Bugün ülkemiz tarımının en önemli sorunu nedir diye sorsalar; doğrudan “entelektüel sorunu” yaşadığımızı dile getirebilirim. Peki, bu sorun sadece tarımda mı derseniz? Tabii ki hayır! Sosyal, siyasal, kültürel, dini ve düşünsel alanda yaşadığımız sorunların gerisinde esas olarak “entelektüel sorunu” nun yattığını söyleyebilirim.

Acaba “entelektüel” kelimesi en geniş anlamıyla nedir, kimdir ve ne iş yapar? Kırsal ve kent yaşamında gördüğü karşılık nedir, biliyor muyuz?

Kırsalda doktor, avukat, mühendis, öğretmen gibi “okumuş” insanları halk doğrudan “aydın” kategorisine yerleştirir. Oysaki kırsaldaki “aydın” kelimesinin karşılığı “entelektüel” değildir. Aydın, daha çok güncel olaylardan beslenir, bu doğrultuda yola çıkar ve kişileri, olayları tartışır. Benzer şekilde birde “okumuş” sözcüğü vardır. Bu sözcük de daha çok taşra kesiminde “tahsil- eğitim-öğretim görmüş” anlamında kullanılır. Nerede okumuş, ne okumuş gibi sözcükler de belirsizdir. “Okumuş” sözcüğü de “aydın” kelimesi gibi “entelektüel” kelimesinin tam olarak karşılığı değildir.

TARIM YAZARI, GAZETECİ VE AKADEMİSYENDEN ENTELEKTÜEL OLUR MU?

Olsaydı eğer, ülkemizde binlerce entelektüel olurdu. Tarım yazarı, gazeteci ve akademisyenler arasında “tarım entelektüeli olduğunu düşünmüyorum!” Şayet olsaydı ülkemiz tarımı…

Tarımda sürekli güncel olayların ısrarla peşinde koşmak, insanı akarsu yatağında gibi sürüklüyor ve körleştiriliyor; diğer yandan olaylara yukarıdan (kuşbakışı) bakılmasını da engelliyor. Oysaki “entelektüel, sürekli güncel olayların peşinden sürüklenerek, ısrarla yazarak yetmezmiş gibi güncel olaylardan yola çıkarak tarımı yorumlamaz. Entelektüel kişi güncelin farkındadır, önemli olayları izler ama tarımı açıklarken, güncelin ötesinde yalnızca olaylardan hareketle değil, kavramlarla yorumlayarak düşünür ve düşündürür.” Özetle kuşbakışı yapar. O, yalnızca yaşadığı şehirden, bölgeden dünyayı ve dünya tarımını yorumlamaz; yaşadığı şehrin, bölgenin koşullarındaki tarımı dünya tarımı ile bütünleştirir ve derin izler bırakan yorumlar yapar. Oysaki biz, tarımsal olaylara kuşbakışı bakamıyor, ısrarla aynı konuların sorunsallığı üzerinde duruyoruz. Kronikleşen tarım sorunları hâlâ güncelliğini koruyor, ısrarla tekrarlanan aynı olgu ve olayların peşinde koşuyoruz. Yine ısrarla sürekli havanda su dövüyoruz. Dolayısıyla “tarımın entelektüeli olduğunu düşünmüyorum!” Şayet olsaydı ülkemiz tarımı…

İşte bu ve benzeri nedenlerden dolayı tarım yazarı ve gazetecilerinden entelektüel çıkmaz, çıkmıyor da! Ay sonunu nasıl getiririm, kanalın kapanma durumu var mı? Bu program son programım mı? Bu yazım son yazım mı? Bu ay destekleyici (sponsor) ücreti yatıracak mı? vb. sorularla boğuştuktan sonra: Çıksa çıksa “nabza göre şerbet veren”, “iktidarla uzlaşma yolunda, sistem eleştirisi yapamayan” “aydınlar” çıkar. Köşe yazarlarından ise çıksa çıksa “kapitalist sistemin ideolojik avukatlığını yapan “aydınlar” çıkar. Yüzde 90’ı “bu şunu yapmış”, “şu bunu demiş” lerden yola çıkarak, güncel olayları ve iktidar sahibi kişilerin davranışlarını yorumlarlar. Sürekli takip edip okuduğunuzda; bunların yazdıklarının çoğu, herhangi bir kahvehanede yapılan yorumlardan öte olmadığını da görürsünüz. “Gazeteciler işte bu nedenle genelde sistemi, resmi ideolojiyi değil; hükümeti ve kişileri tartışırlar.” Bunun karşılığında da ün ve iyi bir maaş garantidir; çoğu zaten dolar üzerinden maaşlarını alırlar (Ne yazık ki tarım yazarları ve gazetecileri ne bir ün, ne iyi bir maaş ne de dolar yüzü görebiliyorlar). Bunların muhalif görünenleri dahi sisteme değil, kişilere muhaliftir. İşin özünde bu sistemin devam etmesi için yapılan bir manipülasyondur. Gerçekte kapitalist sistemdir. X gider Y gelir ama bu sistem aynen sürer, gider. Dolayısıyla ülkemizde; “başta tarım olmak üzere sosyal, siyasal, teknik, kültürel, dini ve düşünsel alanda entelektüel sorunu var!”

