Yuvarlak masada mı oturalım, köşelisinde mi, hangi sıraya göre dizilelim, kim önden yürüsün gibi ciddi meselelerin masaya yatırıldığı toplanışlardan nasıl bir sonuç elde edileceği -ya da edilemeyeceği- az çok belliydi. Ancak ittifak ortaklarından biri tarafından itiraf edilen bazı gerçekler, yapılan teşhislere tescil kazandırdı.

Geçen hafta Özlem Gürses’in Youtube kanalına konuk olarak katılan DEVA partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ittifak ortaklarına karşı kullandığı ifadeler ülke meselesi olarak makyajlanan 6+1 toplantılarının disiplinden, düzenden, görüş birliğinden ne kadar uzak olduğunun altını kalın çizgilerle çizmiştir.

Ali Babacan, her biri ayrı ayrı görüşlere sahip 6+1’in ortak bir söylem geliştirememesi halinde ittifak adayının sarf edeceği vaatlerin tutarsız, çelişkili bir durumu doğuracağını söylüyor. Haklı mı? Haklı. Babacan, seçime az bir süre kalmasına rağmen birçok meselede görüş birliği sağlama hususunda somut bir adım atılmamasından yakınıyor. Zaten bu yapıya yöneltilen başlıca eleştiri “Adayınız nerede” sorusudur. Bu soru cevaplanırsa onu “Vaatleriniz neler” sorusu izleyecektir. İttifakın doğal lideri konumundaki Kılıçdaroğlu ajitasyon videolarına ve devlet kurumlarına baskın planlarına ara verirse belki bu işe de zaman ayırabilir.

Mesela dış politika stratejiniz ne olacak, terörle mücadeleye bakışınız nedir, Akdeniz’deki stratejik hamleler korunacak mı, savunma sanayii atılımları sürdürülecek mi, sığınmacı meselesiyle ilgili yaklaşımınız nedir gibi sorular hazırda bekliyor. Bu ara gündemden düşmeyen sığınmacılar hususunda “Gönderilmeli” diyenlerle, “Gönderilmeleri gerçekçi değil” diyenler aynı masada yer alıyorlar. Kılıçdaroğlu ve Akşener’in görüşme yapmayı planladığı Beşşar Esad, Davutoğlu’nun söyleminde “Zalim Esed” karşılığına sahipken nasıl bir tutarlılık sağlanabilir?

“Ekonomik programınız nedir” sorusu en az diğer sorular kadar önemli. Çünkü bütün çelişki ve ayrıksılıklarına rağmen 6+1’i tutkal gibi bir arada tutan şey mevcut ekonomik sorunlardır. Oysa çözüm önerileri masaya yatırıldığında bu yapıdan ortak bir söylem türetilmesi sinekten yağ çıkarmak kadar zor olacaktır. 6+1’in adayı, sosyal demokrat çizgideki CHP’nin devletçi karakteri ağır basan politikalarını mı, yoksa DEVA’nın serbest piyasaya dayanan liberal programını mı savunacak? Benim kişisel görüşüm, 6+1’in bu derin konuların içeriğine hiç dalmadan, kaba, belirsiz ve popülist bir söyleme dayanan ortak bir metin üzerinden seçimi kotarmaya çalışacakları üzerinedir.

Ortaklardan birinin programını olduğu gibi kabul etmeden bu meselelerde müşterek bir dil geliştirmeleri olanaksızdır. Sorunların nerede başlayıp bittiğine dair bir anlayış birliktelikleri bile yoktur. Problemlerin miladı CHP’ye göre 2002’de AK Parti’nin iktidar olmasıyla başlıyor. Davutoğlu’na göre kendisinin başbakanlıktan azledildiği 2016’ya dayanıyor. Babacan’a sorarsanız her şey kendisinin bakanlık görevinden ayrıldığı tarihle ilişkili. Babacan-Akşener görüşmelerinin birisinde ortak basın açıklaması yapılırken, Akşener Türkiye’nin son 20 yılını eleştirmiş, sonra Babacan’ın yanında olduğunu hatırlayarak cümlesini “Haydi neyse, son 10 yıl” diyerek bitirmişti. Hatır gönül işleriyle milatlar değişiyor, tarih yeniden yazılıyor, aktörlere ittifak kıyağı çekiliyor. Ama ortada açık bir durum var. Hepsi tüm olan bitenlere, “Benden Öncesi”, “Benden Sonrası” gözlüğüyle bakıyorlar. Benlik davasının hüküm sürdüğü yapay ortaklık düzeninden “biz”e dair bir umut ışığı beklemek beyhude bir bekleyiştir.