İnsanların bilinçli olarak tohumla toprağı birleştirdiği günden beri, aralıksız olarak sürdürülen tarımsal üretim içindeki çiftçi, hem kendisi için hem de pazar için ürettiği tarım ürünlerinin tohumlarını kendi imkânlarıyla elde etmeye çalışır.

Çiftçilerimizin her yıl ektiği tohumdan elde ettiği ürün, aslında bir sonraki yılın tohumlarını da içinde barındırır. Bu süreçten dolayı tekrarlanarak ekimi yapılan tohum, bu sayede varlığını da sürdürme imkânı bulur.

Yerli tohumlar, dünyanın birçok ülkesinde, farklı iklim özelliklerine sahip, farklı toprak yapılarında, farklı büyüme ve gelişim süreçleri geçirerek kendilerine has, bölgesel olarak özel karakterler oluşturmuşlardır. Yöreye ait tohum, aynı bölgede etkili olan hastalık ve zararlılara karşı yabancı bir tohuma göre daha fazla dirence sahiptir. Bu yönüyle yerli tohum, o bölgenin üretici ve tüketicisine avantajlar sağlar.

Yerli tohumlar, ithal tohumlar kadar besin maddeleri alımı açısından iştahlı değildir. Toprağın verebildiği kadarıyla idare etmeyi bilmiştir. Sadece hayvan gübresi takviye yapılmasını yeterli görmüştür. Çiftçi açısından baktığımızda bu durum maliyet ve iş gücü tasarrufu demektir. Tüketiciler için bakıldığında ise sağlığını tehdit eden kimyasallar, tarım ilaçları artıkları sorununu da yaşamayacak olmalarıdır.

İlk yıllarda hibrid tohumlar yerli tohumlara göre gerek verim gerekse rekolte açısından daha verimli olarak görünseler de, uzun dönemde topraktaki besin maddelerini aşırı tüketmesi nedeniyle, hızlı bir şekilde verimleri düşer. Verimleri düştüğünden dolayı ciddi oranlarda kimyasal gübre gereksinimi ortaya çıkar. Çiftçiler için kimyasal gübre demek, yeni bir masraf kalemi demektir. Çiftçilerin çoğunluğu; “daha çok ürün alırım” ümidi ile borçlanarak gübrelemeyi yapar. Aslında burada garanti olan çiftçinin daha çok ürün elde edip daha çok kazanacağı değildir. Çiftçinin içine sokulduğu borç sarmalıdır. Bu borcun faiz ile birlikte kâbus gibi çiftçinin başına çökmesidir.

Hibrid veya Transgenik tohum kullanan çiftçiye kimyasal gübre kullanımının yanında yeni bir sorun olarak ortaya çıkan hastalık ve haşerelerle mücadele etme mecburiyetidir. Çiftçi bu hiç rastlamadığı hastalıklara karşı, yığınla eline tutuşturulan tarım ilaçlarıyla sonunu bilmediği tarımsal mücadelenin içinde bulur kendisini. Gittikçe çaresiz olan ve bunalan çiftçi, çevresindeki insanların her söylediğini uygulamaya hazır kıvama gelir, çoğunlukla bu söylemler; "Al bir de bu ilacı dene" ya da "Bu ilaç yeni çıktı, biraz pahalı ama daha çok etkili", "Bu verdiğim ilaç senin işini fazlasıyla görür", "Gerekirse vitamin desteği veririz" söylemleridir. Bu söylemler aslında çiftçiye tuzak söylemlerdir. Gerçek olan, çiftçinin dağ gibi masraf ve borçlarıdır.

Çiftçi için, tohumdan başlayan bu süreç, kimyasal gübreler, ilaçlar, vitaminler derken bir de birkaç yıl içerisinde oluşturulan ithal tohum bağımlılığıdır. Ülkenin kendine özgü yerli tohumları 3-5 veya 10 yıl boyunca ekimi yapılmayınca kaybolmaya mahkûm olmuşlardır. Çiftçi; "Daha çok üreteceksin, daha çok kazanacaksın" söylemleri ile kendisine, bölgesine ve ülkesine hayat veren sağlıklı ve birçok olumlu özelliğe sahip yerli tohumlarını kaybetmiştir.

Hibrid veya Transgenik tohumları diğer tohumlardan ayırmak pek mümkün değildir. Bu tohumların çimlenme yetileri değiştirilmiş ve bir nesil sonra bu tohumlar kısırlaşmakta ve ürün vermemektedir. Bu durumda her yıl çiftçi yeniden tohumluk satın almak zorunda kalmaktadır. Ülkenin tarımsal üretimini dışa bağımlı hale getirilmesi sürecini başlatan bioteknoloji ürünü transgenik tohumlardır.

Aslında yerli tohumlar, bir ülkenin bağımsızlığı açısından önemli bir stratejik güçtür. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre tohum üretimimiz; 2017 yılında toplam 1.049.366 ton iken 2018 yılında ise 1. 059.356 ton olmuştur. İhracat değerlerimiz; 2017 yılında 44.078 ton iken 2018 yılında 102.786 ton seviyesine yükselmiştir. İthalat değerlerimiz ise; 2017 yılında 39.288 ton iken 2018 yılında 40.170 ton olmuştur.

Ülkemizin tohum ithalatı yaptığı, özellikle İsrail'den yüksek miktarda tohum aldığı ve tohumculukta bu ülkeye bağlı olduğuna dair iddialarda; bilinmelidir ki İsrail'den tohum alıyoruz ancak İsrail'e tohum da satıyoruz. Bütün tohumları ithal ediyoruz veya İsrail'den tohum almazsak üretim yapamayacağız gibi sözleri dikkate almadan, üniversite, kamu ve özel sektör araştırmalarının ortak iş birliği halinde çalışacağı araştırma ve geliştirme çalışmaları ile başlayan tohum, fide ve fidan üretimi, tescil ve sertifikasyon, kontrolü ve ticareti konularında daha çok çalışma yapmalıyız.