ABD-İsrail ve Öcalan arasına sıkışmış YPG!
“Terörsüz Türkiye” hedefi açısından Suriye’deki gelişmeler hayati önem taşımaktadır. Terör örgütü PKK’yı silah bırakmaya ve örgütü feshetmeye yönlendirmek amacıyla oluşturulan zemin ve atılan adımlar, bugün dünya gündemindedir. Biliyorsunuz terör örgütü PKK, dört ülke (Türkiye, Suriye, Irak, İran) üzerindeki silahlı ya da siyasi uzantıları aracılığıyla Abdullah Öcalan’a “Kurucu önderimiz” şeklinde hitap etmektedir.
Bu nedenle, PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın şu çağrısı, örgütün tüm unsurları adına bağlayıcı bir talimat niteliği taşımaktadır:
“PKK’nın anlam yoksunluğu ve aşırı tekrarı, ömrünü tamamlamasına ve feshini gerekli kılmasına yol açmıştır. Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Bu koşullarda silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum. Devlet ve toplumla bütünleşme adına kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”
Örgüt başının, örgüt unsurlarına verdiği bu talimat, özellikle Suriye’deki PKK unsurlarının “Bize talimat verilmedi” diyerek savuşturabileceği veya görmezden gelebileceği bir durum değildir. Zira Suriye’deki PKK’nın başında, Abdullah Öcalan’ın “manevi oğlum” diye nitelendirdiği ve birlikte havuzlarda pozlar verdiği Mazlum Abdi bulunmaktadır.
Terör elebaşı Mazlum Abdi, sözde SDG Komutanı sıfatıyla yaptığı açıklamada, Öcalan’ın “PKK’nın feshi” çağrısının yalnızca PKK ile ilgili olduğunu, Suriye’deki unsurları bağlamadığını iddia etmişti. Ancak Suriye’nin yeni devlet başkanı Ahmet Şara ile imzalanan anlaşma töreninde Mazlum Abdi’nin de bulunması, bu iddianın çelişkili ve tutarsız olduğunu göstermektedir. Anlaşma metninde açıkça şu başlıklar yer almaktaydı:
- Suriye topraklarının tamamında ateşkes sağlanacaktır.
- Kuzeydoğu Suriye’deki (Rojava) tüm sivil ve askerî kurumlar, Suriye devleti yönetimi çerçevesinde entegre edilecektir.
- Bölünmeye yönelik çağrılar, nefret söylemi ve toplumdaki ayrışmayı körükleyen girişimler reddedilecektir.
Bu bağlamda terör elebaşı Mazlum Abdi’nin sözleriyle sahadaki eylemleri arasında ciddi bir çelişki bulunmaktadır. PKK’nın Suriye’deki unsurlarının Öcalan’ın talimatını görmezden gelmesi, zaten imzaladıkları anlaşma açısından dikkate alındığında mümkün değildir. Çünkü Öcalan’ın çağrısı ile anlaşma maddeleri arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. O hâlde asıl dertleri çok başkadır.
Öcalan’ın İmralı’daki son heyet görüşmesinde söylediği sözler, özellikle Mazlum Abdi ve benzeri aktörlere net bir mesaj niteliği taşımaktadır:
“Hâlâ silah, silah diye zırvalıyorlar. Yüzde 90 hallettik. Hâlâ silah, silah diyorsunuz. Böyle konuşmazlar. Bunlar alçaklar, şerefsizler, şehvet düşkünü. Mezarımızı kazıp bizi öldürüp gömmek mi istiyorlar? Daha ağır şeyler söyleyeceğim ama… Bunlar savaş istiyorlar. Gazze’yi siz beslediniz, tahrik ettiniz. İsrail’i ise teşvik ettiniz. Hızla bizi buraya sürüklemek istiyorlar. Durdurun bu insan ölümlerini; durdurmuyorlar. Ben barış istiyorum. Siz siyasi ve askerî olarak hareket ediyorsunuz.”
