin (Batı, ABD ve İsrail) kurbanı olarak gösteriyor. Bahçeli’nin hamlesi de bu bağlamda değerlendirilmeli: Amaç, Kürtleri Türkiye’ye daha sıkı bağlamak ve olası bir İsrail-Kürt iş birliğini önlemektir. Bu yaklaşım, Osmanlı modeline dayalı bir Türk-Kürt ittifakını yeniden canlandırmayı ve Kürtlere ortak bir gelecek vaat etmeyi hedefliyor.”
***
İsrail anlıyor, peki ya bizdeki “Aklıevveller”?
Cumhur İttifakı’nın güçlendirmeye çalıştığı “iç cephe” vurgusunu İsrail net bir şekilde algılıyor.
Bölgedeki karşılıklı hamleleri İsrail stratejistleri anlayabiliyor.
Ama Türkiye’deki bazı “aklıevveller” hâlâ meseleyi kavrayamıyor ya da kavramak istemiyor.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli bu aklıevveller anlasın diye son açıklamasında şu açıklamayı yaptı: Ardı arkasına patlayan skandallarla çalkalanan ABD yönetimi ise tavşana kaç tazıya tut politikasından vazgeçmeli, el altından sürdürdüğü İsrail havariliğini sonlandırmalı, YPG/PYD’nin tasfiyesine dürüstçe destek olmalıdır. Terörsüz Türkiye’nin menziline adım adım yaklaşılırken YPG/PYD’nin süreci ağırdan alması, gelişmeleri sakatlama arayışı kabul edilemez bir çirkefliktir.
O hâlde soralım:
Gerçekten mi anlamıyorsun?
Yoksa her şeyi bildiğin hâlde, bağlı olduğun misyon gereği mi sessiz kalıyor, hatta karşı çıkıyorsun?
ÜMİT ÖZDAĞ’IN “SAYGIDEĞER”İ: OFRA BENGIO
Örnek bir isim daha: İsrail’deki Moshe Dayan Strateji Merkezi’nde dikkat çeken bir diğer isim: Prof. Ofra Bengio.
Tel Aviv Üniversitesi’ne bağlı MDC’de Kürt Çalışmaları Programı’nın başkanı olan Bengio, İsrail’in bölgede taşeronluğunu üstlenecek “dört parçalı Kürdistan” hedefi için akademik çalışmalar yürütüyor.
Bu hedef doğrultusunda, Türkiye’nin bölünmesi için sistemli bir çaba yürütülüyor.
Peki, bu ismi Türkiye’de ilk kez kim gündeme getirdi?
“Terörsüz Türkiye” hedefine karşı fitne ve iftira seferberliği başlatan isim: Ümit Özdağ.
Ümit Özdağ, bir televizyon programında Ofra Bengio’ya nasıl hitap ediyordu?
“İsrail’in en iyi güvenlik uzmanlarından, saygıdeğer Prof. Ofra Bengio.”
Peki bu “saygıdeğer” Prof. Ofra Bengio ne diyor?
“Son yıllarda PKK bölgede güçlendi. İsrail’in geleceği için bu çok önemli... İsrail’in buna desteği sürecektir.”
Prof. Ofra Bengio’yu, bir dönem Osman Kavala’nın moderatörlüğünü yaptığı Brüksel’deki toplantılarda da görmüştük. Sözde “Kürdistan” hedefini savunan birçok isimle birlikte terör örgütü PKK’ya yakın yöneticiler bu toplantılarda bir araya gelmişti.
Dün, Prof. Ofra Bengio’yu “saygıdeğer” olarak nitelendiren Ümit Özdağ, bugün onun yoldaşı Osman Kavala’yı savunuyor. Özdağ, Kavala için “Masum olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Keşke daha önce sahip çıksaydım” diyerek, kendi cezaevindeyken Kavala hakkında yazılmış bir kitabın tanıtımını sosyal medya hesabından paylaşmıştı.
Türkiye; ABD ve İsrail’in planlarını bozmak adına Suriye’deki terör örgütü YPG’ye ağır bir darbe indirdiği Zeytin Dalı (Afrin) Harekâtı sırasında, “Recep Tayyip Erdoğan, Afrin’i alma karşılığında ABD’ye ne veriyorsun?” diyerek operasyona gölge düşürmeye çalışan da yine Ümit Özdağ’dı.
Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından, Türk devletinin desteklediği Suriye’deki unsurlar YPG’nin (PKK) işgal ettiği bölgeleri birer birer geri alırken, Now TV’de Suriye haritası önünde gelişmeleri yorumlayan Ümit Özdağ şu ifadeyi kullanmıştı:
“Türkiye Kobani’yi istiyor. Amerikalılar da bunun karşılığında PYD’ye kabul ettirebilmek için Türkiye’den bir şey istiyor.”
Sunucu ısrarla “Nedir bu?” diye sormuş, Özdağ ise gizemli bir şekilde “Şimdi söylemeyeyim onu” diyerek kaçamak cevap vermişti.
Bugün ise, ABD ve İsrail’in taşeron olarak kullandığı terör örgütü PKK’ya silah bıraktırma ve örgütü tasfiye etme süreci olan “Terörsüz Türkiye” hedefine karşı çıkan yine Ümit Özdağ...
Bu tutumların tamamı, ABD ve İsrail’in hedeflerine doğrudan katkı sağlıyor ve onların menfaatlerini koruyor.
Eğer terör örgütü PKK silah bırakır ve örgütün feshi gerçekleşirse, bu süreçten en büyük zararı ABD ile İsrail görecektir.
“Saygıdeğer(!)” Prof. Ofra Bengio, muhtemelen Ümit Özdağ’ın şu gayretlerini yürekten alkışlıyordur:
- İsrail’i, “Suriye’de zafer İsrail tarafından kazanılmıştır” sözleriyle sürekli güçlü göstermeye çalışmasından…
- İsrail’in Gazze’deki vahşetlerine Türkiye’den yükselecek tepkileri bastırmak için, “Filistin davası Türk milletinin değil, Arapların davasıdır” söylemiyle psikolojik bir bariyer oluşturmasından…
- Ve elbette; İsrail askerlerine dua edenleri, İsrail’e gönüllü askerlik için gidenleri, öldürülen Gazzelilerle dalga geçenleri, İsrail’e maddi destek sağlayan ürünleri sahiplenen vicdansızları, kendi partisinin bünyesinde barındırmasından...
Şimdi de “Terörsüz Türkiye” sürecine İsrail penceresinden bakarak, Moshe Dayan ruhunu Türkiye’ye taşımaya çalışarak, kendisi de Prof. Ofra Bengio’nun gözünde bir başka “Saygıdeğer(!)” figür hâline gelmektedir.