Sivil toplum kuruluşları( STK); gönüllü kuruluşlar, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, hükümet-yönetim dışı kuruluşlar ve üçüncü sektör gibi pek çok farklı kavramla ifade edilirler. Gerçekten de toplumsal yaşamdaki işlevleri, hedef kitleleri, statüleri, ölçekleri, kriterleri, çalışma biçimleri vs. açılardan türlü özgünlükler arz eden sivil toplum kuruluşlarının konumları ve durumları son derece önemlidir.

Tarımın her alanında küçüklü-büyüklü tarımsal birlikler, odalar, kooperatifler, vakıflar, dernekler, sendikalar vardır. Yaklaşık 15-16 milyona ulaşan üye sayısıyla âdeta bir sivil toplum kuruluşu imparatorluğudur. “Bu imparatorluk, tarım politikasının şekillenmesinde, yürütülmesinde son derece etkilidir.” Ayrıca birçok konuda rapor hazırlar ve araştırma yaparak karar vericilere yön vermede etkili bir rol oynar. Ancak, “gerek devasa bütçeleri ve gerekse imkân ve insan potansiyelleriyle gereken işlevselliklerini ortaya koyamıyorlar.”

İçinde bulunduğumuz dönem esasen tarımda fırsatlar dönemi. “Tarımı ve sektörünü çok iyi anlatılabilecek bir dönem ama bunu siyaset üstü kurgulayıp ve buna göre açıklama yapmak son derece önemlidir.”

Bana göre sivil toplum kuruluşlarının( STK) yegâne amacı “mesleğimizi, meslektaşlarımızı, çiftçiyi-üreticiyi tarım ve meslek odaklı olarak haklarını korumak, geliştirmek layık olduğu seviyelere çıkarmak olmalıdır.” Yapılacak eleştiriler tamamen “tarım ve meslek odaklı” olmalıdır. “Çözümleyici olmalı ve çözüm yollarını gösterir olmalıdır.”

Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarının büyük bir kısmı ya da en büyükleri, “mevzuat kanalıyla, mecburi üyelikle çiftçi ve üreticinin ödediği aidatlarla garantili bir şekilde varlıklarını devam ettiriyorlar.” Ancak sektördeki konumları, tarımsal işlevsellikleri ve tarım sektörüne olan katkıları tartışmalı konumdan öteye gitmiyor. Bu hâlleri ile “tarıma katkı sağlamak yerine tarıma ve özellikle çiftçiye-üreticiye yük oluyorlar.” Bu durumdan kurtulmak için de herhangi bir çaba da sarf edilmiyor maalesef. Ancak tek başarıları hesabı tahsil etmede! “Yapılan güzel şeylerde, kazanılan başarıyı büyütmekte ve sahiplenmekte varlar! Ancak görev ve sorumlulukları yerine getirme ve hesap verme işine gelindiğinde, her şeyi Tarım ve Orman Bakanlığına yüklüyorlar.”

Tarımsal sivil toplum kuruluşlarına katılım, görünürde gönüllülük esasına dayanıyor gibi ama aslında tamamen zorunluluk durumuna getirilmiş. “Çiftçi faydasını görse de görmese de birçok tarımsal STK’ya üye olmak zorunda bırakılmıştır.” Yapılan her türlü tarımsal faaliyetler yapılan üyeliklere bağlanmıştır. Çok fazla gündemde olmamasına rağmen çiftçi-üretici her bir kalem tarımsal faaliyet için ayrı bir tarımsal odaya veya birliğe üye olmak zorunda ve ne yazık ki paşa paşa aidat ödemek durumundadır. Özetle “çiftçi-üretici sağmal inek gibi sağılıyor.” (Bu benzetmelerden dolayı çiftçilerimizden özür diliyorum)

Tarımsal sivil toplum kuruluşları, ülke tarımına katkıdan çok ek gelir elde etme mantıklı olup, kişisel güdülerle hareket ederek tarıma katkı yerine tarımın sırtında bir yük hâlini almıştır. “Sivil toplum kuruluşları disipline edilmesi çok zor akademik unvanlı ziraat, gıda mühendisi, veteriner hekim vs. yatağı hâline gelmiş ve hazırlanan mevzuat gereği âdeta ömürlük saltanat mekânları hâline getirtilmiştir.” 

Türk gençliği ne yapıyor? Gençlik, “ömürlük saltanatların biteceği günleri bekliyor.”

Türk gençliği geleceğini çalanlarla, geleceğinden tasarruf eden kadrolarıyla yüzleşmelidir. Bir yanda STK’ların imkânlarını öğütenler, diğer tarafta ziraat, gıda ve veteriner fakülteleri mezunu, kariyer sahibi beş parasız gençler! Bu adaletsiz döngüden, bu vicdansız sömürüden, bu insani ve İslami olmayan talihsizliklerden kurtuluş gençlerin görevidir. “Tarım gençlerin göz bebeklerinde yeşerecek, samimi ve mizah dolu bakışlarıyla resmedilecektir!”

Aziz Atatürk’ün dediği gibi, “muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda akan kanda olduğu sürece baharımızı, hayallerimizi kimse hüzne döndüremez, döndürmeye de güçleri yetmez. Teminatımız ve tesellimiz Türk gençliğidir.”

Hangi alanda olursa olsun tüm meslek örgütleri eğer bir ülkenin tarım politikasında etkili rol almak istiyorlarsa; mutlaka demokratik olmalı, gençliğe yer vermeli, bilime ve bilimsel yaklaşımı ön plana koymalı ve de bilimin gösterdiği ilkeler doğrultusunda ilerlemelidir. “Konusunda deneyimli bilim insanlarını bünyesinde barındırmalı, tarafsız olmalı ve tarafsız liyakatli kişilerce yönetilmelidir.”

Son söz: Sürüyle uçan kargalara karşı tek başına kartal olmaktır gençlik! Çakal kanununu tek başına imha eden Bozkurt hükmüdür gençlik! Tarımsal sivil toplum kuruluşları gençlerini bekliyor!

“İnancım budur...”

Ülkemizin birçok bölgesinde yaşanan orman yangınlarında; canını, malını ve tüm gençliklerini tüketerek oluşturabildikleri varlıklarını kaybeden çiftçi kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum. Yangınlarda hayatını kaybedenlere Allah›tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Devletimiz bütün imkânlarıyla yanınızda, yaralar en kısa zamanda devlet ve milletçe sarılacaktır. Gerekli çalışmalar yapılarak; evleriniz, ahırlarınız inşallah eskisinden daha güzel hâle getirilecektir. Bundan hiç kuşkunuz olmasın!