Suriye’deki YPG unsurları, paçavralarında, kıyafetlerinde ve düzenledikleri terör faaliyetlerinde Abdullah Öcalan’ın resmini kullanmaktadır. Ancak sahadaki eylemleri ve açıklamaları aslında kimin talimatıyla hareket ettiklerini göstermektedir. Çok açık bir şekilde ABD ve İsrail’in yönlendirmelerine göre hareket ettikleri gözlemlenmektedir.
MHP Lideri Devlet Bahçeli de geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, İsrail merkezli YPG figüranlığını şöyle özetlemişti:
“YPG’li teröristlerin Münbiç’e füze saldırısı düzenlemeleri, Dürzi grupların Süveyda’da güvenlik güçlerine saldırmaları, İsrail’in İran’a bağlı hücreleri hedef alması, İsrailli bakanlarla birlikte fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya musallat olması, tehdidin ne kadar yakın ve yakıcı olduğunu göstermektedir. İsrail, bölgesel huzur ve istikrarın amansız düşmanıdır. Dürzilerden YPG’ye kadar karıştırmadığı, oyuna getirmediği, maşa olarak kullanmadığı hiçbir grup ve örgüt neredeyse kalmamıştır.”
Terör örgütü YPG’nin her hareketliliğindeki odakta İsrail bulunmaktadır. İsrail-YPG arasındaki ilişkiye dair de ilginç bir çelişki söz konusudur.
Mesela İmralı görüşmesinde Pervin Buldan’a Roma kazasının normal bir kaza olmadığını anlatırken Öcalan, şu ifadeyi kullanmıştı:
“İsrail beni öldürmeye çalışıyor.”
Bu bağlamda, Öcalan’ın “manevi evladım” dediği Mazlum Abdi’nin İsrail’in talimatları doğrultusunda hareket etmesi, dikkat çekici ve çelişkili bir durumdur.
“Terörsüz Türkiye” odaklı bölgesel istikrar yaratmaya çalışan Türk devleti, Suriye’deki gelişmeleri yakından takip etmektedir. ABD ve İsrail’in yönlendirmesiyle hareket eden YPG, bu hassasiyet çerçevesinde Türk devletinin radarındadır.
Millî Savunma Bakanlığı da 10 Mart 2025 tarihinde Suriye hükümeti ile terör örgütü SDG arasında imzalanan mutabakatın bozulduğunu şu sözlerle açıklamıştır:
“Terör örgütü SDG, anlaşma şartlarının hiçbirini yerine getirmemiş, Suriye’nin siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü bozacak girişimlere devam etmiştir. Son olarak 8 Ağustos’ta Haseke’de düzenlenen konferansta dile getirdikleri ayrılıkçı söylemler, imzaladıkları mutabakata aykırıdır. Suriye hükümeti, tüm etnik, dinsel ve mezhepsel ayrılıkları sona erdirecek kapsayıcı bir anlayış sergilerken, SDG’nin kışkırtıcı ve bölücü tavırları süreci akamete uğratmaktadır. Suriye hükümetinin ‘tek devlet, tek ordu’ çağrıları, bölgede uzun yıllardır beklenen huzur ve istikrar ortamı için elzemdir.”
Sonuç olarak, PKK’nın Suriye uzantıları ABD-İsrail ve Öcalan arasında sıkışmış durumdadır. Bakalım elebaşı Mazlum Abdi, tamamen ABD ve İsrail’den yana mı tavır alacak, yoksa kendisine “manevi evladım” diyen Öcalan’ın çağrısına mı uyacaktır?
Her ne olursa olsun, Suriye hükümeti ve Türk devleti iş birliği içinde terör örgütü YPG’yi etkisiz hâle getirme konusunda kararlıdır. Bu doğrultuda tüm hazırlıklar yapılmakta ve gerekli önlemler alınmaktadır. Suriye’deki YPG, ABD ve İsrail yönlendirmesiyle sabırları yine zorlamaktadır.