Geçtiğimiz hafta bir çocuğun sokak köpeği olmayan yani sahiplenilmiş pitbull cinsi köpeklerin saldırısına uğraması tüm yurtta büyük rahatsızlık uyandırdı.

2004 tarihli 5199 sayılı Kanun, tehlikeli sınıftaki köpeklerin üretme, sahiplendirme, ülkeye giriş, satış, reklam, takas, sergileme ve hediye etme fiillerine yasak getiriyordu. Bu Kanuna bu yıl eklenen bir madde de ocak ayından itibaren geçerli olmak üzere öncekilere ek olarak, kısırlaştırma, veri tabanına kaydettirme, ağızlık ve tasma olmaksızın dolaştırmama, kalabalık yerlere ve çocuk parklarına sokmama, sokağa terk etmeme gibi yükümlülükler getirdi.

Son olayla beraber büyük çoğunluk bu hayvanlara ve sahiplerine karşı tepkisini ifade ederken, hayvan hakları savunucuları da konuyu “hayvan karşıtlığı yapılıyor’ noktasına çekmeye çalıştı.

Hâl bu iken, konunun uzmanları bu hayvanların doğuşsal bir saldırganlık içinde olmayabileceğini, yetiştirmenin bu konuda yön verdiğine dikkat çekiyorlar. Benim şahsi görüşüm de bu hayvanların sahiplerinin ekseriyetinin bu hayvanları güç gösterme veya savunma amaçlı tercih ettikleri yönünde.

Bir şekilde canlıların hayat hakları ile insanların güvenliği arasında bir denge kurmaya çalışmış kanuni düzenlemelere ek olarak, özellikle sahiplerinin kendilerini büyük sorumluluk altında hissetmelerini sağlayacak birtakım ek düzenlemelere ihtiyaç da olabilir. Basit bir araç ehliyeti alımı için, ya da bir silah ruhsatı alımı için çeşitli fiziki ve psikolojik sağlık raporları gerekiyorken, bu hayvanların kayda geçirilmesi için de sahiplerinin heyet psikoanaliz raporu ile beraber temiz adli sicil kayıtlarının istenmesi oldukça faydalı olacaktır.

Bununla beraber bu hayvanların bulunduğu bölgedeki emniyet ve belediye ekiplerinin de sorumluluk altında olması gerekir. Sadece ihbarla değil kendi kendine de denetimler ve tespitlerle aktif bir görev almalılar. Bu sayede köpeklerin bu cinslerine karşı oluşan piyasa talebi ve dolayısıyla yasa dışı edinilmesi de azaltılabilir.

Bu tehlikeli hayvanlar dışındaki sokak hayvanları artışının da dizginlenmesi gerekiyor. Belediyeler sokak hayvanlarının üremesinin engellenmesi ve canlı haklarına uygun şekilde muamele edilmesini sağlamakla ilgili son kanun değişikliği ile gelen yükümlülüklerini daha da fazla hissetmeliler. Eğer bu olabilirse normal ömürlerinin ancak üçte birini yaşayabilen sokak hayvanlarının ömürleri uzatıldığı gibi, bir sonraki nesilden itibaren de sokak hayvanı nüfusunun azalması sağlanabilir.