Kemal Bey 5 Eylül 1980’de Cumhuriyet gazetesinde bir köşe yazısı kaleme almış ve yazısında unvan olarak “baş hesap uzmanı” ibaresini kullanmış. Biz kendisine “hesap uzmanı” diye hitap ederken yakın geçmişteki ifadelerinden yola çıkıyorduk meğer kendisinin bu unvanla olan rabıtası çok eskilere uzanıyormuş. O dönemki yazısının daha çok ekonomiyle ilgili olduğu görülüyor. Demek ki yıllar onu, mali meselelerden siyasetin hesap uzmanlığına taşımış. Ama ne uzmanlık? Kemal Kılıçdaroğlu mali meselelerde nasıl bir hesap uzmanıydı bir bilgimiz yok. Fakat politikadaki güzergâhı ve hesaplamaları hep ana yolları terk edip arka sokaklardan dolanmakla geçti.

Mesela HDP’yle kurduğu ittifakı kameralara yakalanmadan yürütmek istedi. 2015 ve 2019 yıllarında onay verdiği tezkereyi 2021 yılında Cumhuriyet’e ihanet etmek olarak tanımladı. Geceliği 100 bin TL olan otel odasında Boğaz’a nazır poz verip elektrik faturaları üzerinden halkçı Kemal tiyatrosuna soyundu. Başörtüsünü serbest bırakan kararı AYM’ye götüren kişiydi ama başörtüsü meselesinin çözüme kavuşturulmasındaki katkısından dolayı hem de tesettürlü bir aktöre zat-ı şahanelerini tebrik ettirdi.  

Lafı fazla uzatmayalım, baş hesap uzmanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son zamanlardaki en derin hesapları Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerine yoğunlaşmış durumdaydı. Ama önünde aşması gereken bir dizi engel vardı. Kendisi ve yakın çevresi dışında “Kazanamayacak aday” olarak imlenmişti. Gelinen noktada Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı davası sanığı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis verilmesini fırsata çevirerek adaylığını dolaylı yollardan açıkladı. Son grup toplantısında hükümeti eleştiri yağmuruna tutarken konuşma metnini birden katlayıp kenara koyuşu, yeni bir sayfa açışı, tam da bir hesap uzmanına yaraşır biçimde gerçekleşmiş ve tüm bu olup bitene önceden kurgulanmamış süsü vermek için adaylık ilanını “varılan siyasal yol ayrımının kaçınılmaz sonucu” gibi göstermiştir. Ya da öyle göstermeye çalışmıştır…

Zaten kendisinden başka kim kalmıştı ki geriye, İstanbul türlü felaketlerle cebelleşirken elit zevklerinden ve gizli ajandasından taviz vermeyen İmamoğlu’yla, gözle görülür hiçbir hizmeti olmamasına rağmen pohpohlanan ve Ümit Özdağ’ın göreve çağırmasıyla “dış güçlerin adayı” hâline gelen Mansur Yavaş karşısında?

Kemal Bey, 12 dakika süren son grup toplantısında, "Ya şimdi bana katılın, ya da yolumdan çekilin" restini kendi milletvekillerine ve parti üyelerine çekerek kendisinden başka isimleri Cumhurbaşkanı adayı olarak düşleyenleri hızara vermiştir. Ama bu adaylık ilanını yine arka sokaklardan dolanarak yapmıştır. Çünkü o baş hesap uzmanıdır. Bu vesileyle, gittikçe bayağılaşan ve bozuk plaktan çıkan tıngırtıyı tekrarlamaktan öteye geçemeyen 6+1 toplantılarının da sırrına vakıf olunmuştur. Her toplanışta ideal cumhurbaşkanı tarifi yeniden yapılarak âdeta taraflara menü dışından sipariş isteme hoyratlığına kapılmaması gereği ikaz edilirken diğer yandan süreci olabildiğince sündürerek ittifakın aday çıtasını Kim oluyorsa olsun bezginliğine indirmek gerekiyormuş.

Baş hesap uzmanı Kılıçdaroğlu, tüm bu engelleri bir bir aşarak, isimleri kendisinden çok anılan başkan adaylarının arasından kıvrak makas hamleleriyle sıyrılmış ve sol şeride atlamıştır. Geride kendisinden başka bir aday kalmayacak biçimde siyaseten herkesi temizlemiştir. Cumhuriyet gazetesi de Kılıçdaroğlu’nun adaylık iddiasını kulis bilgilerine dayanarak doğrulamış bulunuyor. Demek ki Kemal Bey artık tertemiz bir yenilgiye hazırdır. Çünkü insanın dünyaya ölmek için gelmesi gibi Kemal Kılıçdaroğlu da siyasete hep kaybetmek için gelmiştir. Bu zamana kadar kaybettikleri, bundan sonra kaybedeceklerinin teminatı…