AB Komisyonunun 2020 verilerine göre, AB ülkelerinde toplam enerji arzının %57,5’i ithalat yoluyla karşılanıyor. Bir diğer ifadeyle, AB’nin tükettiği enerjinin yarıdan fazlası AB dışı ülkelerden tedarik ediliyor. Bir bütün olarak değil de tek tek ülkelere bakıldığında ise, bağımlılık oranı %90’ı aşan ülkelerin (Malta, Lüksemburg) olduğu görülüyor. Yunanistan ve Belçika’nın enerjide dışa bağımlılığı %80 civarındayken, bu oran İtalya’da %73, İspanya’da %67, Almanya’da %63, Fransa’da ise %44.

Enerjide dışa bağımlı olmanın jeopolitik riskler karşısında kırılganlık yaratacağı malum. Rusya-Ukrayna arasında tırmanan gerginlik, AB ülkelerinin enerji bağımlılığı sorununu yeniden gündeme getirdi. AB ülkeleri içerisinden büyük oranda Rusya’ya bağımlı olanlar Rusya karşısında daha cılız sesler çıkarabildiği için AB içerisinde bölünmüşlük görüntüsü pekişti.

Almanya’nın üç temel doğal gaz tedarikçisinden biri olan Rusya’ya %66 oranında bağımlı olmasının, AB içindeki bütünlüğe zarar verdiği son haftalarda sıkça gündeme getirildi. AB içerisinde Almanya’nın Rusya karşısında etkin bir pozisyon alamamasını bu bağımlılığa bağlayanlar çoğunlukta. Bilhassa Almanya’nın Kuzey Akım hattıyla ithal ettiği doğal gaz konuşuluyor olsa da, AB’nin enerjide bağımlılığının doğal gaz ile sınırlı olmadığı da bir gerçek. AB’nin ithal ettiği petrol ürünlerinde en büyük paya sahip olan ülke yine Rusya.

Enerji kaynaklarına erişim meselesi, Rusya’nın AB ülkeleri karşısında kullanabileceği güçlü bir koz. Dolayısıyla, Ukrayna’daki belirsizlik AB liderlerini endişeye ve yeni arayışlara itiyor. Enerji kaynaklarını çeşitlendirmek suretiyle Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmayı stratejik bir hedef olarak belirleyen AB, bu gibi kriz durumlarında bu hedefin ne kadar isabetli olduğunu tekrar idrak ediyor. Peki AB’nin elinde en ulaşılabilir ve risksiz alternatifler neler?

AB’nin alternatif güzergâh olarak öncelik atfettiği Güney Gaz Koridoru, Azerbaycan’dan çıkarılan doğal gazın Türkiye üzerinden AB’ye naklini mümkün kılan ve hâlihazırda işleyen bir proje. Güney Gaz Koridoru’nun Türkiye sınırındaki bileşeni olan TANAP’tan Yunanistan üzerinden İtalya’ya gaz taşıyan TAP’a 31 Aralık 2020 itibarıyla gaz akışının başlaması, AB açısından önemli bir gelişmeydi. AB’ye yılda 10 milyar metreküp (bcm) gaz ulaştıracak bu hat, enerji arz güvenliğini artıran bir adım oldu. Ancak bu miktar, yıllık tüketimi 500 bcm’den fazla olan AB için çok da büyük bir rahatlama sağlamıyor. Dolayısıyla AB’nin alternatif kaynak arayışı devam etmek durumunda. AB, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatını artırmak için ABD, Cezayir, Katar ve Azerbaycan ile görüşmeler yürütüyor.

Kaynak çeşitliliğini artırmak söz konusu olunca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dile getirdiği İsrail doğal gazının Türkiye üzerinden AB’ye ulaştırılması projesi de önem kazanıyor. Doğu Akdeniz kaynaklarını GKRY ve Yunanistan üzerinden AB’ye taşıma hayali kuran Atina, ABD’nin EastMed projesine desteğini çekmesiyle büyük hayal kırıklığına uğradı yakın zamanda. Şimdi ise Doğu Akdeniz gazının İsrail-Türkiye ortaklığıyla AB’ye taşınması fikri öne çıkmaya başladı. Bunun gerçekleşmesi, hem Türkiye’nin kendi gaz ithalatındaki kaynak çeşitliliğinin artması hem de AB’ye Rusya dışından gelen gaz miktarının artması ve dolayısıyla AB’nin Rusya’ya olan bağımlılığının azalması anlamına gelecek.

Karadeniz ve Akdeniz’de gaz rezervlerinin bulunmasıyla önemli bir kaynak ülke olma potansiyeli taşıyan Türkiye, Hazar ve Doğu Akdeniz kaynaklarının Avrupa’ya ulaşmasını sağlayabilecek bir transit ülke konumda da yer alıyor. Dolayısıyla Türkiye, AB’nin enerji güvenliği açısından önemli bir aktör. Bu önem, Türkiye’nin İsrail, Mısır, Irak ve Türkmenistan gibi potansiyeli olan ülkelerle gerçekleştireceği yeni projelerle daha da artacak. Üstelik, İran’ın gaz tedarikindeki aksamanın Türkiye’de yol açtığı sıkıntılar, bu tür yeni projelerin AB için olduğu kadar Türkiye açısından da önem taşıdığını bizlere hatırlatmış oldu.