Chomsky, demokrasinin, propagandayı geçmişin totaliter rejimlerinin sopasına benzer şekilde kullandığından bahseder. [3] Bu anlamda bugünün demokrasi simgesi ülkelerin gizli totaliterliklerinin sopası propagandadır. Algı yönetimi de, dış izleyicilerin duygularını, güdülerini ve amaçlarını etkilemek amacıyla seçilmiş bilgileri yayma faaliyeti olarak tanımlanmaktadır. [4] Algı yönetimi, ABD menşeli bir kavram olarak, Amerikan siyasi kararlarının ülkede ve tüm dünyada benimsenmesi amacıyla kullanılan bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır. [5]

Örneklemek gerekirse, yakın zamanlı bir olay olarak, İngilizce sosyal medya içeriklerinde, Barış Pınarı harekâtında Türkiye’nin işgalci (invader) olduğu, bu harekâtın Kürtlerin tamamını hedef aldığı, sivil kayıplara dikkat edilmediği, çocukların fosfor bombaları ile Türk ordusu tarafından öldürüldüğü sunulmaktadır. PKK, sanki AB ve ABD tarafından resmi olarak tanınan bir terör örgütü değilmişçesine, bu örgütün yöneticilerinden Ferhat Abdi Şahin, bu sefer “Mazlum” Kobani olarak isimlendirilebilmektedir. Sosyal mecralarda bu teröristler anında mazlumlaştırılıp muteberleştirilmekte, Twitter ve benzeri sosyal medyalarda bir günde onaylı hesap haline gelebilmektedir. Terörü öven, yalan haber kullanmaktan çekinmeyen, İngilizce ve Türkçe yayın yapan hesaplara karşı yapılan şikâyetler sonuçsuz kalmaktadır. Sosyal medyada bu hesaplara karşı yapılan Türkiye’yi kollayıcı yorumlar da, organize oldukları her hallerinden belli olan Kürt görünümlü hesaplar tarafından ağır küfürlerle karşılaşmaktadır.

Tersi yönden örnekler de mevcuttur. Türk milletinin haklarını savunan, siyasi ve tarihi gerçekleri video içeriklerle hatırlatan BozkurtCaps, Barış Pınarı harekâtından İngilizce haberler sunan ve yalan haberleri ifşa eden TRT World, harekâtı destekleyen siyasi partilerin hesaplarından bazıları, ya sınırlandırılmakta ya da tamamen kapatılmaktadır. Birer “dijital sermaye” olan bu hesaplara, tabiri caizse sosyal medya mecraları tarafından, çökülmektedir.

Sosyal medya şirketlerinin bu algı operasyonunda, bağlı bulundukları ülkelerin istihbarat servisleri ya da dış işleri ile işbirliği halinde yer aldığını düşünmek işten bile değildir. Üstelik, bu davranışın bu şirketler açısından kendi tâbi oldukları ülkelerinde bir vatandaşlık ya da biraz daha hafif bir tabirle vatanseverlik görevi olduğu, bu anlamda kendi içlerinde tutarlı oldukları da yorumlanabilir.

-0-

Elektronik iletişimin artması ile ortaya atılan “Global Köy” tanımlanırken, McLuhan pozitif anlamda karşılıklı dayanışmanın dünyayı global köy olarak yeniden yarattığından bahsetmekteydi. Görülen o ki, bu köyde de ciddi kavgalar hüküm sürmektedir. Gerçek ile algı, gerçek ile algılanan gerçek ve algı ile de algılanan gerçek arasındaki çatışma da bu kavganın odunudur.

Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin ve biz Türklerin itibarlarının zedelenmesi amacıyla yapılan; politik kararların, askeri operasyonların, askeri operasyon uygulamalarının sorgulandığı algı operasyonlarının, aslında birer propaganda, psikolojik savaş, kamu diplomasisi ve bilgi savaşı aracı olarak kullanılabildiğini söylemek mümkündür.

Peki, algı yönetimine nasıl karşı koymalıyız, bir sonraki yazıda buna değinelim.

Kaynaklar:

[3] Chomsky, Noam (1995). Dünya Düzeni: Eskisi Yenisi.

[4] Erol, S. M., ve Ozan, E. (2014). Türk Dış Politikasında Algı Yönetimi.

[5] Saydam, Ali (2007). İletişimin Akıl ve Gönül Penceresi Algılama Yönetimi.