Dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin katıldığı törenle Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine alındı. Yüzde 70 oranında yerli üretime sahip olan Türkiye’nin en büyük savaş gemisi dosta güven, düşmana korku verdi. Türk mühendislerinin özverili gayretleriyle ülkemize kazandırılan bu eser üstün özellikleriyle ilk olma özelliği taşıdı. Dünyanın gözünün çevrildiği bu harika eser Türkiye’nin denizlerdeki hâkimiyetine güç kattı. 5 bin 440 metrekarelik uçuş güvertesinde 11 SİHA ya da 10 helikopteri, hangarında ise 30 SİHA ya da 19 helikopteri bünyesinde barındırabilecek özelliğe sahip. 1223 personelin görev yaptığı gemide 13 tank, 27 zırhlı amfibi hücum aracı, 6 zırhlı personel taşıyıcı, 33 muhtelif araç, 15 römork bulunuyor. İnsani yardım faaliyetlerinde görev yapabilme kapasitesine sahip TCG Anadolu’da tam teşekküllü iki de ameliyathane yer alıyor. Bunların yanı sıra birçok silah ve harp sistemlerinin bulunduğu savaş gemimiz açık sularda rakibinin olmadığını gösteriyor. Son teknolojiye uygun olarak üretilen deniz üssümüz savunma sanayiinde yeni bir çığır açıyor. Mavi Vatan onun sayesinde artık daha güvenli hâle geliyor.

Denizlerdeki üssümüz TCG Anadolu savaş gemisinin yanı sıra bir müjde de uzaydaki üssümüz için geldi. Tamamen yerli ve milli imkânlarla üretilen İMECE; gözetleme, izleme, teşhis, tespit, doğal afet, tarımsal uygulamalar gibi birçok alanda hizmet vermek için uzaydaki yerini aldı. Dünyanın her yerinden görüntü elde edebilen İMECE tüm uyumluluk testlerini başarıyla geçmesinin ardından şubat ayında fırlatma üssünün bulunduğu ABD’ye gönderildi.

Bu iki gelişme göğsümüzü kabarttı ve ülkemizin geleceği adına umutlarımızı artırdı. 21. asrın Türk ve Türkiye asrı olması için atılması gereken tüm adımlar Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu irade ile birer birer hayata geçmeye başladı. Yüzde 80’lere ulaşan yerli ve milli savunma sanayiimiz, Atak ve Gökbey helikopterleri, Hürkuş uçağı, Akıncı, Bayraktar, İHA ve SİHA’lar, Kızılelma, Tayfun füzesi, yerli otomobilimiz Togg, yerli hızlı trenimiz, petrol ve doğal gaz keşiflerimiz gibi birçok gelişme Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel anlamdaki rolünü güçlendirdi.

Dünyanın Kovid-19 salgınıyla beraber ekonomik krizle boğuştuğu, gıda kriziyle yüzleştiği, su kıtlığının kapıya dayandığı bir dönemde Türkiye başarılı bir mücadele örneği sergiledi. Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği yeni krizlerin önüne Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hızlı karar alabilen yapısıyla geçildi. Yürütülen başarılı diplomasi her ülkeden ve kesimden takdir gördü. Hatta savaş hâlindeki ülkelerden bile…

Türkiye artık kısır siyasi tartışmaların yaşandığı, koalisyonların insafına terk edilmiş, istikrarsızlıkların bulunduğu, bürokrasinin ağır ve hantal kaldığı, yerli ve milli üretimlerin ABD ve Avrupa’nın iki dudağının arasına bırakıldığı, erken kalkanın darbe yapmaya kalktığı, terörün cirit attığı, doları şantaj aracına dönüştürenlerin parmak salladığı, ülke sınırlarımız içindeki tasarruflarımızın “acaba ne derler” ürkekliğine terk edildiği, biraz başımızı kaldırdığımızda siyasi operasyonların çekildiği ülke görüntüsünü geride bıraktı.

15 Temmuz hain ve kanlı darbe girişimden sonra bizatihi milletimizin istek ve teveccühüyle kurulan Cumhur İttifakı birçok badireye göğüs gererek aşılmaz denilen engelleri aştı. Ülkemizin son 6 yılı muazzam kazanımların yaşandığı bir dilime dönüştü. Kısa bir sürede imkânsız denilen işlere imza atıldı. Ekonomik baskılar, diplomatik kıskaçlar ve yanı başımızda terör devleti kurmak için yığınak yapanlar boş durmadı. Orman yangınları, sel felaketleri, depremler gibi doğal afetler belimizi büktü ama yıkamadı. Kovid-19 gibi illet bir salgın ülkemizi kasıp kavursa da başımızı eğemedi.

Muhalefetin “devasa” diyerek sunduğu heykel veya çeşme açılışlarıyla gün geçirilmedi.

7 yıl önce bu yaşadıklarımız film senaryosu olarak karşımıza çıksaydı herhâlde herkes “çok abartılı” bulurdu. “Bu kadar da olmaz” denirdi. “Bu kadar aksiyon da fazla” yorumları yapılırdı.

Hepsi yaşandı…

Türk milleti her defasında imkânsız denileni başardı.

Biraz zaman aldı ama Cumhuriyet’in 100. yılına çok yakıştı…