Hadiselerin göbeğinde yer almak bir saatin kadranındaki değişimleri izleyememek gibi görü eksikliğiyle sonuçlanır. Tarihi kaydeden kalemlerin bir dönemi nakşederken olayların demlenmesini beklemesi bu yüzdendir.  Olay ve olguların gerçekliğe en yakın yorumu zamanın deminin içinden süzüle süzüle gelir. Fakat bizler tarihçi olmadığımız gibi deneyimlediğimiz zaman dilimindeki değişimleri yorumlamak gibi bir mecburiyetimiz de var. Aksi halde zamanımızı yakalayabilmek için müverrihlerin kalem kıpırdatmalarını beklememiz gerekir.

Türkiye’nin beka perspektifiyle biçimlenen dinamik politikasının doğurduğu etkiler bize büyük bir devinimin içerisinde olduğumuzu anlatıyor. Geleceğin tarihi kayıtları şimdilik uzağımızda, lakin geçmişle bugünü mukayese edebilecek bir veri setine sahibiz.

Soydaş Azerbaycan’ın 30 yıldır Ermenistan esareti altında bulunan topraklarını Türkiye’nin caydırıcı gücünün zirvesine ulaştığı ve askeri teknolojisinin dünyayla rekabet etmeye başladığı bir dönemde kurtarması tatlı bir tesadüf görülemez. Boraltan Köprüsünde düşman ordusuna soydaşlarını teslim eden vicdansızlığı bilmeden Türkiye’nin Karabağ’ın işgalden kurtarılması yolunda Azerbaycan’a sağladığı desteğin ehemmiyetini kavramak, Hocalı’da Ermeni çetelerinin kanlı bıçaklarıyla oyduğu günahsız yavruların feryadını hatırlamadan bugünkü zaferin yankılarına kulak kesilmek eksik bir kavrayış olur.

Birkaç gün önce Azerbaycan’ın Karabağ’da düzenlediği anti-terör operasyonunun 24 saatte başarıyla neticelenmesi, peşi sıra Kerkük’te Türkçenin resmi dil olarak kabul edildiği haberinin yayılması ancak Türkiye’nin bölgesinde tam hakimiyet sağlayan politikalarının vardığı seviyeyle beraber okunduğu zaman anlam kazanabilir.

Kerkük’te demografik bir kıyım politikasının namlusuna yerleştirilen Türkmenler bugün öz dillerini tek bir silah patlatmadan resmi dil seviyesine taşımışlardır. Seneler önce “Erbil'i karıştırırsanız ben de Diyarbakır'ı karıştırırım” diye Türk devletine ahkâm kesmeye kalkan bir Barzani varken bugün bağımsız Kürdistan hevesini Türkiye’nin cesametinden çekinerek söndürmek zorunda kalan bir Barzani var. Demek ki talihin Türkiye’nin soydaşları ve müttefiklerinin yüzüne gülüşünde arkalarındaki dost elinin gücü olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.

15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sonrası üzerindeki ölü toprağını atmayı başaran Türk devletinin Suriye'nin kuzeyinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları düzenleyerek 17 bin teröristi etkisiz hale getirmesiyle başlayan bir dönemdir bu. Teröristlerin şehirlerin kıyısında yol kesip kimlik kontrolü yaptığı, askeri üs bölgelerine pervasızca saldırdığı günlerden, teröre destek veren belediyelere Türk milleti adına el koyma, terör unsurlarını sınırların ardındaki bataklığında kurutma günlerine gelindi.

Mücadeleci ve müdahaleci politikalar olgunlaşmış meyvelerini Türkiye’ye ve Türkiye’nin müttefiklerine ikram ederken muntazam kıtalar halinde ilerleyişini sürdüren bu gelecek vizyonunu yerinde tespit etmek lazım. Buna Cumhur İttifakı ruhunun verdiği isim, “Türk ve Türkiye Yüzyılı” oldu. Tarihin nihai hükmünü vermesi için erken bir dönemde olabiliriz. Ama görünen köy kılavuz ister mi? Yarınki nesillere bir diriliş ve şahlanış döneminin kilometre taşları olarak aktarılacak bir müktesebat birikiyor.