Tarımı, stratejik öncelikli yetersizliğimizin en önüne koymalıyız. Çünkü bazı kavramlar vardır ki ne kadar konuşursak konuşalım, bu kavramın içi doldurulmadıkça, somut eylemlerle iş yapmadıkça çok da büyük katkısı olmuyor.

Ülkemizde tarımın önemini, bizler için ne kadar kritik ve stratejik olduğunu bilgisi olan da olmayanda konuşuyor. Ancak bunun hakkını vermede, bu alanda farklı bir yere gelme konusunda önemli eksiklikler olduğunu da hep birlikte görüyoruz. Dolaysıyla bir yanda eksiklikler diğer yanda hem bakış açısı hem de gündem farklılıkları…

Devlette devamlılık esastır!

Her atanan bakana göre proje, model ve politika değiştiren başka bir ülke var mı? Varsa kalkınabilmiş mi? Ülkemizde bakan değiştikçe destekleme modeli ve tarım politikasının değişmesi artık normal bir durum gibi algılanır oldu. Lakin getirisinden daha çok götürüsünün olduğundan hiç kimse farkında değil!... Çünkü biz plandan çok pilava bakarız. Ülkemiz tarımının en önemli hastalığı; bakan değiştikçe değişen, projeler, modeller ve planlamalardır.

Siz tarım politikalarını oluşturursunuz sizden sonra gelen de mevcut duruma göre güncellemelerle mevcut politika üzerine inşa ederek devam etmelidir. Devlette devamlılık esastır!

Bir yanda uzun yıllardan beri planlı kısa, orta ve uzun vadeli bir tarım politikası hem varlığı hem yokluğu(!) Diğer yanda günü-dönemi kurtarma, hedefi, amacı belli olmayan politikaların uygulanmaya çalışılması. Temel düşünce; ülke tarımını geliştirmek, büyütmek, katma değer yaratmak yerine öyle projeler ortaya koyalım ki başta Cumhurbaşkanlığı ve siyasiler vayy bee! desinler. Dolaysıyla gelen her bakan kendi kafasına göre bir politika uygulamaya çalışıyor, uyguluyor! Son 20 yıldır iktidar değişmedi ama görev yapan 8 farklı bakan üstelik aynı partinin bakanları olmasına rağmen her biri farklı projeler, farklı politikalar ve farklı destekleme modelleri uygulamaya çalıştı, çalışıyor. Birçoğunun sonuçları bile alınmadan bakanlar görevden alındı. Her şey sil baştan! Göreve gelen her bakan kendisinden önceki bakanın önce ekibini değiştiriyor sonra uygulamalarını ya rafa kaldırıyor ya da gündemine almıyor! Yapmayın, etmeyin devlette devamlılık esastır!

Ülkemiz tarımının en önemli hastalığı!

Her gelen Tarım Bakanı projeleriyle, modeliyle ve politikasıyla geliyor, görevde kalabildiği müddetçe de yeni yeni projeler üretiyor… Son 20 yılda görev yapan 8 farklı bakanın (aynı partinin bakanları) proje, model ve tarım politikaları ve uygulamalarına bir göz atalım.

Eski tarım bakanımız Sayın, Sami Güçlü; ülkemizde istihdamı artırmak, sanayiyi geliştirmek ve eğitimi yaygınlaştırmak amacıyla “Kırsal kalkınma” projesini hayata geçirerek, Avrupa Birliği’nden de yeni kaynakların ülkemize gelmesi sağlanacak, tarımda da önemli değişmeler yaşanması, yeni üretim alanları, örgütlenme, kooperatifçilik, pazarlama faaliyetleri ağırlıklı planlama ve projeleri…

Sayın, Mehdi Eker; Gündemimde Değil! Sil Baştan, Haydi Bismillah!

Sami Güçlü Bey’den sonra tarım bakanlığına atanan Sayın, Mehdi Eker; “Destek Bizden Üretim Sizden”, “Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli (ülke genelinde 30 havza)” “Alo Birlik”, “Alo Küpe” daha sonra “Alo Köylüm” veya “Alo Çiftçim”… “Yüzyılın Projesi, (TARBİL)”, “ Tematik Evrensel Expo”, “Sürü Yöneticisi”, “Eti Etçi, Sütü Sütçü Irktan Temin Etme Projesi”, “Ürün Takip Sistemi”, “Çağrı Merkezi”, “TARGEL, …

Sayın, Faruk Çelik; Gündemimde Değil! Sil Baştan, Haydi Bismillah!

Mehdi Eker Bey’den sonra tarım bakanlığına atanan Sayın, Faruk Çelik; “Milli Tarım Projesi”, (Havza bazlı destekleme modeliyle üretim planlamasına geçiş, 30 havza 941 havzaya çıkarıldı)”, “Mazot Yüzde 50 Maliyetle Verilecek”, “Düve Merkezleri Kurulması”, …

Sayın, Ahmet Eşref Fakıbaba; Gündemimde Değil! Sil Baştan, Haydi Bismillah!

Faruk Çelik Bey’den sonra tarım bakanlığına atanan Sayın, Ahmet Eşref Fakıbaba; “300 Koyun Projesi”, “Mevsimlik Tarım İşçileri Yerleşkesi”, “Hangi Üründe Arz Açığı Varsa Ona Destek Verilmesi Modeli”, …

Sayın, Bekir Pakdemirli; Gündemimde Değil! Sil Baştan, Haydi Bismillah!

