Kılavuzu karga olan CHP’nin hâli…
Biliyorsunuz, CHP’li belediyelerin yolsuzluk ve rüşvet batağı ülkenin gündeminde… İstanbul’dan başladı, İzmir’e doğru indi, ardından Akdeniz bölgesinde fay hattı gibi ilerliyor.
Halka hizmet yerine kendi rüşvet ve yolsuzluk düzenini kurmuş olan CHP’nin çaresizliği, her eylem ve söyleminde açıkça görülüyor. Son iki aydır çukurda debelenen, köşeye sıkışan CHP’nin en büyük çaresizliği, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin verdiği adalet ve hukuk merkezli mesajları kendi suçlarını perdelemek için kullanmalarıdır.
Sanki balya balya, deste deste çantalarda, bavullarda, baklava kutularında rüşvet ve yolsuzluk paraları taşınmamış, görüntüler ortaya çıkmamış, itirafçılar konuşmamış gibi… Özgür Özel başta olmak üzere CHP’li yöneticiler ve CHP medyası, “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de İBB’de yolsuzluk, rüşvet olmadığına, Ekrem İmamoğlu’nun masum olduğuna inanıyor” propagandasıyla kendilerine destek atmosferi yaratmaya çalışıyor.
“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli CHP’li belediyelere operasyon yapılmasından rahatsız” propagandasını yaparak kendilerine zırh oluşturmaya çalışan CHP, yolsuzluk ve rüşvet davalarının sulandırılmaması ve gölgelenmemesi adına yapılan hukuk ve adalet çağrılarını da maniple etmeye çalışıyor.
Yolsuzluk ve rüşvet adına ortada bu kadar iddia, ispat, görüntü ve itiraf varken Özgür Özel’in, “Bizde rüşvet yok, irtikap yok, yalan yok, zimmet yok, yolsuzluk yok. Bize karşı iftira var.” demesi, adalet ve hukuk arayışı değil, aksine gerçekleri çarpıtma girişimidir.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin adalet ve hukuk merkezli olarak, CHP’li belediyelere ilişkin yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının bir an önce iddianamelerinin hazırlanıp istismar kapılarının kapatılması yönündeki yaklaşımı, bugüne kadar farklı algılatmaya çalışan Özgür Özel için de yol gösterici olmalıdır. Sayın Devlet Bahçeli’nin son açıklamasındaki şu sözler özellikle CHP’li istismarcılara ders niteliğindedir:
“Önemle ve özellikle ifade etmek gerekirse; CHP’li belediyeler etrafında dönen rüşvet çarkları, işleyen yolsuzluk şantiyeleri, genişleyen kirli ilişkiler ağı, çıta yükselten haksız kazançlar sarmalı, yaygınlaşan gayri meşru para trafikleri bütün netliğiyle ortada ve gündemin başköşesindedir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı siyasi ikbal gayesiyle araçsallaştıran, yapılan ihalelerden alınan astronomik rüşvet paralarını adına ‘Sistem’ denilen mekanizmada toplayan şahsın ve çetesinin adeta bir soygun düzeni kurduğu bütün vahametiyle meydandadır.
CHP Genel Başkanı’nın, toplanan maddi delilleri ve etkin pişmanlıktan istifade eden şahısların çarpıcı itiraflarını karalayıp onu bunu suçlamak yerine Türk yargısının işleyişine yardımcı olması; CHP’nin düştüğü derin bataklıktan, gerçeklerle yüzleşerek ve özeleştiri yaparak çıkmayı denemesi, siyasi akıl ve ahlaka en uygun seçenektir.”
Herhalde bu sözlerden sonra, MHP cephesinden gelen adalet ve hukuk odaklı her yorumu kendi istismarlarının zırhı yapma kurnazlığını bırakırlar.
Ne var ki Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun emireri gibi davranmaya ve CHP’yi onun yörüngesine oturtmaya devam ettiği sürece, “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz” misali, CHP bu pislik sarmalından kurtulamayacaktır.
Bakın, kendini uyanık sanan Ekrem İmamoğlu bile, “Benim tutuklanmam ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine yönelik en büyük sabotajdır” demiş. PKK terör eylemlerini sürdürürken, HDP/DEM’in teröre yardım ve yataklığı devam ederken sen onlarla ittifak yapıyordun. Hiçbir zaman, “Teröre karşı cephe alın, Türkiye partisi olun” diye onlara bir çağrıda bulunmadın. Bu da senin Türkiye’ye sabotajın mıydı?
Ayrıca, Ekrem İmamoğlu, senin ve ekibinin karıştığı rüşvet ve yolsuzluk iddiaları kime sabotaj?
Bunu da bir açıklar mısın?
CHP’yi şu an ayakta tutan şey, sadece iktidara karşı sayısal açıdan bir alternatif olması ve halkın yaşadığı ekonomik sıkıntıları bu alternatif durumu üzerinden istismar etmesi olmasa, CHP’nin yüzüne bu ülkede kim bakardı?
Son seçimde birinci parti olan ve yerelde iktidar sayılan CHP’den halka hizmet gördünüz mü peki?
CHP belediyeleri, sokaklardaki çöpleri toplamaktan bile aciz bir durumda. Öyle ki, CHP medyasından gazeteci Özlem Gürses, CHP yönetimindeki Bodrum’da altyapının çöktüğünü ve kentin adeta pislik içinde olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:
“Bodrum’u bir dolaşayım dedim, eve nasıl geri döndüğümü bilemedim. Kimseyi üzmek istemem ama çöpler toplanmıyor. Kim toplamıyor, niye toplamıyor, bilemiyorum ama...”
CHP’nin yönettiği il ve ilçelerde en çok şikâyet edilen konu, çöplerin toplanmamasıdır. Çöp toplama gibi temel bir hizmette bile yetersiz kalan bir yönetimin başka bir vizyon sunması mümkün mü?
CHP, yönetimdeki karmaşa ve belediye başkanlarının hizmet vizyonu eksikliğiyle dikkat çekiyor. Bu nedenle, günlük tartışmaların odağında yer alıyor. Silivri’den yönetilen CHP’de çok başlılık, birçok ismin partiden kopmasına yol açıyor. Önümüzdeki aylarda CHP’nin mahkemesi, dananın kuyruğunu koparacak bir dönüm noktasına doğru ilerliyor.
CHP, gerçekten çaresiz bir görünüm sergiliyor ve bu çaresizliğin ardında, henüz gün yüzüne çıkmamış dağ gibi sorunlar bulunduğu herkesin dilinde. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve CHP’yi kuran Atatürk’ün vizyonu ile partinin bugünkü çapsız hali kıyaslandığında, içler acısı bir tablo ortaya çıkıyor.
CHP, vizyona kavuşmaz ve çapsız kadrolardan kurtulmazsa, bu haliyle Türk milletine sunabileceği hiçbir şey olmayacaktır.