Yok yok Şevki Yılmaz’ın “demokrasi” tarifi gibi bir tarif yapmayacağız. Biz meseleyi daha çok mantıksal yönden ele alacağız.

Fıkra bu ya, Doğu Almanya yıkılmadan bir hafta önce Doğu Berlin’de derse giden edebiyat öğretmeni Starnikof sınıfa sormuş:

“Şimdi kim bana güzel bir cümle kurmak ister?”

Sınıfın kurnaz öğrencisi Hans hemen parmak kaldırmış ve söz almış:

“Bizim kedi beş yavru doğurdu, beşi de kızıl komünist.”

Komünist öğretmen Starnikof bu cümleyi çok sevmiş ve Hans’a 10 vermiş…

Aradan bir hafta geçmiş. Berlin Duvarı yıkılmış, komünist Doğu Almanya çökmüş…

Öğretmen Starnikof geçen hafta kaldığı yerden derse devam ederken yine sormuş:

“Şimdi kim bana güzel bir cümle kurmak ister?”

Sınıfın kurnaz öğrencisi Hans yine el kaldırmış ve söz almış:

“Bizim kedi beş yavru doğurdu, beşi de sosyal demokrat”…

***

Eski çamlar bardak oldu, eski kulağı kesikler sosyal demokrat oldu.

***

Esasen bu yazı burada bitmelidir, fakat bitmiyor işte… Solcu arkadaşlar meseleyi o kadar büyütüyorlar ki kendinizi Çorum pazarında “çeeyyk, sündüüür beş metre entari lastiği 3 liraaaaaa” diye çığıran esnafın karşısında buluyorsunuz…

Sanki bir şeymiş gibi sündürüyorlar da sündürüyorlar…

Adı biraz alengirli ya kavramı duyanlar da hemen etkisi altına giriyor, “Ben sosyal demokratım”…

“Ooo adam sosyal demokratmış baksana mirim”…

“Yapma yav!... O ne demek ki?”

“Ne bileyim, mühim bir şey ellaam, yoksa adam ağzını yaya yaya söyler miydi, söylerken böyle gubur gubur guburdanır mıydı?”

***

Bizim sosyal demokratların en babası da Rockefeller burslu rahmetli Bülent Ecevit’ti.

Merhum Ecevit, İsmet Paşamızın “ortanın solu” kavramını bile sollayıp geçmiş, sosyal demokrasi konusunda Atatürk’ü ve devrimlerini eleştirmiş, devrimleri halka inmeyen birer “üstyapı” olarak göstermişti. (1)

Şimdi sorsanız CHP’li arkadaşların hepsi sosyal demokrat ve Atatürkçüdür…

Fakat bu tezattan başka bir şey değildir.

Zira Ecevit, hiçbir zaman tam manasıyla bir Atatürkçü olmamış, buna karşın İskandinav sosyalistlerinin yakın dostu ve “sosyalist enternasyonel”in bıçkın bir üyesi olmuştu.

Atatürk’ün partisinde geçmişten gelen bütün kadroları oyun dışına atan Ecevit, sosyal demokratlık başlığı altında “milli değerlerden uzak durmayı” da başarmıştı...

***

Seçim mağlubiyetinden sonra CHP’de yeniden bir “sosyal demokrasizm” rüzgârı esmeye başladı.

Değişimci İmamoğlu ve ekibi de öyle, diğerleri de…

Her iki grup da partiyi hem Atatürkçü ve kurucu kodlarına hem de sosyal demokrat kimliğine geri döndüreceğini serdediyor.

İkisinin bir arada olamayacağını mertçe ortaya koyan bir halkçıya da hâlen rastlayamadık.

Eh müteahhitlerin sosyal demokratlık yarışı da ancak bu kadar olur zaten. Ne olduğunu kendilerinin de bilmediği bu kavram üzerindeki çekişmeyi ibretle ve acı bir tebessümle izliyoruz.

Yazımızın sonunu da yine bir fıkrayla bağlayalım:

***

Necip Fazıl, Nazım Hikmet ve Osman Yüksel Serdengeçti aynı cezaevinde yatmaktadır.

Necip Fazıl dertlidir; bir oraya, bir buraya volta atar; sigara üstüne sigara yakar.

Serdengeçti gayet neşelidir. Nazım ise her rast geldiğine komünizmi anlatır, durur.

Bir gün yine Nazım karşısındakine komünizmi anlatırken Serdengeçti yanına yaklaşıp, "Üstat, sahi nedir bu komünizm?" diye sorar. Nazım kendinden gayet emin bir şekilde cebinde olan iki 25 kuruştan birini Serdengeçti’ye verir. Serdengeçti mangırı alır, cebe atar. Nazım da gururla "İşte komünizm budur, paylaşmaktır" der.

Günlerden bir gün Nazım'a dışarıdan elli lira gelir; Serdengeçti hemen Nazım’ın yanına koşar ve gelen paranın yarısını ister. Nazım bu defa elli liranın yarısını vermek istemez. Serdengeçti, "Üstat, hani yarısı benim değil miydi, komünizm paylaşmak değil miydi?" diye sorar. Nazım, "O kadar da uzun boylu değil Osman Yüksel" karşılığını verir. Serdengeçti de "Anlaşıldı Nazım anlaşıldı bu sizin komünizminiz 25 kuruşluk komünizmmiş” diyerek taşı gediğine koyar.

Fıkra işte…

Ama insan sormadan da edemiyor; sahi bu sizin “sosyal demokratlığınız” ……. ?

Dipnot:

1)Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu’nun 11 Kasım 1969 günü Ankara’da düzenlediği toplantıda konuşan CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit’in sözleri. Atatürk ve Devrimcilik, Tekin Yay., 1970”