Günümüzde isminin önünde eki olan insanlara özellikle, akademisyenlere entelektüel edasıyla ilgi gösteriliyor. Bunun sonuncunda bu kişiler her fırsatta, her platformda, uzman olduğu konu olsun olmasın fark etmiyor ki, her konuda fikrini beyan etmeyi bir görev olarak benimsiyor, maalesef. “Oysaki akademisyen olmak, entelektüel olmayı beraberinde getirmez, hatta çoğu zaman engeller.” Bu işin ciddiyetini ve işleyişini bilen akademisyenler olayların farkındadır. Akademisyenler bir devlet memurudur ya da üniversite çalışanıdır. Genel olarak şekil, şablon ve kurallar içinde düşünür. Kendisine sunulan kurallar, şablonlar içinde hareket eder. Yani beyninin içi âdeta toplulaştırma geçirmiş tarım alanı gibidir, parsellenmiştir. “Ziraat fakültesi akademisyenlerinin özgür düşünebilmesi ve tarım entelektüeli yolunda ilerlemesi için beyinlerindeki parsel sınırlarını yıkması gereklidir.” Bunu yapabilen tarım entelektüeli akademisyenler vardır. Ama bu kişiler “tarım entelektüeli” değildirler. Bunlar “tarım entelektüeli adayı” akademisyenlerdir. Diğer yandan “entelektüel olmak için de illa ki akademisyen olmak veya akademik eğitim yapmaya gerek yok!” Bu yolda “kişinin daha çok kendi kendisini yetiştirmesi, haksızlığa boyun eğmemesi ve özgür düşünebilmesi son derece önemlidir.”

İktidara yakın olmak, tarım bakanı, bürokratları ve bakanlık yöneticilerine şirin görünmek, yapılan yanlışa yanlış diyememek! Tarım politikaları eleştirisi yapmamak, ne kadar bilimsel donanımı olursa olsun, kişiyi entelektüel yapmaz! Tarım entelektüeli haklının yanındadır, konuşurken kaybedebileceği şeyleri hesap etmez, yalnızca gerçekleri dile getirme kaygısı içindedir. Aynı zamanda eşitsizliği, yoksulluğu, ülke tarımını ve çiftçiyi bu hâle getiren sistemi eleştirir. “Entelektüellik, aynı zamanda bir duruş ve bir tavır sorunudur da.” Diğer yandan entelektüel olmak günümüz şartlarında zordur! Çünkü kendisini “entelektüel” olarak sunan, buna yönelik bir imaj oluşturmaya çalışan birçok kişinin hesaba katacağı, kaybedeceği çok şey vardır; bunu da çoğu kimse göze alamaz. Bu yüzden “çoğu kişi, ağzından çıkan her sözcüğü dikkatle seçer, hatta yoğurdu da üfleyerek yer !...”

Bugün ülkemizde kendisini “aydın” yerine koyan kişi ya da kişilerin büyük bir kısmı, ona buna burun kıvırırlar. “Çünkü onlar sisteme hizmet eden ve sistem tarafından yaratılan aydınlardır.” Karşılarında hiç eğilip bükülmeyen, çıkarları için gerçekleri gölgelemeyen birisini gördüklerinde, onlardan rahatsız olurlar.

Son söz: Ülkemiz tarımında az sayıda entelektüel adayının isminden söz edilebilir. Ama aydın ya da kendisini aydın olarak görenlerin sayısı çok fazladır. Ancak bunların büyük çoğunluğu Fransız filozof Julien Benda (1867- 1956)’nın tanımıyla “iktidarın muhalif görünen ya da görünmeyen sözcüleridir.”