Açıkçası, iki üç gündür üstünde tepinilen kebap konusunda, ganimet bulduğunu zanneden sivri zekâların kifayetsizliği ve komikliğinden başka bir şey göremiyorum. Bu tepinme ve çırpınış, metnin genel manasında kimlere serdedildiği bir çırpıda anlaşılan “bölücü kebapçılar” ifadesini sağa sola çekiştirenlerin hanesine ucuz bir pazarlama girişimi olarak geçti.

Muhalefet siyasetçilerinin Cumhur İttifakı liderlerinin açıklamalarından çarpıtmaya müsait ifadeler arayışında olmaları kendileri adına küçük düşürücü bir görüntü. Söyleyecek sözleri olmadığının dolaylı beyanı…

Fondaş anket firmalarında bile yüzde 1’in mücavir alanından kurtulamayan Ahmet Davutoğlu’nun bol ünlemli bir tweet göndererek “bölücü kebapçı” ibaresinin tüm kebapçılara yönelik olduğunu ifade etmesinde, arkadaşını öğretmene jurnalleyerek bu durumdan çıkar sağlamaya çalışan bitirim öğrenci hâli vardı.

Üstelik, bağlamından kasten kopartılan “bölücü kebapçı” sözünden rızıklanmaya çalışan Davutoğlu, “Siyasi etik yasası en kısa zamanda çıkarılmalıdır” diyen kişiydi. Tam da siyasi etikten söz açan şahsı adına, etiksel yoksunluğun önce kendi zihinsel süreçlerinde müşahede edilmesi gereken bir mesele olduğunu ortaya koyuyordu.

(Her) fırsatı ganimet bilen Meral Akşener de ayağına gollük pas geldiğini zanneden kurnaz golcü edasıyla Meclis kürsüsünü kebapçı esnafa terk etti. Kürsüyü devrederken, “Çok terörist sıfatı yokmuş ya” esprisini(!) patlatması, ucuz siyasi çıkarların peşinde gülünç duruma düştüğünü göstermesi kadar, birkaç yıl evvel Denizli meydanında, “Cumhurbaşkanı’nın terörist dediği Denizlililer, nasılsınız?” diyerek sergilediği ajitasyona yeniden hayat veriyordu.

Bir siyasi liderin retoriğinden cımbızla ifade ayıklayıp çarpıtarak bunu popülist bir üslupla pazarlama uğraşı, donanım ve nitelik yetersizliğini içsel bir probleme dönüştüren “düşük profilli” politikacılara özgü bir durum olmalı. Yoksa tansiyonu yüksek hayat koşullarında tebessüme bahane arayan gündelik insana kim ne diyebilir? Fakat manen başkalaştırılan bir söz öbeği üstüne siyaset inşa etmeye çalışan politikacılar elbette komik ve aciz duruma düşmüşlerdir.

Devlet Bey, ülkenin teröre harcadığı milli kaynakların toplum yararına çok daha faydalı işlerde kullanılabileceğinden bahsettikten sonra, vatandaşların iaşe çabasını istismar eden “bildik kesimin” teröre ses çıkarmadığını, hatta teröre yardım ve yataklık yaptığını, bu sebeple de Türkiye’nin yaşadığı olumsuzluklarda paylarının olduğunu anlatmıştır. Metnin böyle bir anlamı varken, bağlamından koparılan bir ifadenin peşine takılmak, Türkiye’de ciddi bir muhalefet sorunu yaşandığı gerçeğini perçinlemiştir.

Şundan birkaç ay önce, (yıl bile değil), “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz” diyen Akşener’in “HDP meşrudur” çizgisine doğru bükülmesine ses seda çıkarmayan, ve PKK’lı Duran Kalkan’ın “CHP, HDP’ye muhtaç, iş birliği devam etmeli” ifadelerini rahleye yatırmayan; bu konuda tek bir eleştiri sunmayan saygın entelektüellerimiz, medyamız ve siyasetçilerimiz helvadan yaptığı putu acıkınca mideye indiren Cahiliye müşrikleri gibi, kendi pişirdikleri algıyı kendileri yemiştir.

Devlet Bey’in sözleri, kebapçı esnafı düşmanlaştırarak toplumda bölücülük yaratmak isteyenlerce sündürülürken, “bölücü kebapçılar” ifadesi tam manasına kavuşmuş oluyordu. İfadede kastedilen tüm unsurlar “kebap sofrasında” seve seve yerlerini alarak fotoğrafı tamamladılar. Kendilerine, hem afiyet olsun hem de geçmiş olsun…