Ukrayna ile Rusya arasında yaşanması muhtemel savaşa dair belirsizlik devam ediyor. Oysa Kırım ve Donbass bölgesinde 2014’ten beri devam eden Rus işgali göz önüne alınırsa, iki ülke arasında zaten 7-8 yıldır süren bir savaştan bahsedebiliriz. Bugünlerde beklenen şey ise esasen, mevcut savaşın derinleşmesi ve yayılmasından ibaret. 100 binden fazla Rus askerinin ağır silahlarla birlikte Ukrayna sınırına yakın bölgelerde konuşlandırılması sebebiyle savaş söylentileri 2021’in sonlarından bu yana her geçen gün artıyor. Rusya’nın sınıra yakın bölgelerde sahra hastaneleri dahi inşa ettiği görülünce işgal hazırlığı yapıldığına, büyük bir savaşın artık kaçınılmaz olduğuna dair kaygılar iyice arttı.

Peki, bir yanda diplomasi ile savaşın önüne geçmeye çalışan ülkeler varken, diğer yandan ABD’nin “savaş ha çıktı ha çıkacak” mealindeki açıklamalarının arka planı ne olabilir? İşin bu noktaya gelmesinde ABD’nin payı/ rolü yok mu hiç? ABD, sınırlarından çok uzak bir bölgede patlak verecek bir savaştan medet umuyor olabilir mi?

ABD, bu tırmanan tansiyonun belki de en büyük müsebbibi. ABD, edindiği “istihbarat” bilgilerini kamuoyuna paylaşıp Rusya’nın saldıracağı günü dahi ilan etti. Ancak, ABD istihbaratının “Afganistan’ın Taliban eline düşmesi 6 aydan önce olmaz” dedikten bir hafta sonra Kabil’in düştüğü vaki iken, ABD istihbaratına çok da güvenmemek gerektiği malum. Nitekim ABD, “Rusya 16 Şubat’ta işgale başlayacak” diyeli bir hafta oldu ama ABD’nin bu dediği olmadı ve belki de hiç olmayacak. Ne var ki ABD Başkanı Biden, neredeyse her konuşmasında Rusya’nın saldırıya geçmesinin “an meselesi” olduğu hissini uyandırıyor. Ukrayna Lideri Zelenski ise bunun gerçekçi olmadığını birkaç kez dile getirdi. Söylemlere bakılırsa ABD, Ukraynalıları daha çok endişelendirmek için özel bir çaba sarf ediyor sanki. Rusya saldırıya geçse Biden basının karşısına çıkıp “ben size demedim mi?” diyecek gibi görünüyor.

Doğu Avrupa’ya asker sevk eden ABD, Ukrayna’ya tonlarca silah ve mühimmat göndermekle de Ukrayna’ya “arkanda ben varım” mesajı vererek Kiev’i Moskova’ya karşı cesaretlendiriyor. Savaş başlasa ve Rusya işgalini genişletse ABD bu krizden bir şekilde kendi lehine fırsat çıkaracakmış gibi bir intiba oluşturuyor.

Bölgeden binlerce kilometre ötede bulunan ABD’nin değil hemen yanı başında bulunan Avrupa ülkelerinin bu savaştan zarar göreceği kesin. ABD, Avrupalı müttefikleri gibi Rusya’nın doğal gazına ya da petrolüne bağımlı olmadığı için Rusya’ya “ekonomik yaptırım uygularım” diye parmak sallaması kendi açısından gayet kolay. O yüzden savaş hattında bulunan ülkeler krize daha temkinli yaklaşırken, Atlantik ötesinden konuşan Biden’ın iki ülke arasını kızıştıracak şekilde davranması kısmen anlaşılabilir bir durum. Ne de olsa savaş çıktığında zarar ziyan Ukrayna başta olmak üzere bölge ülkeleri tarafından çekilecek. ABD ise tüm müttefiklerini Rusya’ya karşı yaptırıma ikna edip Rus ekonomisini ve dolayısıyla Rusya’nın siyasî ve askerî gücünü örseleyecek bir dönemi başlatmış olacak.

ABD, tüm müttefiklerini Rusya karşısında cephe olmaya zorluyor. Savaş patlak verirse Rusya’yı cezalandırmak için harekete geçireceği bu cephenin, Rusya’yı ciddi derecede sarsacak yaptırımları devreye sokmasıyla siyasî alanda en büyük rakibi olan Rusya’ya ağır bir bedel ödeteceğini hesap ediyor. Bir başka deyişle, fitilini ateşlediği bir savaşın sonucunda, müttefiklerinin ağır yara alması pahasına, Rusya’yı cezalandırmak istiyor. Hem de bunu ciddi bir risk ve masrafa girmeden, bir askerinin burnu kanamadan, toprağına bir bomba düşmeden, bir kurşun sıkmadan yapmanın yolunu bulmuşa benziyor. Bu kriz ne yöne evrilirse evrilsin, müttefikleri için ABD’nin güvenirliği daha da sorgulanır hâle gelecek.