Yerel seçimlere sayılı günler kala belediye başkan adaylarının reklam ve tanıtım kampanyaları da hızlandı. Tanıtıma ayrılan yüklü miktardaki bütçeler israfın boyutunu da gözler önüne serdi.

Nihayetinde bir seçime gidiyoruz ve adayların tanıtım kampanyalarında bulunması da oldukça doğal ancak bunun abartılı derece yapılması kamu kaynaklarının da israfı demektir. Özellikle mevcut belediye başkanlarının bazılarının bu yükü belediye bütçesinden karşılaması harcamanın daha hoyratça yapılmasının önünü açıyor. Diğer adaylar ise bu yükü parti teşkilatları ve şahsi bütçesiyle yapıyorlar. Bu durum onların kampanya sürecindeki harcamalarda daha temkinli davranmasını sağlıyor.

Reklam ve tanıtım dediğimizde sadece broşür bastırmaktan bahsetmiyoruz. Milyonların harcandığı, cadde ve sokakların afişlerle kaplandığı, çevre kirliliğinin hat safhaya ulaştığı bir süreci yaşıyoruz. Belki de bu konuda yasal bir düzenleme yapılıp seçim dönemlerindeki tanıtımların daha sade aynı zamanda daha etkili olacağı bir kampanya sürecinin oluşması sağlanabilir.

Siyasi parti, mevcut başkan ve yeni aday ayırt etmeksizin bu sürecin sadeleştirilmesi ve harcanan milyonların ülke menfaatleri açısından daha faydaları yatırımlara dönüştürülmesi sağlanmalıdır.

Örneğin “350 milyon TL'lik israfı bitirdik” diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart 2024 seçimleri için belediye bütçesinden 980 milyon TL’lik ihaleye çıktığı ve sadece reklam için bu harcamanın yapıldığı göz önüne alındığında yapılan israfın hangi boyutlara ulaştığını da görüyorsunuz. Bu israf 57 milyon 648 asgari ücret demek… Bu israf İstanbul’da yaşayan emeklilere sosyal yardım demek…

Bu israfı sadece İmamoğlu yapmıyor elbette. Sözlerim bu israfa ortak olan tüm adaylara… Ancak “israfı bitireceğim” vaadiyle iş başına gelenlerin en büyük israfı yaptığını da görmek gerek…

Bir de, “Halkın parasını kendi reklamı için harcayan belediye başkanı haram yiyor demektir” diyen bir aday var. Ne kadar güzel ve bir o kadar da dokunaklı bir cümle… Aynı kişinin “Halkın parasını reklama harcamayı zul görüyorum” dediğini de eklerseniz bir an Adalet Tanrıçası Themis konuşuyor sanırsınız. 

CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a ait olan bu cümleler Ankara’yı kendi resimleriyle donatmasından kısa bir süre önceye tekamül ediyor.

Şehrin dört yanındaki resimlerine, bina giydirmelerinde dişlerinin reklamını yaptığı afişlere, billboardlardaki gösterilerine bakınca kendi deyimiyle hem haram yediğini hem de zillete düştüğünü fark ediyorsunuz.

Mansur Yavaş reklam ve tanıtım bütçesini sadece çevrenizde gördüğünüz o afişlerle sınırlı tutmuyor. Mitingleri için belediyenin Çevre Koruma Dairesi Başkanlığına hazırlattığı tırlar da cabası… Bu tırların sadece bir tanesinin üzerindeki ses siteminin fiyatı 50 bin dolar. Yani 2 milyon TL!

Kamu kaynaklarını sömüren Mansur Yavaş’ın sadece bir tırının ses sitemlerine belediye bütçesinden ayrılan para 117 bin 65 asgari ücretlinin maaşı yapıyor.

Bunlara diğer reklam giderlerini de eklediğinizde İBB’nin giderlerine yakın bir bütçe tutuyor. Belediyenin bütçesinden karşılanan ya da “iş karşılığı” yapılan bu harcama “kuru ekmek-soğan” edebiyatı yapanların gerçek yüzlerini ifşa ediyor.