Türkiye, enerji ve maden politikasını 2017 yılında sil baştan belirledi.

O dönem atılan en önemli adımlardan birisi derin deniz sondajlarının bizzat tarafımızdan yapılmasını sağlamaktı.

Enerji ve maden araştırmalarındaki dışa bağımlılık, yerini yerli ve milli imkânlarla harekete bıraktı.

Bu kapsamda derin deniz arama filosuna ardı ardına 3 sondaj gemisi, 2 sismik araştırma gemisi eklendi.

Türkiye bu hamlelerinin sonuçlarını ilk olarak 2020 yılının Ağustos ayında, Türkiye tarihinin en büyük doğal gaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirerek aldı.

Sakarya Gaz Sahası’nda bulunan Tuna- 1 olarak adlandırılan alanda 320 milyar metreküplük olduğu açıklanan rezerv aynı zamanda yeni keşiflerin de habercisiydi.

Nitekim de öyle oldu, iki ay sonra yani 2020 yılının Ekim ayında 320 milyar metreküplük gaza, aynı alanda ek olarak 85 milyar metreküplük bir keşfin eklendiği duyuruldu.

Türkiye aradan geçen zamanda bir yandan keşfettiği doğal gazı yüzeye çıkarıp milletimizin kullanımına sunmak için uğraşırken, bir yandan da yeni keşifler için çalışmalar yürütüyordu.

Ve geçtiğimiz cuma…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih sondaj gemimizin Sakarya Gaz Sahası’ndaki Amasra kuyusunda 135 milyar metreküplük yeni bir doğal gaz keşfi gerçekleştirdiğini duyurdu.

Böylece Karadeniz’deki toplam doğal gaz rezervi keşfimiz 540 milyar metreküpe ulaşmış oldu.

Şimdi herkes Karadeniz’deki doğal gaz keşiflerinin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği sorusunun cevabını merak ediyor.

Öncelikle bu keşiflerin ekonomik getirilerinin olacağını ve ulusal güvenlikten dış politikaya kadar birçok alanda fayda sağlayacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Yakın zamanda kendi doğal gazına kavuşma ihtimali olan Türkiye’nin kendine gaz satmak isteyen ülkelerle pazarlıkta elinin kuvvetleneceği ve hatta bulduğu doğal gazı henüz çıkarmadan daha ucuza doğal gaz ithal etme ihtimali olduğu açıktır.

Enerji gibi önemli bir konuda dışa bağımlılığı azalan Türkiye’nin dış politikada kazanacağı hareket alanı ile elinin ne denli güçleneceği de kuşkusuzdur.

En önemlisi bu keşifler Türkiye’ye enerji pazarında kaynak ve tüketici ülkeler arasında köprü işlevi görme vasfının yanı sıra aynı zamanda enerji tedarikçisi unvanını da kazandıracaktır.

Sadece bu unvanın kazanılmasının bile Türkiye’ye bölgesel ve küresel seviyede nasıl bir güç katacağı ortadadır.

Doğal gaz kaynaklarının keşfi konusu yalnızca faturaların ne zaman ve ne kadar düşeceği sorusunun cevabının arandığı sınırlı ve sığ bir konu değildir.

Bu nedenlerle doğal gaz keşiflerini küçümsemek, ne bulduğunuzun hiç önemi yok gibi alaycı bir üslupla yaklaşarak keşiflerin değerini düşürmeye çalışmanın adı siyaset değil, bu millete ihanettir.

Çünkü mesele Türkiye’dir…