Türk düşmanı Ermeni ırkçılarının büyük bir heyecanla beklediği bir 24 Nisan daha geldi geçti. Bu sefer tüm dünyanın Kovid-19 salgını ile meşgul olması, salgın yüzünden kitlesel toplantıların yapılamaması gibi sebeplerle sözde soykırımı anmak için düzenlenen tiyatrolar gündeme gelmedi. Türkiye’de neredeyse hiç kimse “ABD Başkanı 24 Nisan’da soykırım diyecek mi demeyecek mi?” sorusunun cevabı için Beyaz Saray’a kulak kabartmadı.

ABD Başkanı, sadece Kovid-19’un ülkesinde yarattığı ağır tahribatla çok meşgul olduğu için değil, 24 Nisan’ı ülkesindeki Ermenilerin ağzına bir parmak bal çalmaktan başka bir anlamı olmadığını bildiği için geçen yıl yayınladığı metnin neredeyse aynısını yayınlamakla, zoraki bir şekilde yaptığı açıklamayı üstünden savmış oldu. Ermeniler, yine “soykırım” ifadesinin kullanılmamış olmasının hayal kırıklığını yaşıyormuş, Başkan’ın bu tavrına çok içerlemiş gibi yaparak gelenekselleşmiş rollerini icra ettiler.

Bir 24 Nisan daha ABD Başkanı’na “soykırım” dedirtemeyen Ermeni diasporası kadar buna içimizdeki bazı bedhahların da üzüntü duymuş olacağını tahmin etmek zor değil. Bunlardan birinin “23 Nisan’dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler için ipucu: 1915” şeklindeki mesajıyla Ermeni palavralarına ve iftiralarına desteğini ifşa eden malum zat olması kuvvetle muhtemel.

Böylesi çarpık zihniyetlere ben de bir hatırlatmada bulunayım: 24 Nisan’dan dört sonraki gün neydi? Bir ipucu isteyen olursa, “1988” ile başlayabilirim. Bu yeterli gelmezse, “terör” diyebilirim, o da yetmediyse “diplomatlarımızı şehit eden terör örgütü” de iyi bir ipucu olur. Bu ipuçları, ASALA adlı cani terör örgütünden bahsedeceğimi anlatmaya fazlasıyla yetmiştir.

Adının açılımı “Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu” olan ASALA, 1970 ve 1980’li yıllarda gerçekleştirdiği silahlı eylemlerle onlarca Türk diplomatının yanı sıra dış misyonlarda görevli diğer kamu görevlilerimizin ve aile üyelerinin ölümüne ya da yaralanmasına sebep olmuştu. ASALA, sözde soykırımın Türkiye tarafından tanınması, Ermenistan’a toprak verilmesi ve “soykırım” mağdurlarına tazminat ödenmesi gibi hayalleri gerçekleştirmek üzere kurulduğunu ilan etmişti.

Bu eli kanlı terör şebekesinin kurucusu ve lideri Agop Agopyan kod adını kullanan, 1951 Musul/Irak doğumlu Harutün Tokaşyan idi. Gerçekleştirilen onlarca terör eylemi sebebiyle birçok ülkenin arananlar listesinde yer alan bu aşağılık terörist, ASALA’yı 1975’te Beyrut’ta kurdu. Lübnan’ın 1982’de İsrail işgaline uğramasının ardından örgütün kanlı eylemlerini Şam ve Atina’dan yönetmeye başladı. (Şam ve Atina’nın ASALA sonrasında PKK’nın da en büyük destekçilerinden olduğunu, bu iki başkentin hâlâ Türkiye’nin hasmı olduğunu da yeri gelmişken hatırlatalım)

Temmuz 1983’te Paris’te bulunan Orly Havalimanı’nda bir terör saldırısı daha gerçekleştiren ASALA, bu eyleminde 2’si Türk, 4’ü Fransız, biri ABD’li, biri de İsviçreli olmak üzere 8 kişinin ölümüne ve 55 kişinin yaralanmasına sebep oldu. O zamana kadar Batılı ülkelerin genellikle “Türkiye’nin sorunu” olarak gördükleri ASALA, uluslararası alanda terörist grup olarak tanınmaya başladı. ABD ve AB ülkeleri dahil birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edildi.

İşte bu eli kanlı örgütün lideri Agop Agopyan kod adlı terörist, tam 32 yıl önce bugün, 28 Nisan 1988’de Yunan gizli servisinin himayesi altında yaşadığı Atina’da uğradığı bir silahlı saldırıda öldürüldü. 24 Nisan’dan dört sonraki gün, ASALA belasının sona erdiği gündü. Bilmek istemeyenlere bildirir, hatırlamak istemeyenlere hatırlatırım.