Yazar-yorumcu Erol Mütercimler’in imam-hatip liselerini kastederek “Buradan mezun olanlar karşımıza sahtekâr, cinsi sapık olarak çıkıyor” şeklindeki haddini fazlasıyla aşan ifadeleri sonrası doğal olarak çok büyük tepki aldı ve Haliç Üniversitesindeki görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Böyle bir genelleme gerçekten akıllara ziyan bir tutumdur. İmam-hatip lisesinden mezun on binlerce insanı “sahtekâr ve cinsi sapık” diye zan altında bırakmak gerçekten aklı, mantığı, vicdanı olanın yapacağı bir şey değildir. Bol bol komplo teorileri üretmesiyle meşhur Erol Mütercimler’in bu yaptığını da herhalde beyin hücrelerinin yanmasıyla açıklayacağız. Her meslek dalından sahtekâr ve cinsi sapık çıkmıyor mu?

Şimdi bir doktor, sahtekâr ve cinsi sapık çıkarsa “tüm doktorlar sahtekâr ve cinsi sapıktır” denilebilir mi?

Şimdi bir öğretmen, sahtekâr ve cinsi sapık çıkarsa “tüm öğretmenler sahtekâr ve cinsi sapıktır” denilebilir mi?

Şimdi bir sanatçı, sahtekâr ve cinsi sapık çıkarsa “tüm sanatçılar sahtekâr ve cinsi sapıktır” denilebilir mi?

Şimdi bir siyasetçi, sahtekâr ve cinsi sapık çıkarsa “tüm siyasetçiler sahtekâr ve cinsi sapıktır” denilebilir mi?

          Elbette denilemez. İmam-hatip liselerinden mezun olanlara da bu genelleme yapılamaz. Elbette oradan mezun olup sahtekâr ve cinsi sapık olarak örnek gösterilecek kişiler bu toplumda vardır. Ama toptancı hükümler çürük, tehlikelidir. Bu tür genelleme hükümler toplum yapısını kaosa sürükleyecek ortamlar yaratır. Bu genellemelerden herkesin uzak durması gerekiyor.

          Aksi halde biyografisinde “yazar, emekli asker, fizikçi, araştırmacı ve televizyon programcısı” sıfatlarını taşıyan Erol Mütercimler, bu sıfatları taşıyan birinin yaptığı her türlü sahtekârlık ve cinsi sapıklıktan mesul olması gerekmiyor mu?

          Herhangi bir yazar, emekli asker, fizikçi, araştırmacı, televizyon programcısı bir sahtekârlık ve cinsi sapıklık yaptığında başkaları da onun arkasından “Sahtekâr Erol Mütercimler, cinsi sapık Erol Mütercimler…” diye mi seslensin?

          Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında (1923-1924) 29 tane imam-hatip okulu Atatürk tarafından aydın din adamları yetiştirsin diye kurulmuştur. Atatürk’ün bu okulları “sahtekâr, cinsi sapık yetiştirsin” diye kurmadığını Atatürkçü geçinen Erol Mütercimler’in bilmesi lazımdır.

          Toptancı hükümlere, genelleme suçlamalara girilmeden kim sahtekârlık yapıyorsa, kim cinsi sapıklık yapıyorsa cezasını çekmelidir. “Filan şu partiye yakın, filan şu ideolojiye yakın, filan şunun adamı” denilmeden hukuk işlemeli, adalet yerini bulmalıdır.

          Bazen görüyoruz bir sahtekârlık, bir sapıklık suçunu işleyenin bir partiye yakınlığı yahut o partiye ait sembolleri kullanması üzerinden “Sapık AKP’li, sapık CHP’li, sapık MHP’li…” gibi genelleme yapılarak suçlamalar yapılıyor ve partilerin yayın organları, sözcüleri tarafından bu durum propaganda malzemesi haline getiriliyor.

          Bu toptancı ve genelleme hüküm durumu maalesef her zaman devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda yine benzer olaylar olduğunda 25 Nisan 2019 tarihinde sosyal medya sayfamdan “Gün boyu ‘Metrobüs tacizcisi CHP’li’ diye propaganda yapıldı ve bu devam ediyor. Bu çok yanlış... Şu sapık AKP’liymiş, şu sapık MHP’liymiş, şu sapık CHP’liymiş gibi yapılan sıfatlandırıcı propagandalar gün gelir herkesi vurur. Sapıklığın partisi, ideolojisi olmaz. Hepsi asılsın!” mesajını paylaşmıştım.

          Bu tür olaylarda toptancı suçlamayı genelde CHP yapmakta ve her olayı siyasi istismar malzemesine dönüştürmektedir. CHP bu konularda âdeta fırsat kollamaktadır.

          Bir sözde tarikat şeyhi sapıklık yaptığında meseleyi genelleme AKP’nin üstüne, MHP sembolleriyle pozları olan herhangi birisi bir suç işlediğinde bunu genelleme MHP’nin üzerine yıkıyorlar. Yok, eğer AKP “O şeyh bizim şeyhimiz, sapıklık yaptıysa da sonuna kadar arkasındayız” diyorsa, yok eğer MHP “O suçu işleyen bizim üyemizdir, sonuna kadar arkasındayız” diyorsa CHP siyaseten bunu eleştirebilir.

          Mesela Aleyna Çakır isimli bir bayan ölüyor yahut öldürülüyor. Olayla ilgili suçlanan Ümit Can Uygun isimli gencin MHP’nin bir ilçe teşkilatında ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin fotoğrafının önünde pozu ortaya çıkıyor. CHP ve yancıları anında feryat ediyor: Suçlu MHP’li, bu faşisti kim koruyor?

          Oysa Ümit Can Uygun isimli gencin ve babasının daha sonra Ankara’daki CHP’li belediye başkanlarıyla da fotoğrafları ortaya çıkmıştı. Biz de o halde “Suçlu CHP’li, bu devrimci, komünisti kim koruyor?” mu diyelim…

Ava giderken avlanan CHP’nin her hali böyle trajedi işte…

          Mesela, CHP’li Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay’ın dün tecavüz suçlamasıyla tutuklandığı iddia edildi. Şimdi AKP’liler, MHP’liler çıkıp “CHP’li tüm belediye başkanları tecavüzcü” mü demeleri lazım?

          Mesela, Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi âdeta HD(P) KK’yı koruma ve savunma karargâhı haline getirdi. Şimdi biz çıkıp “tüm CHP’liler PKK’lı” diyebilir miyiz? Diyemeyiz elbette… Bu haksızlık ve ahlaksızlık olur. Ama bunu gururla, övünerek yapan Kemal Kılıçdaroğlu ve onun çizgisindeki kadrosunu bu konuda yerden yere vurabiliriz.

          Suçu ve suçluyu işaretlerken genelleme ve toptancı hüküm mantığına göre değil, suça ve suçluya kim sahip çıkıyor o çerçeveden değerlendirmek lazımdır. Yoksa genelleme ve toptancı hüküm bumerang gibi döner gelir, bu tür konuları siyasi istismar ve propaganda malzemesi yapanları vurur. En başta CHP, bu hastalıklarından kurtulmalıdır. Gerçi CHP’de o kadar hastalık var ki, birinden kurtulsa diğerleri yakasını bırakmaz.