Geçtiğimiz günlerde İP İstanbul İl Başkanlığı binasına kurşun isabet eden bir olay yaşandı. Meral Akşener ve ortakları ortalığı ayağa kaldırdı. Hepsi de feryat figan ortalığa düştü ve direkt Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan, suçlayan açıklamalar yaptı. Güne bir uyandık ki, hepsi de İP İstanbul il binası önünde siyasi tiyatrosunu oynuyordu. Cezaevindeki terörist Demirtaş bile bu olaya “Bu tür saldırılar asla iktidardan bağımsız yapılamaz” yorumunu yaptı.

Bir siyasi partinin binasına kurşun sıkılması karşısında, varsa tabii provokasyonun irdelenmesi ve provokatörün bulunması elbette önemlidir.

“Cinayet Süsü” isimli filmdeki bir sahnede “suç uzmanı” Dizdar Koşu olayı çözme tekniğini şöyle izah ediyordu:  -Ben bir vaka ile karşı karşıya geldiğimde kendime hemen şu 13 soruyu sorarım. Kaçta? Hangi? Ne ile? Niçin? N'olmuş? Kimi? Nerde? Ne zaman? Kimden? Neyi? Ne belli? Neye? Kim?

Meral Akşener ve avaneleri, ortakları bu yaşanan olay sonrası bu soruları sormuş mudur? Sormadıkları için zaten finalde rezil olmadılar mı?

Her siyasi tezgâh ve algı çalışmasında yanına Ekrem İmamoğlu’nu alan Meral Akşener, kurşun olayı sonrasında da Ekrem İmamoğlu’nu yanına alarak Recep Bey’in üçüncü tehdidi üzerine partimiz kurşunlanmıştır” açıklamasını yapmıştır. Ve konuşması sırasında baklayı ağzından çıkararak Bu kadına, İYİ Parti'ye ve Sayın Kılıçdaroğlu'na oy vereceksiniz'' demiştir. Kimse de “Meral Hanım önce bir soluklan, olayın önü arkası bir belli olsun. Olay her yönüyle aydınlansın. Ondan sonra kimi suçluyorsan suçla ve yorumla” diyememiştir.

Meral Akşener de, terörist Demirtaş da ve diğer ortakları da kurşun olayından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti suçladı. Sonuç ne oldu?

İP’in binasının karşısındaki inşaatta hırsız kovalayan inşaat bekçisinin silahından çıkan kurşunlar olduğu ortaya çıktı.

İP İstanbul İl Başkanlığı binasına isabet eden iki merminin sahibi inşaat bekçisi Melikşah Erdem ifadesinde “O gün 18.40 gibi şantiye çalışanı Muhammet beni arayarak şantiyenin çevre tellerinin kesildiğini, malzemelerin tellere yakın bölgeye atıldığını söyledi. Aldığım bilgi üzerine 21.00 sıralarında bulundurma ruhsatlı silahımı yanıma alarak şantiyeye gittim. 3 kişinin tırın fren ön diski dediğimiz ağır malzemeyi taşımaya çalıştıklarını gördüm. Ben bu şahısları gördükten sonra 3-4 el havaya doğru ateş ettim. Aramızda 20-25 metre vardı, yüzleri karanlıktan görünmüyordu. Biraz daha yaklaşıp 3-4 el daha havaya doğru ateş ettim. Düştüm, sinirlenerek kalktım ve E5 istikametindeki yöne doğru sayısını hatırlamadığım şekilde ateş ettim. Ertesi sabah iş yerine geldim. Şirketteki Erkan abi arayıp İYİ Parti’ye gelen mermilerle ilgili konuyu bana söyledi. Polislerin beni şantiyede beklediğini gördüm. Durumu izah edip, silahımı teslim ettim. Ben attığım mermilerin İYİ Parti’ye geleceğini hiç düşünmedim. Hedefim kesinlikle parti binası değildi” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.

İstanbul Valiliği ise bu ifadeleri doğrulayan “30 Mart 2023 Perşembe günü akşam saatlerinde meydana gelen İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına mermi isabeti olayına ilişkin yapılan kriminal inceleme neticesinde; İl Başkanlığı ve yanındaki iş merkezine isabet eden mermi çekirdeği parçalarının, olaydan sonra yakalanan ve E-5 Otoyolu istikametindeki inşaatın şantiye görevlisi olan M. E.’ye ait bulundurma ruhsatlı tabancadan çıktığı, balistik raporu ile kesinlik kazanmıştır” açıklamasını yapmıştır.

