ABD seçimlerinin bitmesini beklermiş gibi aşılarda gelişmeler ortaya çıkmaya başladı. Aşı üreten firmalardan birisi olan Biontech’in kurucularının Türk olduklarını duyunca ülkemizi bir sevinç kapladı. Haberciler kendisinin doğduğu mahalleye dahi gittiler. Elbette bir Türk olarak Türklerin bu önemli başarıya imza atmasından gurur duyuyoruz. Bu aşının başarılı olması halinde Nobel’e aday olmaları bile konuşulacak.

Biontech‘in aşı geliştirme işindeki iş ortağı ise Amerikan Pfizer firması. Ayrıca firma Gates vakfının sağladığı 55 milyon dolarlık başlangıç fonunu bu aşı geliştirme çalışmaları için kullanacağını da belirtmişti. Dolayısıyla Gates’lerin de aşıya ortak olduğu düşünülebilir.

Peki, kurucuları Türk olan bu firmanın gerçekten ülkemize bir faydası var mı?

Salgının başlangıcında şirketin pazar değeri bugünkü değeri olan 22 milyar doların dörtte biri idi. Firmanın kurucusu ve Türk hissedarı Uğur Şahin’in firmadaki hisse oranı %20’nin altında. Bu aynı zamanda yönetim yetkilerinin kısıtlı olduğu anlamına geliyor. Firma aynı zamanda Amerikan borsalarında işlem gören halka da açık bir firma. Geliştirdiği fikri mülkiyet, yani bu şirkete 1 yıldan az sürede 4 kat değer kazandıran şey ise şirketi ve yönetim yetkisini elinde tutan kişilerin elinde olacak. Bununla beraber şirketin bugün 1000’in üzerinde olduğunu belirttiği çalışanlarının hemen hemen tamamı Türkiye dışındalar. Yani bilgi ve yeniden yapabilme kabiliyeti de burada değil, yerli değil.

Vergiye gelirsek, elbette bir Alman şirketi olarak, firma vergisini Türkiye’de değil, Almanya’da ödüyor. Benim yerlilikte en itibar ettiğim gösterge vergidir.

Sonuçta yerli ya da milli olmayan bu firmanın ülkemize faydasının dünyadaki herhangi bir şirketin ülkemize ortalama faydası kadar olmasını bekleyebiliriz. Bunun üstünü ise kurucusu Uğur Bey’in ülkesine sevgisi gösterecek.

Kendisinin bir mülakattaki ifadeleri şu şekilde: “Herkese eşit şans veren küresel bir vizyona ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Zekâ bütün etnisitilerde eşit olarak dağılmış bir şey, çalışmalar bunu gösteriyor. Ben tesadüfen göçmen geçmişi olan bir örneğim. Pekâlâ, aynı şekilde Alman ya da İspanyol da olabilirdim.” Sanırım yoruma gerek yok. Kendisi öyle dese de, bu başarının benim açımdan önemli kısmı, Atatürk’ün “Ey Türk Çocuğu, çok zekisin! Bu belli. Fakat zekânı unut! Daima çalışkan ol” sözlerinde de belirttiği, Türk’ün zekâsının ve çalışkanlığının bir ispatı olmasıdır.

Tabi ki kurucular şirketlerin başarısı için tek başlarına yeterli değil. Bu tür şirketlerin başarılı olabilmesi için ülkedeki kurumsal yapıların niteliği önemli oluyor. Bunlardan bazıları; eğitim, üretimi geliştirme, paydaşlar arası etkileşim, bilginin kolayca akışı, kolaylaştırılmış ticaret, ulaşılabilir ve bol finans ve yatırım, yenilikçiliği destekleme, fikri mülkiyetin korunması, üretim altyapısı gibi fonksiyonları yerine getiren kurumsal yapılar. Türkiye’de aşı için 17 çalışma olduğunu ve bunların 4’ünün son aşamaya geldiğini hatırlatalım. Darısı, Türkiye’de geliştirip, Türkiye’de üretip, vergisini de Türkiye’de ödeyecek, biyogüvenliğin de temelini oluşturacak biyoteknoloji şirketlerinin başına.