Coni, Siyon, Yılan Hep Aynı Çizgide!
Türk devleti, “Terörsüz Türkiye” hedefini gerçekleştirmek amacıyla, terör örgütü PKK’nın kurucu aktörleri, birleşenleri ve uzantıları üzerinden örgüte silah bıraktırma ve feshetme mücadelesi yürütürken; PKK’yı bölgesel hedeflerinde taşeron olarak kullanmaya devam eden ABD ve İsrail ise terör örgütünü desteklemeye devam etmektedir.
Aslında Türk devleti olarak savaşımız doğrudan ABD ve İsrail ile gerçekleşmektedir. PKK’ya silah bıraktırma ve örgütü feshetme stratejisi, ABD ve İsrail’i ciddi şekilde rahatsız etmektedir. Terör örgütü içindeki ABD-İsrail güdümlü unsurlar da bu rahatsızlığı söylemleriyle açıkça ortaya koymaktadır.
İsrail’in duruşunu yansıtan Haaretz gazetesi dahi, “PKK’nın silah bırakması İsrail’in çıkarlarını tehlikeye sokabilir” açıklamasıyla Türkiye’nin nokta atışı stratejisini fiilen kabullenmiş oldu. Çünkü İsrail, PKK’nın Suriye kolu YPG’yi, Suriye’de kendine bir cephe oluşturmak veya güdümünde bir devletçik kurmak amacıyla kullanmak istemektedir.
İsrail öylesine kontrolsüz bir güç hâline gelmiştir ki, nereye saldıracağını şaşırmaktadır. Bu nedenle, bölgede karşısına engel olabilecek ülkeleri rahatsız etmek için PKK gibi bir taşerona büyük ölçüde ihtiyaç duymaktadır.
İsrail’in arkasındaki en büyük güç olan ABD’nin bunun farkında olduğu için terör örgütü YPG’ye yıllardır silah sağlaması, eğitmesi ve donatması boşuna değildir. ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) gelecek yıl bütçesinde, Suriye’de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG’ye 130 milyon dolar ayırması bunun en somut delilidir.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın önce, “SDG’ye bağımsız devlet kurma borcumuz yok. SDG dediğimiz YPG’dir. YPG, PKK’nın bir türevidir. Suriye federal sistemle yaşayamaz,” demesi; ardından iki ay sonra kıvırarak, “PKK, Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanmıştır. ABD de PKK’yı yabancı terör örgütü ilan etmiştir. Ancak artık PKK ile ilişkili olmayan başka bir örgüt var: SDG ve YPG. Bunlar DEAŞ’a karşı savaşta bizim müttefikimiz oldu. Kökenleri PKK’ya dayanıyordu ama artık farklılar” demesi, hem ABD’nin ikiyüzlülüğünü hem de YPG’yi İsrail için korumaya devam ettiğini göstermektedir.
Türkiye’de, terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla defalarca ittifak kurmuş, sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkan siyasetçi, yazar, yorumcu ve emekli askerlerin, kendi aralarında hücresel propaganda ahengi sergileyerek “Terörsüz Türkiye” sürecine karşı çıkmasının tek kaygısı vardır: ABD ve İsrail’in dile getirdiği gibi, “PKK’nın silah bırakması İsrail’in çıkarlarını tehlikeye sokabilir” kaygısı.
ABD ve İsrail’in silah yardımı yaparak “Silah elinizde duracak ve terör eylemlerine devam edin” dediği terör örgütüne karşı, Türkiye “Silahlar bırakılacak, örgüt feshedilecek” diyor ve bunun adımlarını attırıyorsa, bunların kimden yana olduğu açık değil midir?
Hatırlayın Kemal Kılıçdaroğlu dönemi CHP’nin peşine takılan tüm muhalefet, Türk Devleti’nin gerçekleştirdiği ve terör örgütü PKK’ya çok büyük darbe vurduğu Zeytin Dalı Operasyonuna şiddetle karşı çıkıyordu. Karşı çıkarak kimi koruyorlardı? Elbette ABD ve İsrail’in planlarını…
Aynı zihniyet bugün “Terörsüz Türkiye” hedefine karşı, düz mantıkla bakıldığında PKK’ya silah/eğitim/donanım desteği veren ABD ve İsrail yandaşlığı yapıyorlar.
Türkiye’deki muhalefetin sicili bu iken, bugün ortaya koydukları tezatlığı sağduyulu herkes görüyor.
Hal böyleyken, bu kesimler ABD’ye, İsrail’e, PKK’ya, Öcalan’a, DEM’e, YPG’ye ve Kandil’e “Terörsüz Türkiye” yaratmanın baskısını yapmıyor; aksine, sürekli olarak terörle mücadelede başarı göstermiş Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye yönelik çirkef propaganda yürütüyorlar.
Onlar için PKK’nın silah bırakmaması, teröre devam etmesi ya da DEM’in teröre yardım ve yataklığa devam etmesi hiç önemli değil. Yeter ki DEM, onların yanında dursun ve siyasal başarı sağlamak için katkıda bulunsun. Tek dertleri kendi kişisel ve siyasi menfaatleridir.
ABD ve İsrail’in bölgesel yayılmacılığı, Ortadoğu’daki ülkeleri bölme/parçalama girişimi, Türkiye’ye yönelik tehditler ve Suriye’deki gelişmeler ise inanın bu kesimlerin umurunda değildir. Önlem almaya yönelik bir mücadele azmi ve vizyonları da bulunmamaktadır.
Bunlar, en fazla ABD ve İsrail’in menfaatlerinde kullanılacak elverişli elemanlardır. “Terörsüz Türkiye” sürecine saldıranlara, siyasi sicilleriyle birlikte baktığınızda göreceğiniz tek şey budur.