Türkiye'nin ABD ile gerginlik yaşadığı bu günlerde Suriye’deki terör alanının geleceği hakkında kritik görüşmeler başlamış durumda. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Ankara’da aralarında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da bulunduğu üst düzey yetkililerle Suriye’de tesis edilmesi öngörülen “güvenli bölge” ile ilgili temaslarda bulundu. Türk tarafından yapılan açıklamalar, ABD’nin Türkiye’nin beklentilerine cevap vermekten uzak olduğuna işaret ediyor.

İki ülke arasında bu konuda yaşanacak müzakerelerin zorlu geçeceği anlaşılıyor. Zira Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “ABD’nin getirdiği yeni öneriler bizi tatmin eder düzeyde değil. Bunu açıkça söylememiz lazım. Burada adeta Münbiç gibi bir oyalama sürecine gitmek istedikleri izlenimini edindik.” diyerek ABD ziyaretlerinin amaca hizmet etmekten uzak olduğunu ifade etmiş oldu. Muhtemelen ABD, S400 sebebiyle gerilen ilişkilerde Türkiye’yi yumuşatabilmek amacıyla Türkiye’nin lehine bir adım attığı izlenimini uyandırmak istiyor. Ancak, Türkiye’nin güvenli bölgeye ilişkin beklenti ve taleplerinin karşılanmaması ihtimali, ABD’nin kaş yaparken göz çıkarması anlamına da gelebilir.

Türkiye’nin güvenli bölgeden kast ettiği ile ABD’nin Türkiye için önerdiği şey belli ki aynı değil. Türkiye, her şeyden önce sınırındaki terör koridorunu tamamen bertaraf etmek istiyor. Dolayısıyla Ankara’nın Türkiye-Suriye sınırının hiçbir noktasında PKK/PYD unsurunun olmasına müsaade etmeyeceği kesin. Buna ilaveten, güvenli bölgenin sınırımızdan ne kadar uzağa kadar erişeceği iki ülke arasındaki tartışma konularından biri olacak. Daha önce bu konuda yapılan açıklamalarda güvenli bölge sınırının Suriye ile olan sınırımızın 30-35 km güneyine kadar uzanacağı dile getirilmişti. Burada esas önemli husus, bu güvenli bölgenin güney sınırında PKK/ PYD unsurlarının olup olmayacağı. Türkiye, nasıl ki sözkonusu bölgenin Türkiye sınırında teröristlere yer olmayacağını söylüyorsa, güney sınırında da terör mensuplarının yer almasına izin vermiyor. ABD ile yaşanan temel anlaşmazlık noktalarından biri bu.

Güvenli bölge, Türkiye açısından bakıldığında işgal edilip doğal kaynakları sömürülen bir yabancı ülke toprağı demek değil. Türkiye için bu bölgenin terörden temizlenmesi, o bölgenin aslî unsuru olan yerel halkın memleketlerine dönebilmesi anlamına geliyor. Türkiye’nin öncelikli hedeflerinden biri, Savunma Bakanı Akar’ın Jeffrey ile görüşmesinde de dile getirdiği üzere, Türkiye içerisinde misafir edilen milyonlarca Suriye vatandaşının bir an önce Suriye’ye geri dönüşünü sağlayacak şartların tesis edilmesi. Bunun ilk unsuru da elbette bu bölgenin güvenliğinin temin edilebilmesi. Türkiye, “güvenli bölge”nin TSK unsurlarının kontrolü altında olmasını, kendi çıkarlarından ziyade o bölgeye dönecek Suriyelilerin can ve mal güvenliği için istiyor. Zira, PKK terör örgütünün silah zoruyla kontrol ettiği alanda işlediği insan hakları ihlalleri ve savaş suçları herkesin malumu.

ABD’nin bölgede PKK/PYD unsurlarına kendi çıkarları uyarınca ihtiyaç duyuyor olması ile Türkiye’nin öncelikleri kıyaslandığında iki ülkenin “güvenli bölge” konusunda anlaşmasının pek de kolay olmayacağı söylenebilit. Yine de Türkiye, ABD ile yaşayacağı çetin müzakereler neticesinde hem bölge halkının huzur ve güvenliğini hem de Türkiye’nin millî güvenlik kaygılarını giderebilecek güce ve kararlılığa sahip görünüyor.

Bir an önce güvenliği sağlanmış bir “güvenli bölge” üzerinde mutabakata varılması, yurda dönüş için gün sayan Suriyeli sığınmacılar için olduğu kadar Türkiye için de önemli. Üstelik bunun mutlaka Türkiye- ABD ilişkilerine de olumlu yansımaları olacaktır. ABD’nin PKK/PYD inadı yüzünden bir anlaşmaya varılamaması halinde ise meselenin tarafı olan herkes zararlı çıkacaktır.

Mail: [email protected]