Seçimlerin en verimli neticelerinden birisi PKK ve HDP’nin çatlak sesinin millet iradesi tarafından bastırılması oldu.

Pandemi döneminin kapanma günlerinde atmosferdeki kirlilik nasıl azalmışsa HDP’nin ağzının kapanmasıyla Türk siyasetindeki zehirli hava arınmaya başladı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçileceğine bel bağlayarak özerklik getireceklerini, İmralı’nın kapılarını kıracaklarını, Afrin’i Türkiye’den geri alacaklarını söyleyenlerin cayırtısı bıçak gibi kesildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Teşkilatı, Milli İstihbarat unsurları içeride ve dışarda terörün gırtlağına çöreklenmiş haldeyken milletin sandıkta düzenlediği terörle mücadele operasyonu sahadaki mücadelenin tamamlayıcısı oldu.

Sesleri kesilen sadece PKK ve HDP değildi. “Selahattin Demirtaş’ın serbest kalmasını istiyorsanız bize katılacaksınız” diyen Kemal Kılıçdaroğlu da artık bu konularda sessiz.

“Komşuda pişer bize de düşer” zihniyetiyle Anayasanın değiştirilmez maddelerini, Kürtçe anadilde eğitim meselesini kaşıyıp duran, üç beş oy için bölücü şer şebekesine gerdan üstüne gerdan kıran altılı masanın ufaklıkları da seçim sonrası ufak ufak başka yöne ilerlediler.

HDP’yle ortak hedeflerde birleşme utancını kambur gibi sırtında taşıyan İYİ Parti’de Yavuz Ağırlioğlu’nun istifasıyla başlayan, seçimlerin nihayete ermesiyle zirve noktasına ulaşan bir sorgulama dönemi açıldı. Yeni bir tiyatro çevirmiyorlarsa HDP’nin etki alanından kurtulmak hem İYİ Parti’nin hem de memleketin hayrına bir gelişme olur.

HDP’nin elinden kurtarılan her siyasi parti madde bağımlılığından arınmış bir beden gibi zaman içerisinde sağlığına kavuşabilir. HDP muhalefet partilerine iktidar halüsinasyonları yaşatmanın karşılığında onların haysiyetlerini satın alan bir siyasi torbacıdır.

Her semtinde bir şehidin bir caddeye, okula, parka ismini verdiği memleketimizde asker, polis, sivil, çocuk katilleriyle siyasi işbirliği yapmak ayık bir kafanın ürünü olabilir mi? Elbette bu siyasi liderler bu zehir tacirinin pençesine bile isteye düşmüşlerdir fakat siyasi torbacının ortadan kaldırılması terör siyasetinin pençesine düşen politikacıların sağlığına da iyi gelecektir.

Öyleyse sahada boğulan, siyasette susturulan terörü gömmeye bir mezarcı kalıyor. O da kapatma davasını gören yargı mensuplarından başkası olmasa gerektir.

Geçtiğimiz günlerde Yeşil Sol Parti (HDP) bir isim değişikliğine daha giderek Demokrat Halk Partisi adını aldı.

HDP’yken YSP’ye, şimdi de DHP’ye dönüşerek sadece alfabenin harfleriyle değil Türk hukuk sistemiyle de oyun oynadıklarını bir kez daha gösterdiler.

Her kararını “Türk milleti adına” başlığıyla açıklayan yargıçlarımız Türkiye’yi bu zehirden kurtarmak için hala neyi bekliyorlar?

Sürekli deri değiştirerek sıvışan bu yılanın Türkiye’yi zehirlemesine dur diyebilmek için çok geç bile kalınmadı mı?