Şimdi böyle ispatlanmış bir olaydan nasıl kendinize saldırı eylemi çıkardınız? Deprem bölgesindeki çalışmalar üzerinden sizin suçlamalarınıza cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı böyle bir konudan suçlayıp, kendinize oy isteme atmosferi yaratıyorsunuz. Olay bu şekilde çıktığına göre, partinizin karşısındaki inşaatın bekçisini siz mi ayarladınız?

Şimdi böyle bir soruyu sormak herkesin hakkı olmuyor mu?

6’lı masadan kalkıp tekrar oturana kadar CHP’lilerden ve diğer masa ortaklarından duyduğunuz küfür, hakaret ve suçlamalarla kaybettiğiniz oyları, böyle bir olayla mağduriyete dönüştürüp tekrar kazanmaya çalışırken yine rezil oldunuz. Çünkü istismarcı ve iftiracı olduğunuz yine kendini çok net gösterdi.

Nedense böyle “sır kurşunlar” hep Meral Akşener’i buluyor.

MHP’de siyaset yaptığı 2012’de de yine bir kurşun onu bulmuştu.

O günlerde gazetelerde çıkan haberlerin içeriği şöyleydi: Koruması Akşener'i cumartesi günü İstanbul'daki ikametine bıraktı, ardından da makam aracını alıp kendi evine gitti. Koruma sabah kalktığında TBMM Başkanvekili için tahsis edilen Audi A-6 marka otomobilin, Akşener'in sürekli oturduğu sağ arka koltuğunun camının kırıldığını gördü. Dikkatli bakınca da bunun bir kurşunlanma sonucu olduğunu fark etti. Korumanın durumu iletmesi üzerine TBMM Başkanvekili durumun polise bildirilip tutanak tutulmasını istedi. Çevrede yapılan incelemede Akşener'in oturduğu bölüme sıkılmış mermi kovanı bulundu.

***

O dönem koruması olan ve uzun süre korumalığını yapan polisi geçtiğimiz yıllarda yanından uzaklaştırmıştı. O sır küpü polis konuşsa inanın birçok olay gibi, o “sır kurşun” olayı da aydınlanır. Bu olayın ne olduğunu en iyi o biliyordur. O olay ne oldu? Kimin kurşunu çıktı? Olay sır olup kapandı mı? Yoksa FETÖ’cülerin bir kahraman yaratma projesi miydi?

İşin garip tarafı da o tarihlerde yine MHP Genel Başkan adaylığı için adını gezdiriyordu. Makam arabasının sözde kurşunlandığını söylediği o günlerde MHP Genel Merkezi’nin önüne gelip '“Bunu bana gönderilmiş bir mesaj olarak alıyorum. Bir korkum yok. Korumamı da artırmadım. Demirden korkan trene binmez'' şeklinde aynı bugün ettiği lafları yine etmişti.

İP İstanbul il binasına ve yan binaya isabet eden kaza kurşunlarının sahibi aydınlatıldığına göre, ortalığı saldırıya uğramış gibi ayağa kaldıranların yeni yorumlarını bekliyoruz.

Hele cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve sol tayfanın bu olayla ilgili köpürtme ve siyasi rant sağlama çabalarını görünce aklıma yine merhum Abdurrahim Karakoç’un şu şiiri geldi:

Yüz yaşında bir ümmî kadının cesedini

Bulsa bizim solcular, seyredin manzarayı.

"Devrimci şehidimiz, katil iktidar" diye,

Tabut omuzda semt semt gezerler Ankara'yı.

Bunların seçimde kazanan olmak için yapmayacağı kara propaganda, kirli algı yoktur. Kurşun olayının önü arkası belli olmadan gösteriler düzenleyen zillet ittifakının bu konu üzerinden siyasi rant çabası da buna en somut bir örnektir. Cumhurbaşkanı adayları Kemal Kılıçdaroğlu’nun HD(P)KK ortaklığı ve Canan Kaftancıoğlu gibi ateistle seccade çiğneme pozları zaten bunların bitişi oldu. 14 Mayıs’a kadar daha çok tükenirler…