Galatasaray taraftarı bir yazar olarak 2 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe üzerinde oynanan oyunlara yönelik “Şeyh Edebali Osman Gazi’ye verdiği nasihatin bir bölümünde “Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı!” diyor… Bu nasihatin penceresinden günümüzün en popüler olayı olan Fenerbahçe’nin yaşadığı şike ve teşvik operasyonuna baktığımızda acınacak bir hal ortaya çıkıyor. Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birisi bugün gerçekten “Hatırlı iken itibarını kaybeden” durumundadır.
Fenerbahçe Spor Kulübünün Başkanı, yöneticisi ve teknik heyetten bazı kişiler şampiyon oldukları sezonun sonunda kendilerini şike ve teşvik operasyonundan dolayı hapishane de buldular. Fenerbahçe yaşadığı bu operasyondan dolayı “Türkiye Süper Liginde” şimdilik kalsa da, “Şampiyonlar Ligine” katılması engellendi ve en iyi futbolcuları kulübü yavaş yavaş terk etmeye başladılar. Fenerbahçe tarihinin en acı ve hazin günlerini yaşamaktadır. İtibarı lime lime doğranmaktadır. Suçlandığı konularda hukuki süreç tamamlanmadan Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Liginden men edilmesi ülkede yaşanan kaosun spor alanına da tam bulaştığını göstermiştir”
şeklinde tepki göstermiştim. Fenerbahçe’ye bu operasyonu devlet hücrelerine yerleşmiş FETÖ’nün kendi savcılarıyla yaptığı tamamen netleşmişti.

Ama çok ilginçtir Fenerbahçe yönetiminde ve taraftarında bu yaşananlara karşı bir şuursuzluk ve hafızasızlık dikkat çekmektedir.

Olaylara yaklaşımına baktığımızda bu durum kendini çok net gösteriyor. 45 bin insanımızı kaybettiğimiz şu atmosferde, yaraları sarmak adına devlet-millet bütünleşmesini güçlü kılacak duruş sergilemeleri gereken bir dönem, siyasallaşma duruşu sergileyip “Hükümet istifa” sloganlarını organize edilmiş kalabalıklara attırmaları bir şuursuzluk hâli olarak yansımaktadır.

Hafızasızlık hâli de FETÖ’nün kapatılan televizyonu Samanyolu TV’de daimi yorumcu iken FETÖ’nün Fenerbahçe operasyonuna yönelik "Bunu olumlu yorumlamanın dışında yapacak bir şey yok. Çok olumlu yorumluyorum. Kararlı gidişlerini ve bu süreci yürüten herkesi kutluyorum“ şeklinde yorumlayan Ekrem İmamoğlu gibi Fenerbahçe’nin celladı olan birine sahip çıkmasıdır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin yeniden yapılması kararı alındığı süreçte Fenerbahçe stadına giden Ekrem İmamoğlu için taraftarların “Mazbatasını verin” sloganlarını atarak destek verme hâli, daha sonraki süreçlerde Fenerbahçe stadına gelen Ekrem İmamoğlu’nun lehine atılan sloganlar, bu hafızasızlığın devam ettiğini göstermektedir.

FETÖ firarisi Emre Uslu’nun o günlerdeki “Ekrem İmamoğlu'nun başından beri sürdürdüğü kampanya ve en son Beşiktaş maçına gitmesi tribün desteği gösteriyor ki bu kampanyanın arkasında çok çok akıllı bir akıl var” şeklindeki yorumu bugün yaşanan olayları anlamamız açısından da önemlidir. 45 bin insanımızı kaybettiğimiz deprem felaketinin yasını tuttuğumuz ve yaraları sarmak için seferber olduğumuz şu günlerde o “çok çok akıllı bir akıl” mı yine tribünleri harekete geçirmiştir?

Uğur Dündar gibi saplantılı, takıntılı ve “iktidar devrilsin de nasıl olursa olsun” mantığında HDP iktidarını bile kabul edecek birini Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Başkanı yapanların atmosferinde başka ne beklenebilir ki?

Önce Fenerbahçe, sonra Beşiktaş… Bu akıl kimdir?

Fenerbahçe stadyumunda özenle hazırlanmış slogan ve programlanmış taraftar kim tarafından organize edilmiştir?

Beşiktaş taraftarına sirayet ettiren hangi akıldır?

Çanakkale ruhuyla devlet-millet dayanışması göstererek acıları dindirmek, yaraları sarmak, evsizlere ev, aşsızlara aş için seferber olunmuşken siyasi rant sağlamak için bu dayanışma gündemini provokasyonla kirletmeyi kim tezgâhlamıştır?

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Milliyetçi Hareket Partisi, depremde hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza yapılan saygısızlığı, ülkemizin böylesi hassas ve acılı günlerinde sporun kirli siyasete alet edilmesini şiddetle kınamaktadır“ ifadeleriyle dikkat çektiği ve kınadığı, bu kadar acının olduğu bir atmosferden siyasal bir hesap için provokasyona adım atılmasıdır. Bunun için de Türkiye’nin en büyük spor kulüplerinin aracı edilmesidir. Seçim hemen önümüzdeyken, seçimden önce devreye giren bu provokasyonlarla alınmak istenen yol nedir?

Kirli algı çabası mı?

 Stadyumlarda karşıt görüşler arasında çatışma mı?

“Hükümet istifa” sloganı atanlarla, onlara ıslıklama tepkisi gösterenler arasında yaşanacak bir çatışma, bir kavga deprem yasındaki ülkenin katlanacağı bir durum mudur?

Devlet-millet dayanışmasına destek veren spor kulüpleri de yarın organize olup muhalefetin sapkın duruşuna tavır alsa nasıl olacak? Birçok spor kulübü de zaten resmi açıklama yaparak böylesi bir acı döneminde siyasi rant peşinde olanlara tepki göstermiştir.

Her konuyu ince eleyip sık dokuyarak eylem ve söylemlerini şekillendiren MHP Lideri Devlet Bahçeli, eğer Beşiktaş/ Çarşı sevdasına bir tavır alıyorsa bilin ki, hem oynanan ayrıştırma oyununu görmesinden hem de böyle bir acı atmosferinden siyasi rant devşirmeye çalışanların kalabalıklara virüs gibi sızmasını anlamasından kaynaklanmaktadır.

Spor kulüpleri şuursuz, hafızasız olmamalıdır. Yaptıkları davranışların hangi sonuçları doğuracağını kavramalıdır.

O malum “Çok çok akıllı bir akıl” sizi doğrulara götürmez.

Pervin Buldan, Sezai Temelli gibi PKK yardakçıları “Ben Beşiktaşlıyım”, “Ben Fenerbahçeliyim” diye coşmaya başladıysa kimin hesabına yatırımlar yapıldığını anlamak için “Çok çok akla” gerek yok, sıradan bir akıl bile yetecektir.