Ahmet Şerif Fakıbaba Bey’den sonra tarım bakanlığına atanan Sayın, Bekir Pakdemirli; Milli Tarım Projesi yerine “Tarımda Milli Birlik Projesi”. “Meteor Uyarı (doğanın sesi)”, “Tarımın Geleceği, Geleceğin Tarımı Platformu”, “ Tarım Orman Akademisi”, “Suyun Gücü Milletle Buluşuyor”, “E-Tarım Partalı”, “Akıllı Küpe”, “Söz Sizde”, “Elektrikli Traktör”, “Tarım Orman Şurası”, “Atadan Tohum Seferberliği”, “Geleceğe Nefes”, “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık”, “Dijital Tarım Pazarı (DİTAP), …

Sayın, Vahit Kirişçi; Gündemimde Değil! Sil Baştan, Haydi Bismillah!

Bekir Pakdemirli Bey’den sonra tarım bakanlığına atanan Sayın, Vahit Kirişçi; öğretim üyeliği, Milletvekilliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “Tarım ve Köy İşleri Komisyonu” başkanlığı ve birçok sivil toplum kuruluşunda yönetici olarak görev üstlenen Sevgili Kirişçi de geleneği bozmadı. Kendisinden önceki bakanın projelerini rafa kaldırdı. Sevgili Kirişçi, Gübre, mazot ve yem desteği kartla ödenmesi, stratejik ürünlere fark ödemesi, gibi modellerin yanında; tahminen “akıllı çiftçi”, “tarım cep telefonumda”, “traktörüm, tarım makinalarım, işletmem, hayvanlarım nerede?” gibi yazılımları ve ara yüzleri aynı ama isimleri farklı olan projelerle gündeme gelecek gibi görünüyor.

Aslında son 20 yıldır görev yapan bakanların değişiminde sadece projeler, modeller, destekleme ve tarım politikası değişmiyor. Bunun yanında atamalardaki liyakatsizlik aşağıya doğru sirayet ediyor (ne yazık ki hiç kimse bunun farkında değil). Sektörden uzak, düşük profilli yönetici yapısı, bırakın tarımın acil ihtiyacı olan devrimsel adımların atılmasını, günlük rutin işlerin yapılmasına bile engel oluyor. Bu yapıdan kaynaklanan tehlike çanları ülkemiz tarımı için gün geçtikçe daha hızlı ve daha güçlü çalmaktadır.

Proje çöplüğü!

Nedense her gelen tarım bakanı projeleriyle geliyor, bir önceki bakanın projelerini bir anda yok sayıyor. Dolaysıyla projeler adeta çöp oluyor. Onun yerine kendi projesini uygulamaya çalışıyor. Hal böyle olunca da bazı projeler doğmadan, bazıları emeklemeden, bazıları konuşamadan, bazıları koşamadan, bazıları da sahaya (çiftçiye) ulaşamadan çöpe gidiyor. Dolaysıyla başta genel müdürlükler olmak üzere; İl ve ilçe tarım müdürlükleri ve teknik personeller zoraki bu projelerde yer alıyorlar ve sürekliliği olmayınca da her proje insan ve kaynak israfından başka bir anlam taşımıyor.

Söyler misiniz şuana kadar hangi projenin etki analizi yapıldı ve değerlendirildi? Sonuçları paylaşıldı? Dolaysıyla sonuca gidilmeyen etki analizi yapılmadan rota değişikliği yapılması nedeniyle belki de yapılan hatalar tekrar yapılacak, uygulanan projelerin sonuçlarından elde edilecek çıkarımlara ulaşmadan proje çöplüğe gidecek. Burada asıl mesele; “harcanan zaman, yitirilen emek, kaybolan milli servet ve tükenen umutlardır.”

Proje çöplüğüne en büyük katkıyı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) sağlıyor. Yapılan çalışmalar, doktoralar, projeler, modellemeler… Raflarda yerlerini koruyor! Peki, yapılan onca projenin sahada bir karşılığı var mı? Hangi ihtiyaca, hangi talebe göre projeler yapılıyor? Hangi projenin etki analizi yapıldı ve paylaşıldı? Hangi genel müdürlükten talep soruluyor? Yapılan çalışmaların sahaya yansıması için hangi genel müdürlükle temas kuruluyor? Hangi araştırma enstitüsü hangi il ve ilçe tarım müdürlükleriyle ortak işler yapabiliyor? Yapılacak projeler için hangi il ve ilçe tarım müdürlüklerinden görüş soruluyor? Özetle sonuçlanan projelerin yüzde kaçı sahaya yansıyor?

Son Söz: Teknik eleman kapasitesi, üretici profili, doğal şartları, ekolojik avantajları ve dinamik sektör yapısı ile Türk Tarımı ihracatçı (dışsatım) bir tarım profil yapısı kazanabilir. Yeter ki ortaya bir irada koyalım, buna inanalım, birbirimize güvenelim ve harekete geçelim. “Vallahi Billahi; biz yaparız!” Biz her türlü güçlüğü aşacak büyüklükte bir ülkeyiz.

Türkçe söylenenlere itibar etmeyen, her konuşmasının arasına İngilizce kelimeler sıkıştıran, batı hayranlığı her halinden belli tarım teşkilatına burun kıvıran; tarımın monşerleri, bilim insanları, karar verici güç sahipleri: “Vallahi Billahi; upon oath, yes we can do it!”

Ülkemiz tarımı adına; “Kimse umudunu kaybetmesin! En kötü anların en güçlü adamları hâlâ bu ülkede yaşıyor.”

Bu ülkeye!

Bu ülkenin gençlerine!

Bu millete ve bu devlete güvenin!