Kardeşlik elini ve dilini bozmak isteyenler!

YAYINLAMA:
Kardeşlik elini ve dilini bozmak isteyenler!

Değerli sanatçımız Osman Öztunç, bir eserinde şöyle sesleniyordu:

“Gel sen de yaklaş koçum
Ayrılma, sıklaş koçum
Gevşeme, pekleş koçum
Birleşirsen ne muhteşem, ne âlâ
Bu birlikle göğüslenir her bela”

Aslında bu sözler, “Terörsüz Türkiye” idealinin ve Alevi kardeşlerimize uzatılan gönül eli ve dilinin manasını özetlemek için kullanılabilir. 

“Yaklaşma, sıklaşma, pekleşme, birleşme, birliktelik” kavramları, Cumhur İttifakı tarafından Kürt ve Alevi kardeşlerimize her türlü değer zemininde, en güzel şekilde sunulmaktadır. Geçmişte de gösterilen hassasiyet, ayrıştırma, ötekileştirme ve bölücü oyunları ortadan kaldırmayı hedefliyordu; bugün ise bu yaklaşım, herkesi odaklayarak Türkiye’nin ana ve en hassas gündemi hâline gelmiştir. Cumhur İttifakı bu hedef konusunda yoğun bir çaba göstermektedir.

Ne var ki, Cumhur İttifakı “kardeş eli” uzatırken, ikilik ve ayrışma yaratmaya çalışan düşman eli de boş durmamaktadır.

Bazı Alevi dernek başkanlarının, Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli ile görüşmesine “ayrışma” diliyle tepki gösterip istifa edenlerin varlığı, Tunceli’de bir cemevinde Alevi bir dedenin Kur’an-ı Kerim okuduğu için yurt genelinde adeta linç edilmesi; aslında bir oyunun parçası olarak karşımızdadır. 

Bir yanda gönül köprüleri kurmaya, muhabbeti ve birliği pekiştirmeye çalışan samimi adımlar atılırken; öte yanda bu adımları baltalamak isteyen, kardeşliği değil ayrılığı beslemeyi hedefleyen anlayışların varlığı dikkat çekmektedir.

Gerek AK Parti hükümeti gerekse MHP, Alevi kardeşlerimize samimi adımlarla gönül elini uzattıkça, bugüne kadar Alevileri sol ideolojik saplantılarla istismar eden bazı “düşkün” modeller yeniden fitne üretmeye çalışmaktadır. Dün “Alevileri dışlıyorlar” söylemiyle ayrışmayı körükleyenler, bugün makul ve sağduyulu adımlar atıldığında bu kez “Devletin Alevisi olmayacağız” gibi bir fitne peşine düşmektedir. Oysa bu tür yaklaşımlar birliği değil, ayrılığı güçlendirir; eksikleri tamamlamak yerine çoğaltır.

Bazı Alevi Derneklerinin son günlerde yaptığı açıklamalarda bu oyunlara hizmet etmektedir:

“Ret, inkâr, imha ve asimilasyon siyasetinin geldiği yer, tam da bugünkü AKP/MHP ortaklığının halkımızın başına açtığı en büyük dertlerden biri olan tek adam rejimidir. Yani; tekçi, inkârcı, asimilasyoncu, cinsiyetçi, gerici ve ırkçı bir iktidar yapılanmasıdır. Bu iktidar, uzun zamandır kendi çıkmazları sonucu bazı politik manevralar peşindedir.”

Oysa bu dil gerçekten çok sakıncalıdır. Kavga isteyen, ayrışmayı körükleyen ve çözüm yollarını kapatan bir üslup taşımaktadır. 

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, üç yıl önce yayımladığı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kurmuşken, bu kurum Aleviler arasında dayanışma ve birlik köprüsü olmuşken; böylesine ayrıştırıcı bir dile gerçekten gerek var mı? Burada niyet Alevileri savunmak olabilir mi?

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli ise, hiçbir siyasi menfaat gözetmeden Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde hibe ettiği arsaya Horasan Erenleri Hacıbektaş Kültür ve Cemevi Külliyesi’ni yaptırırken; bunun karşılığı böyle bir dil mi olmalıdır?

Yine Sayın Bahçeli, bu külliyenin açılışı için “Canların Türküsü” isimli özel bir eser hazırlatırken; bunun karşılığı öfke ve kin kokan bir dil mi olmalıdır?

Nitekim, sözleri değerli millî yürekli şairimiz Canfer Balçık’a ait olan, müziğini üstat İsmail Altunsaray’ın hazırladığı ve kıymetli sanatçı Elif Buse Doğan’ın seslendirdiği “Canların Türküsü”, birlik ve kardeşliği şu dizelerle haykırmaktadır:

“Durudur dilimiz, kırk kapı açar
El ele verince kalmayız naçar
Her can vatan için serinden geçer
Bengi bir vatanın bekçileriyiz.

Canlardan mirastır bu ülke bize
Canımız fedadır Türkiye’mize
Birken bin oluruz, gerek yok söze
Nice yüzyılların öncüleriyiz.

Bağlıyız hem vatan, hem Ehl-i Beyt’e
Bu mübarek mülke, Cumhuriyet’e
Düşmeyiz zillete ya da gaflete
İki Mustafa’nın izcileriyiz.

Aynıdır yönümüz, kıblegâhımız
Şaşmaz terazimiz, yok tamahımız
Hep doğruya doğru güzergâhımız
Hakk’ın adaletin gözcüleriyiz.

İnsanoğlu yazar kökte, künyede
Ayrışmaya yer yok, sağlam bünyede
Hakk bizi gözetsin iki dünyada
Bektaş-ı Velî’nin elçileriyiz.
(Ay ile Güneş’in elçileriyiz.)

İşte Canların Türküsü’ndeki bu dil herkesi kardeş yapar ve birleştirir.

Bu dil Alevilere yönelik tezgâhlanan tüm ayrıştırma oyunlarını bozar.

Alevilere gönül eli ve dili uzatıldıkça, birileri bu bağı koparmaya çalışmaktadır. Özellikle bugünlerde bu tür art niyetli yaklaşımlara karşı dikkatli olmak gerekir. Bazı Alevi dernekleri üzerinden ideolojik saplantılar uğruna ortaya konan eylem ve söylemlere en çok da bugünlerde hassasiyet gösterilmelidir.

Hz. Ali, “Muhabbet, hürmetle pekişir.” diyerek gönül kapısının önemini ortaya koymuştu. Sayın Devlet Bahçeli’nin de Alevi kardeşlerimize yönelik her daim muhabbeti ve hürmeti olmuştur; bunun aksini iddia edecek tek bir kişi bile yoktur.

O hâlde hepimize düşen görev, Hacı Bektaş Veli’nin “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” öğüdüne uymaktır. Bu anlamlı çağrıya uyalım ki; ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki kirli oyunlar bozulsun, kardeşlik bu ülkenin en büyük zırhı olsun. 

Sağduyulu Kürt ve Alevi kardeşlerimizin, olup biten her şeyin farkında olması; “kardeşliği” perçinlemek adına en büyük umudumuzdur. Bu umudu büyütmek ve diri tutmak için samimi adımlar atanlara, o adımlara gönülden uyanlara selam olsun…

YILDIRAY ÇİÇEK

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...