Kalkınma Planı, ilki 1963 yılında onaylanarak uygulanmaya başlanmış olan, toplam yatırımlar ve harcamalar, özetle bir ülkenin temel politika hedeflerini belirleyen ve bu hedeflere ulaşmak için kullanılması gereken araç ve politikaları gösteren yol.

11. Kalkınma Planı'nda: "rekabetçi üretim ve verimlilik", "istikrarlı ve güçlü ekonomi", "nitelikli insan, güçlü toplum", "yaşanabilir şehirler, sürdürülebilir çevre" ile "hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim" yer alıyor. Planda yerli üretimin arttırılması ve sanayileşmenin hızlandırılması öngörülüyor. Plandaki hedefler ve alt detayları yerinde tespitlerle dolu. Koyulan hedefler çağın gelişmelerine uygun, ülkemiz şartlarında uygulanabilirliği yüksek olan hedeflerdir.

Bu hedeflerin belirlenmesi ve bunun yazılı olarak Meclisten geçmesi ve kamuoyuna açıklaması elbette çok önemli ve güzel bir hamledir. Ancak, daha da önemli olanı, bu planın uygulanabilir olması ve uygulanmasıdır. 10. Kalkınma Planı dönem sonunda (2018 yılında) yapılan planların ya da bir takım hedefler koyan resmi belgelerin uygulama sonuçlarının analizi yapıldı mı? Geçmiş dönemi kapsayan planda tutmayan hedefler hangi politika hatalarından kaynaklanmıştır? Bu hataların gelecek dönem tekrarlanmaması için neler yapıldı? Sonuçların denetimi, etkililik analizleri yapıldı mı? Tutturulamayan hedefler için hesap verilebilirlik sağlandı mı?

Aslında kalkınma planlarının temel sorunu bir anlamda planların uygulama için değil, prosedür gereği yerine getirilmesi gereken bir görev algısıyla yapılması gereken bir durum gibi görülmesidir.

Ülkemiz, bugün yapılan planları uygulama eksikliği yüzünden muhtaç olduğunu kendi yurdunda üretmeyen ve başkalarının üretim artıklarını para verip satın alan bir pazar haline getirilmek isteniyor. Kendi temel ihtiyaçları unutturulmuş ve daha çok Avrupalıların pastasına serpeceği fındık ile Amerikalıların piposunu dolduracak tütünün üretildiği bir ülke haline getirilmeye çalışılıyor. Ülkemizin bu şartlar altında bulunması için hiçbir sebep yoktur. Hayvancılığın ele alınması, toplumun ihtiyacına uygun planlı bir üretimin gerçekleşmesiyle güzel ülkemiz, kimseye muhtaç olmadan hatta başka ülkelere çeşitli yiyecekleri ihraç ederek ayakta durabilecek durumdadır.

11. Kalkınma Planı'nın da tarım ve kırsal kalkınma konusunda pek çok hedef ve politika tedbiri sıralanıyor. Birçoğu şimdiye kadar neden yapılmadığına bir anlam verilemeyen durumlar. Tarımsal desteklerin etkinliği ve etki analizinin yapılması, su kısıtı faktörünün gözetilmesi, üretimde kaliteyi yükseltmek, çiftçi maliyetini düşürme, gelirini arttırma ve gelir arttırıcı ürün deseni, arz ve talep dengesi odaklı dinamik bir yapı… Her seferinde yapılmasının gerekliği bilinen ama ertelenen genel hedefler.

Her defasında tarımsal destekler arttırılsın deniliyor? Peki, neden arttırılsın?  Arttırılınca üretim da mı fazla olacak? Çiftçi daha mı çok memnun olacak? Kentten köylere nüfus akışı mı sağlanacak? Hepsinin cevabı, HAYIR… Tarım Bakanlığımızın destekleme konusunda bakış açısı yerinde ve yeterlidir. Bizim sıkıntımız eğitim, teknolojiyi takip etmeme ve bir de devlet malına bakış açımız. Üretmeden destek almaya çalışmamız. İnatla geleneksel tarıma devam edişimiz, devletin imkânlarından şartları sağlamadan sonuna kadar faydalanma isteği ve kul hakkı diye bir kavramdan bi haber oluşumuz.

Biz köklü ve soylu bir milletiz. Kendi insanlarımızdan başka kimsenin bize faydalı olamayacağı gerçeğini bir an önce anlayalım. Türk halkı kimseye dayanmadan kendi gücü ile kendi hayat anlayışına uygun biçimlerle kalkınabileceği konusunda temel bilince sahiptir. Uyanan ve güçlenen millileşme akımlarımızla “Güçlü Türkiye” yolumuzda ilerleyeceğiz.

Bu yapılan planlı dönemde; liyakatlı, toplumsal hizmet heyecanı taşıyan, idealist bakan, bürokrat, müdür, mühendis, akademisyen, STK temsilcileri, planları ciddiye almalıyız, yaptığımız planlar kağıt üzerinde kalmamalı, uygulama sonuçlarını tartışarak hesap verilebilir şeffaf bir forma sokmalı, hatalarımızdan dersler çıkarmalıyız.