Tarımsal üretimin sorunlarının temeli haline gelmiş girdi maliyetlerinden tarım camiası olarak yıllarca bahsettik. Yıl 2023 ve halen bahsediyoruz. Muhtemelen 2024 yılında da bahsedeceğiz. Bu ülkede sadece tarımsal girdilerin maliyeti yüksek değil! “Bu ülkede doğru söylemenin maliyeti de çok yüksek...” Şimdiye kadar doğru söylemenin maliyeti konusundan hiç bahsedilmedi. Sevgili tarım dostu ve çiftçi okurlarım; bu hafta kısaca doğru söylemenin maliyetinin yüksekliğinden bahsedeceğim.

Doğru söylemenin maliyetinin yüksekliğinin arka planında hatta ülke olarak yaşadığımız sorunların temeli haline gelmiş “yalan söyleme hastalığı” yatıyor. Çoğu insan yalansız bir şeyler yapamaz hâle gelmiş. Artık toplumsal kangrene dönüşmüş yalan söyleme hastalığımız…

Bizler toplum olarak, ülke olarak: Ne zaman ki yalan söylemeyi terk ettik…

Bakın işte o zaman, ilk başta “siyaset düzelecek, adalet düzelecek, eğitim düzelecek, tarım düzelecek, ekonomi düzelecek vs. ülkemizde her şey düzelecek...”

Peki, biz yalan söylemeyi nasıl bırakabiliriz?

O zaman bizde öncelikli olarak; doğru söylemenin maliyetini düşürerek işe başlamalıyız…

Batıyla kıyaslama yapmayı çoğunlukla sevmiyorum ama bazen mecburiyetten yapmak zorunda kalıyor insan. Batı dünyasında yalanın maliyeti, doğru söylemenin maliyetinden daha yüksek, maalesef “bizde yalanın maliyeti, doğru söylemenin maliyetinden çok daha düşüktür.” Dolaysıyla bu da biz de yalan söyleyenin utanma duygusunu ortadan kaldırıyor... Ülkemizde bu yalan yarası kangren olarak bütün vücudumuzu sarıp, sarmalamış durumda...

Bizler bu durumda ne yapacağız, ne yapabiliriz?

İlk öncelikli olarak dürüstlüğü teşvik edeceğiz! Sonra doğru söylemenin maliyetini düşüreceğiz. “Doğru söylemenin maliyetinin düşürülmesinin; yalan söylemenin maliyetinin artırılmasından geçtiğini” topluma, millete ve ülkeye öğretmeliyiz. Öğretmekte yetmez göstermeliyiz!

TARIMSAL SORUNLAR GÜNCELLİĞİNİ KORUMAYA DEVAM EDİYOR!

 Ülkemiz tarımının fotoğrafını çektiğimiz zaman, pek çok sorunun bulunduğunu görüyoruz. Sorunların, yapısal sorunların çözüldüğü doğrultusunda bir umudu ifade etmek olanağı maalesef yoktur. Tam tersine, sorunların daha da ağırlaştığı açıkça görülüyor. Sorunlar giderek ağırlaşıyor, teşvik politikalarının uygulanma şansı giderek elimizin altından kayıp gidiyor. Ülkemiz tarımında önümüzdeki dönemde ciddi önlemler alınmazsa, etkin politikalar uygulanmazsa çok büyük çöküntülerin yaşanması, ciddi krizlerin ortaya çıkması tehlikesi bizi bekliyor.

Neden böyle bir kanıya varıldığı sorusuna cevaben; sadece yapılan tarım şûralarına bakmak yeterli olacaktır. Ülke tarımının sorunları 1997 yılı, 2004 yılı ve son olarak 2019 yılının koşulları içinde ele alınmış ve değerlendirilmiş. Ama bu şûralardan sonra yaşanan gelişmeler, şûraların ortaya koyduğu politikalar, tespitler ve öneriler doğrultusunda olmamış, maalesef.

1997 de başlayıp 2004 yılında yaklaşık aynı şeyler konuşulmuş ve 2019 yılında da aynı şeyleri konuşmuşuz. 26 yıl geçmiş ve ülke tarımında aynı sorunları dile getirmişiz ve yıl 2023 ülke tarımıyla ilgili yaklaşık aynı şeyleri konuşmaya devam ediyoruz. Muhtemelen 2024 yılında da birçok benzer konulardan bahsedeceğiz.

Sevgili dostlar, 26 yıl bir tarım politikasının uygulanması için kısa bir zaman dilimi değil!

HARCANAN ZAMAN, YİTİRİLEN EMEK, KAYBOLAN MİLLİ SERVET VE TÜKENEN UMUTLAR

Söyler misiniz şu ana kadar Bakanlık bünyesinde hangi projenin etki analizi yapıldı ve değerlendirildi? Sonuçları paylaşıldı? Dolaysıyla sonuca gidilmeyen etki analizi yapılmadan rota değişikliği yapılması nedeniyle belki de yapılan hatalar tekrar yapılacak, uygulanan projelerin sonuçlarından elde edilecek çıkarımlara ulaşmadan proje çöplüğe gitti, gidecek. Burada asıl mesele; “harcanan zaman, yitirilen emek, kaybolan milli servet ve tükenen umutlardır.”

