Türkiye’de herhangi bir teknolojinin ekosistemini incelediğimizde ekosistemin doğal bir parçası olması gereken finansman çeşitliliği ve miktarının sağlıksız olduğu görülmektedir. Şirketlerin büyümek için kullanabilecekleri banka kredileri dışındaki sermayeler kısıtlıdır. Bugün Türkiye’de silikon vadisi rüzgârı esmiyorsa, bunun ana sebebi de aslında girişim sermayelerinin eksikliğidir. Elbette bu alanda gelişmeler yok değil, özetle bakacak olursak:

-        Girişimlere sermaye sağlamak için mevzuatla sağlanan yöntemlerden ikisi, girişim sermayesi yatırım ortaklıkları (GSYO) ve girişim sermayesi yatırım fonlarıdır (GSYF).

-        2012 yılında ilki çıkan mevzuat ile vergilendirilmesinde sağlanan teşvikler, GSYO ve GSYF’lerin özendirilmesini sağlanmıştır.

-        2013’de GSYO’ları, 2014 yılında da GSYF’leri, SPK düzenlemesi, gözetimi ve denetimi kapsamına alınmıştı. Bugün SPK’da kayıtlı 32 tane GSYF bulunmaktadır.

-        2016 yılında varlık fonunun kurulmasıyla muhtelif araçlara yatırım yapabilecek büyük bir fon oluşturulmuştur.

-        2017 yılında TÜBİTAK’ın şirketlere ortak olabilmesi ile ilgili de kanuni yol hazırlanmıştır.

-        2018 yılında da TÜBİTAK tarafından 1514 numaralı Girişim Sermayesi Destekleme Programı oluşturulmuştur. Bu yıl, 3 GSYF, TÜBİTAK üzerinden destek almaya hak kazandı.

-        2019 yılında çıkarılan bir KHK ile de daha önce KİT’ler aracılığı ile mümkün olan, şirketlere ortak olma, şirket kurma yetkileri, Cumhurbaşkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığınca da kullanılabilecek ve yurt dışı iştirakleri de kapsayacak şekilde düzenlenmişti.

-        Bunlara ek olarak Borsa İstanbul’da Özel Pazar isminde halka açık olmayan şirketleri yatırımcı ile buluşturabilecek bir pazar yeri de tesis edilmiş durumda, ancak fonksiyonu halka açıklığa göre sınırlı.

Görüldüğü üzere Türkiye’deki girişimlerin desteklenmesinde önemli bir mevzuat çalışması yapılmış durumda ve hatta hazine de bunlara doğrudan kaynak aktarmakta istekli. Girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ve fonlarının bu desteği kullanacakları şirketler, erken aşama yenilikçi ve teknoloji odaklı girişim şirketleri olacaklardır. Kamu kaynağının bu girişim sermayelerinin desteklenmesinde kullanılmasını da doğru buluyorum. Hatta hibe dışındaki teşviklerde hazine de bir ortak olabilecek ve getiri sağlayabilecektir.

Halka açıklık konusunda ise sorunlar görüyorum. GSYO’lar borsada halka açılmayı tercih edebiliyorlar. Ancak, ne GSYO ne GSYF’ler için halka açılma zorunluluğu bulunmamakta. Hâlbuki en azında devlet tarafından destek almış olanlarının borsada işlem görmelerinin bu yatırımcı ekosistemine etkisi büyük olacaktır:

-        Halkın olabildiğince geniş tabanının borsaya katılması borsa derinliğini arttıracaktır.

-        Teknik analiz ya da oradan buradan duyumlarla, artık olgunluklarına erişmiş şirketlerde ya da kötü niyetli patronların başında olduğu şirketlerde, ya da iyi yönetilmeyen şirketlerde günlerini harcayan borsa yatırımcıları için yeni bir yatırım imkânı doğmuş olacaktır. Bu ortaklık ve fonlar üzerinden, gelişmesinin çok erken aşamasında olan nitelikli, yenilikçi ve teknoloji odaklı, fonlar sayesinde iyi bir yönetişime sahip, yükse getiri potansiyelli girişimlere yatırım yapabileceklerdir.

-        Bu fonlar borsaya açık olunca, bu fonların yatırım yapacağı şirketler de, daha erken aşamada borsa yatırımcısı tarafından tanınmış olacaktır.

-        Ayrıca bu şirketlerin halka açık olmaları sayesinde, parasını arsa veya emlak içinde değerlendiren yatırımcılar da bu fonlarla tanışacak, gayrimenkulde atıl duran sermaye üretime aktarılıp bu fonların gittikçe büyümesi sağlanabilecektir.

-        Borsada yerli yatırımcılar yani vatandaşların bu şirketlere yatırım yapabiliyor olmaları, “Türk şirketi şu yenilik ile bu yenilikçi ürünü geliştirdi” tarzı haberleri daha anlamlı kılacaktır. Dileyenler bu şirketleri kapsayan fonlara yatırım yapabileceklerdir.

-        Ayrıca borsanın yabancı yatırımcılara açıklığı sayesinde de devletin yatırım yaptığı fonlara yabancı yatırım da çekilebilecektir. Bu sayede devletin sağladığı hibelerin üzerinde döviz girişleri sağlanabilecektir.

Bu nedenlerle “kamudan desteklenen ortaklık veya fonların, kurulmasını takiben belirlenecek süre içinde belirlenmiş bir oranda halka açılmaları” şeklinde getirilecek bir zorunluluk eminim ki, kamu kaynağının etkisini arttıracak, çok daha şeffaf ve verimli şekilde kullanılmasını sağlayacaktır.