Ülkemizde çiftçilerin sahip oldukları mevcut kaynaklardan elde ettikleri getirinin düşük olduğu herkes tarafından bilinen ama dile getirilemeyen bir gerçektir. Dolayısıyla akla gelen ilk sorular da,

Piyasalar tarım sektörü için uygun mudur?

Mevcut piyasa bilgilerini kullanarak eldeki tarımsal kaynakların en uygun şekilde kullanımı ile tarım sektöründeki kaynaklardan elde edilen getirinin diğer sektörlerdeki kaynaklardan elde edilen getiri kadar büyük olmasının sağlanması açısından tarımsal piyasalar etkin midir?

Uygun bir zaman dilimi içerisinde piyasalar dengeye ulaşır mı?

Hükümet, çiftçilere ekonomik anlamda adaleti ve tüketicilere uygun tarımsal ürün arzını sağlamayı garanti etmek için fiyat ve gelir desteği vermek amacıyla piyasaya müdahale etmeli midir? Gibi bu ve benzeri yönde olmaktadır.

Aslında “tarımsal piyasalar, dengesizliği ortadan kaldırmada veya dengeye getirecek ayarlamayı yapmada etkin olarak çalışıyor olabilse, uygun gelirler elde etmek için hükümet müdahaleleri ne gereklidir ne de etkindir.”

Bizde tarımdaki fiyat ve gelir problemi, çoğu zaman “maliyet-fiyat” sıkışması olarak adlandırılır. Fakat maliyet-fiyat sıkışması, meydana gelen bir verimlilik artışından dolayı oluşan düşük reel fiyat söz konusu olsa bile, eğer tüm masraflar karşılanıyor ve yeterli bir gelir oranı sağlanıyorsa asla çiftçiye zarar vermez. Dolayısıyla fakirlik ve düşük gelir, çiftçiler için ekonomik bir problem olarak tanımlanmaz.

Büyük çiftçilerin, kaynak başına tarımdaki getirileri düşük mü?

Bahsetmek istediğim aslında az servet, düşük gelir veya fakirlik değil, sahip olunan kaynakların kazandığı düşük getiridir. Piyasa gelirinin tarımsal faaliyette sürekli düşük olmasının sebepleri arasında sayılabileceklerden birincisi “piyasadaki güçlerin, çiftçilerin ayarlama yapamayacağı bir hızda piyasa dengesizliği meydana getirmesidir.” İkincisi ise diyelim ki çiftçiler uyum sağladı ve dengeyi yakalasa bile bu dengenin yapısı diğer sektörlere göre kullanılan kaynak başına daha düşük getiriye neden olmasından kaynaklıdır.

TMO’nun açıkladığı buğday ve arpa fiyatlarının çiftçiyi tatmin etme durumu

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan merakla beklenen buğday ve arpa fiyatlarını açıkladı. Son iki yılın açıklanan buğday ve arpa fiyatlarına baktığımızda:

5 Haziran 2022 tarihinde açıklanan fiyatlar: Sert ekmeklik buğday için ton başına 6.050 TL, arpa için ise 5.500 TL/Ton açıklamıştı. Tarım Bakanlığı Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçilere buğdayda ton başına 1.000 TL, arpa için de ton başına 500 TL destek verilerek 2022 yılı buğday alım fiyatı 7.050 TL, arpa alım fiyatı da 6.500 TL olarak gerçekleşmişti.

6 Haziran 2023 tarihinde açıklanan fiyatlar da ise ekmeklik buğdayda ton başına 8.250 TL, arpada ise 7.000 TL olarak duyuruldu. Tarım Bakanlığı Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçilere buğdayda ton başına 1.000 TL, arpa için de ton başına 500 TL destek verilecek ve böylelikle 2023 yılı buğday alım fiyatı 9.250 TL, arpa alım fiyatı da 7.500 TL olarak gerçekleşecek.

2022 yılındaki açıklanan fiyatlar (buğdayda ton başına 1.000 TL, arpa için de ton başına 500 TL destek dâhil) referans alındığında 2023 yılında buğday alım fiyatına yüzde 31,20 artış yapılarak 9.250 TL olurken; arpa ise yüzde 15,38 artış oranıyla 7.500 TL fiyatından alımlar gerçekleşecek.

Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE), artan girdi maliyetleri, ekim döneminde yaşanan kuraklık ve bahar döneminde yaşanan aşırı yağışlar, yaşanan sel baskınları, dolular ve ürünlerde yaşanan kayıplar… Aşırı yağış ve nem kaynaklı hastalıklar…Aralıksız yağışlar nedeniyle tarlaya girilememe, mücadele edilememe, müdahale yapılamamanın gölgesinde;

bir kısım çiftçi ve temsilciler: Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) buğday alım fiyatına artış yapmasının, üreticinin beklentisini karşılamadığını söylerken; bir kısım çiftçi ve temsilcileri ise artışın beklentilerini karşıladığını, üretim sürecinin devam ettiğini, zaman kaybetmeksizin üretime odaklanıp 2024 yılı üretim sezonu için tarımsal girdi tedarikinin yapılmasının bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiği yönünde söylemlerde bulunuldu.

Diğer bir kısım çiftçilerimiz ise Sayın Cumhurbaşkanımıza açıkladığı fiyattan dolayı teşekkürlerini sunup; “yalnız tarımsal girdilerin biraz yüksek kaldığını, bunları da düşürürse çiftçiler olarak çok memnun olacakları yönünde” tavır sergilediler. Özetle “biz çiftçiler olarak her türlü zor koşullarda ve şartlarda üretime devam ederiz” anlayışı yönünde oldu diyebilirim.

Son söz: Ülkemizde Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı bürokratları ve yöneticileri, Tarım Bakanlığından da birçok kişi; geçmişte olduğu gibi bugün de hâlâ tarımsal üretim devam ediyor ise bu sektörde çalışanlar kazanıyor ve geçimlerini sağlıyor. Hatta tarım sektörü diğer sektörlere sermaye sağlıyor. O zaman tarım sektörü kendi ayakları üzerine durabilme kabiliyetine sahiptir anlayışı hâkimdir.

Oysaki gerçekte “düşük getiriye rağmen kaynakları kendinde tutma anlamında tarım sektörü kıt kanaat imkânlarla rekabet eden bir sektör olmaya devam etmektedir.” Bu durumda, geriye tek şey kalıyor o da “diğer sektörlere göre tarımda daha fazla var olan risk ve belirsizliği ortadan kaldıran politikaları işleterek çiftçiyi desteklemek, şarttır gereklidir!”

Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü!

Küresel ısınma, iklim değişikliği, çölleşme, arazi bozulumu, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kuraklık çağımızın en önemli sorunları arasındadır. 780 bin kilometrekare vatan toprağımızı; çölleşme ve kuraklığa karşı “işimiz tarım, gücümüz çiftçiler” prensibiyle, azimle, şevkle ve kararlılıkla ziraat mühendisleri olarak korumaya devam edeceğiz. 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nü kutlarım.

Sağlıcakla kalın.