21 yıl boyunca 8 bakan değişti. Ülkemiz tarımında uygulanmak istenen, uygulanan projelere göz attığımızda;

“Destek Bizden Üretim Sizden”, “Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli(ülke genelinde 30 havza)” “Alo Birlik”, “Alo Küpe” daha sonra “Alo Köylüm” veya “Alo Çiftçim” … “Yüzyılın Projesi,(TARBİL)”, “Tematik Evrensel Expo”, “Sürü Yöneticisi”, “Eti Etçi, Sütü Sütçü Irktan Temin Etme Projesi”, “Ürün Takip Sistemi”, “Çağrı Merkezi”, “TARGEL, … “Milli Tarım Projesi”,(Havza bazlı destekleme modeliyle üretim planlamasına geçiş, 30 havza 941 havzaya çıkarıldı)”, “Mazot Yüzde 50 Maliyetle Verilecek”, “Düve Merkezleri Kurulması”, … “300 Koyun Projesi”, “Mevsimlik Tarım İşçileri Yerleşkesi”, “Hangi Üründe Arz Açığı Varsa Ona Destek Verilmesi Modeli”, …

“Tarımda Milli Birlik Projesi”. “Meteor Uyarı(doğanın sesi)”, “Tarımın Geleceği, Geleceğin Tarımı Platformu”, “Tarım Orman Akademisi”, “Suyun Gücü Milletle Buluşuyor”, “E-Tarım Partalı”, “Akıllı Küpe”, “Söz Sizde”, “Elektrikli Traktör”, “Tarım Orman Şurası”, “Atadan Tohum Seferberliği”, “Geleceğe Nefes”, “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık”, “Dijital Tarım Pazarı(DİTAP)”, …

“Akıllı çiftçi”, “tarım cep telefonumda”, “traktörüm, tarım makinalarım, işletmem, hayvanlarım nerede?” Devam eden projeler; “Tarım Cebimde”, “E devlet üzerinden Çiftçi kayıt Sistemi’ne olan başvuru”, “tarımsal üretim planlaması, vs.” …

Yapılan çalışmalar, doktoralar, projeler, modellemeler… Peki, yapılan onca projenin sahada bir karşılığı var mı? Hangi ihtiyaca, hangi talebe göre projeler yapılıyor? Hangi projenin etki analizi yapıldı ve paylaşıldı? Hangi genel müdürlükten talep soruluyor? Yapılan çalışmaların sahaya yansıması için hangi genel müdürlükle temas kuruluyor? Hangi araştırma enstitüsü hangi il ve ilçe tarım müdürlükleriyle ortak işler yapabiliyor? Yapılacak projeler için hangi il ve ilçe tarım müdürlüklerinden görüş soruluyor? Özetle sonuçlanan projelerin yüzde kaçı sahaya yansıyor?

TARIMDA SAHADA OLMAK NEDEN YANLIŞ ANLAŞILIYOR?

 Hangi işi yaparsanız yapın o iş için doğru insanları seçmezseniz başarısızlık kaçınılmazdır. Bütün iş ve işlemler insanlarla yapılır. İnsan faktörü o işin başarılmasında en önemli etkendir. Dolayısıyla “dünyanın iyi kanunlarını hazırlatın, en iyi projelerini yapın, en kaliteli malzemeyi ve en yüksek tutarlı bütçeyi kullanın eğer işi ehline vermediyseniz tüm bu değerlerinizin ne yazık ki çöpe gitmemesi içten bile değil.”

Son dönemlerde bakanların ve bürokratların sahada olması isteniliyor ama sahada olmak yanlış anlaşılıyor. Bakan ve bürokratlar beyin takımını oluşturur. Karar verirler ve işi masa başında, olağanüstü bir durum olduğunda karargâhta takip ederler.

Sahada olmak denildiğinde sahada işin ucundan tutmak anlaşıyor galiba(?) Birçok bakana aynı şeyleri yaptı/yaptırıldı. Sayın Pakdemirli elinde itfaiye hortumuyla söndürme çalışmasına katıldı. Orman genel müdürlüğünün hortumu tutacak hiç mi personeli yok(!) Aynı şekilde Sayın Yumaklı’da mibzere tohumluk ve gübre takviyesi yaptı(?) Bakanlığın taşra teşkilatında bu işi yapacak hiç mi ziraat mühendisi yok(!) Yapmayın etmeyin, sizlerin işi bu değil! Sayın, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar bu sözelcileri atamaya devam ederse, daha çok itfaiye hortumu tutar, daha çok mibzerde tohum takviyesi yaparlar.

Oysa sahadaki her mühendis her veteriner hekim her gıda mühendisi yani bütün teknik personel bakanlığı, bakanı ve bürokratları temsil eder. Dolaysıyla “sahada sizi temsil eden teknik personellerin başarısı sizin sahada olduğunuz anlamına gelir.”

“Devlette en büyük çark liyakattir. Ülkemizin önündeki en büyük sorun liyakatsizliktir.” Liyakatsiz yönetim tarzı ile sadece bundan sonraki kuşakları değil ülke geleceğini de kaybederiz. Bu bilinçle “Türk milliyetçileri olarak bu ve benzeri meselelerin farkındayız!” Yine bu bilinçle yeni dönem “Türkiye’nin ve Türk dünyasının yüzyılı olacaktır.”

Son Söz: Unutmayalım ki ülkemizde “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışına, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli Bey’e ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a karşı verilecek avans hâlâ mevcut…

Sağlıcakla kalın.