NATO ittifakı Avrupa kıtası ve ABD başta olmak üzere, bilhassa Soğuk Savaş döneminde Batı Bloğu olarak anılan grubun savunma sisteminin temel unsuru olageldi. Ancak, ABD Başkanı Trump’ın daha başkanlık seçimi kampanyasında getirdiği eleştiriler ve geçtiğimiz günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “beyin ölümü gerçekleşti” şeklindeki değerlendirmeleri sonrasında 70. yaşını kutlayan NATO’nun geleceği tartışılır hâle geldi.

Macron, The Economist dergisine verdiği bir demeçte, “ABD’nin NATO’ya danışmadan Suriye’den askerlerini çekmesini eleştirip “ABD ile NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma süreçlerinde hiçbir şekilde koordinasyon yok. Aynı zamanda bir diğer NATO üyesi Türkiye’nin, çıkarlarımızın söz konusu olduğu bir bölgede, koordinasyonsuz saldırgan eylemleri var” diyerek NATO’nun işlevini yerine getiremeyen bir kurum haline dönüştüğünden şikâyet etmişti. Almanya Başbakanı Merkel, Macron’un değerlendirmelerini eleştirirken Rusya, Macron’un sözlerini büyük bir memnuniyetle karşılamıştı.

NATO’nun sorgulanıyor olmasının önemli bir sebebi, 1945 sonrası kurulan uluslararası düzenin mevcut siyasî dengeleri yansıtmıyor oluşu. Güç dengesindeki değişikliğin en bariz göstergesi, Asya’nın öne çıkıyor olması ve ABD hegemonyasının sarsılıyor olması. ABD hem ticaret hem de siyaset açısından tek egemen olma niteliğinden uzaklaştıkça, ABD öncülüğündeki küresel kuruluşların da itibarı ve etkinliği zayıflıyor. NATO’nun görece daha kırılgan ve daha sorunlu bir yapı haline gelmesinde bunun etkisi görmezden gelinmemeli.

Macron, Türkiye’nin Suriye’de askerî operasyonun düzenlemesini NATO için bir zafiyet olarak değerlendiriyor olsa da Türkiye açısından bakıldığında NATO’ya yöneltilebilecek eleştiriler aslında tam da bunun tersi istikamette. Türkiye açısından, NATO için acziyet göstergesi NATO’nun bir müttefiki olan Türkiye’yi NATO Antlaşmasının 5. Maddesi kapsamında koruma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması. Bir diğer ifadeyle, NATO’nun beyin ölümünün göstergesi, Türkiye’nin yürüttüğü askerî operasyon değil, aksine Türkiye’nin NATO ittifakından mahrup bırakılıp tek taraflı bir operasyon düzenlemek zorunda bırakılması. Dolayısıyla, Macron’un çok yanlış bir noktadan baktığı ve gerçekleri göremediği ortada.

Macron’un zırvalarına itiraz eden Almanya Başbakanı Angela Merkel, NATO’nun Avrupa kıtasının savunma sistemi için vazgeçilmez olduğunu belirtti. Alman Meclisinde konuşan Merkel, “Avrupa kendini halihazırda tek başına savunamaz” diyerek NATO’yu gözden çıkaramayacaklarını ortaya koydu ve Türkiye’nin zor bir müttefik olsa da NATO’nun bir parçası olmaya devam etmesi gerektiğini ifade etti. Markel’in yanısıra, Suriye’ye yönelik operasyonu nedeniyle Türkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanmaması gerektiğini ifade eden NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de Türkiye’nin NATO için vazgeçilemez bir güç olduğunun farkında. Ancak, Macron gibi Suriye’deki kirli planları ifşa olan ve umduklarını bulamayan bazı siyasetçiler, hayal kırıklıklarının faturasını NATO’ya kesme derdine düşmüş gibi görünüyor.

NATO’nun 2-3 Aralık’ta Londra’da gerçekleştirilecek liderler zirvesinde “NATO’nun beyin ölümü” tartışılacak ve İttifak’ın devamından yana olanlar büyük ihtimalle Macron’a yüklenecek. Zirvede; NATO’nun kolektif güvenlik için kurulduğunun ve tüm Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğinin bölünmez bir bütün olduğunun vurgulanacağı ve NATO’nun mevcut şartlar ve sorunlar dikkate alınarak reforma tabi tutulup tutulmaması gerektiğinin tartışılması bekleniyor. Tartışmalardan çıkan sonuç ne olursa olsun, Türkiye’nin NATO için büyük bir kazanç olduğu teyit edilirken, NATO’nun Türkiye’ye ne gibi bir katkı sunduğu tartışmaya açık kalacak.