Birleşmiş Milletler, 2011’den bu yana devam eden iç savaş yüzünden 400 bin Suriyelinin hayatını kaybettiğini ve ülke nüfusunun yarısının yerinden edildiğini tahmin ediyor. Yaşanan insanlık dramının ne derece büyük olduğunu görmeyen duymayan kalmadı. Üstelik yılbaşından bu yana tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, sefalet içinde ve yersiz yurtsun kalan Suriye halkının işini daha da zorlaştırıyor. Bu şartlar altında Suriye’ye insanî yardımın ulaştırılması, Esad rejimine son verilerek çatışmaların durdurulması ve siyasî çözümle kalıcı barışın ve istikrarın tesis edilmesi için kaybedilecek vakit kalmadı.

Suriye’de halk ölüm kalım mücadelesi verirken, Esad ve destekçilerinin insanları hiç umursamadığını defalarca gördük. Kimyasal silah kullanımından tutun, sivillerin kasten hedef alınması, zorla göç ettirilmesi, kamplarda insanî olmayan şartlarda yaşamaya zorlanması, işkenceler, akıbeti meçhul cinayetler gibi birçok suç, Esad rejimi tarafından göz kırpılmadan işlendi. Esad bir yandan koltuğunu kurtarmak için savaşırken, terör örgütleri otorite boşluğunu fırsata çevirmek için krizi içinden çıkması güç bir hale soktu. Esad rejiminin yanı sıra bölgedeki PYD/ YPG ve Heyet Tahrir Şam gibi terör örgütlerinin insan hakları ihlallerinde bulunduğu ve insanlığa karşı suçlar işlediği, BM tarafından defalarca kayıt altına alındı.

BM İnsan Hakları Konseyi’nin Ağustos 2011’de kurduğu “Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu”nun 7 Temmuz’da yayınlanan ve Kasım 2019-Haziran 2020 dönemini kapsayan son raporu da öncekilerde olduğu gibi Esad’ın insanlık ve savaş suçları işlemekte olduğunu somut tespitlerle bir kez daha ortaya koydu.

300’e yakın mülakat yapan, bölgeden çekilen video ve fotoğraf gibi görselleri inceleyen Araştırma Komisyonu, Esad rejiminin hastaneler, okullar, marketler, sivillerin yaşadığı konutlar gibi savaşta bile dokunulmaması gereken yerlere silahlı saldırılar düzenlediğine işaret ediyor. Örneğin raporda, İdlib’in doğusundaki Serakıb’ta 21 Aralık’ta bir kliniğe düzenlenen saldırıda 9 sivilin öldüğü ve 25 sivilin yaralandığı belirtiliyor. Buna benzer 52 saldırıyı inceleyen Komisyon, Esad rejiminin hedef gözetmeksizin yaptığı saldırılar ve misket bombası kullanılması gibi eylemlerinin savaş suçu teşkil ettiği hükmüne varıyor.

Suriye rejiminin İdlib’i bütünüyle kontrol altına almak için başlattığı saldırıların yerinden edilen Suriyelilere milyonlar ilave ettiği, İdlib’in Suriye’deki en kritik çatışma alanı haline geldiği uzun zamandır zaten biliniyor. Suriye’de yaşanan acının müsebbipleri arasında Türkiye ile imzalanan mutabakatlara rağmen Esad’a her türlü desteği sunan Rusya’nın da olduğunu BM raporundan görmek mümkün. Zira rapor, Rusya Hava Kuvvetlerinin Esad’a destek amaçlı saldırılarının da sivilleri öldürmeye ve yerinden etmeye sebep olduğunu açıkça belirtiyor.

Suriye halkı ağır şartlarda yaşam mücadelesi verirken, Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye insanî yardım gönderilmesini sağlayan mekanizmanın görev süresinin uzatılması teklifini veto etmesi, Rusya’nın Esad’a desteğinin her şeye rağmen devam edeceği kaygısını uyandırıyor. Suriye’de yardım bekleyenleri açlık ve hastalık karşısında kırılmaya zorlayacak bu gelişmeyle, 10 Temmuz’dan sonra Türkiye üzerinden yapılmakta olan insanî yardımın sürdürülmesi imkânsız hâle gelmiş oldu. Bu tavırla Rusya, Esad’ın sivillere yönelik gaddarca muamelesine desteğini BM nezdinde tekrar ortaya koydu.

Esad ve destekçileri, siyasî menfaatleri uğruna sivil kıyımından imtina etmeyeceklerini böylelikle bir kez daha gösterdi. BM’nin işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçları ifşa etmesinin suçluları durdurmaya yetmediği anlaşılmış olsa gerek.