Türkiye’yi geriye götürme toplantıları yapan 6’lı masa kendi etrafında döndüğünden beri gözleri başka bir şey görmez oldu. Kısır yiyerek vakit geçirdikleri toplantılarından arta kalan zamanlarda da kendi iç çatışmalarını bastırmakla uğraştılar. Altın gününe dönen toplantılarda kimin kime ne taktığını tartışmaktan öteye geçemediler. Bir sonraki toplantının hikâye metnini yazmaktan, adaylarını belirlemeye fırsat bulamadılar.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin seçimlere birkaç yıl kala Cumhur İttifakı’nın adayını Sayın Recep Tayyip Erdoğan olarak ilan etmesine rağmen, muhalefetin aday belirleme çalışmaları bir türlü nihayete ermeyen Brezilya dizileriyle yarışır hâle geldi. 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerine 4 aydan kısa bir süre kalmasına rağmen acıklı sonlarını hazırlayacak bir isim üzerinde henüz mutabakata varamadılar.

Bu süreçte gözleri o kadar döndü ki Türkiye için arzuladıkları koalisyon dönemlerine özlemlerini itiraf etmenin yanı sıra arzuladıkları cumhurbaşkanı adayını nasıl kukla hâline getireceklerini de ifşa ettiler. İttifakı oluşturan 6+1 partinin yönettiği ve cumhurbaşkanıyla eşit imza yetkisine sahip olduğu bir krizler sistemini inşa edeceklerini deklare ettiler. Tabii ki yeni anayasa çalışmaları kapsamında Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştireceklerini, Türklüğü ve Atatürk milliyetçiliğini de Anayasa’dan çıkaracaklarını…

Bu ihanetleri gerçekleştirebilmek için bile önce bir aday üzerinde anlaşmaları ve bu ismi kamuoyuna duyurmaları gerekiyordu. Ancak adayın yıpranacağı gerekçesine sığınarak bu ismin hazır olduğunu ve seçim tarihi belli olana kadar saklı tutacaklarını söylediler. Bir kurgudan ibaret olan bu söyleme elbette kimse inanmadı. Adayın hazır olmadığı 6’lı masa içindeki karşılıklı salvolardan, aday enflasyonundan, her gün başka bir ismin zikredilmesinden ve HDP’nin ağzından çıkacak iki kelimeye baktıklarından buz gibi anlaşılıyordu. 

İçlerinden en gönüllüsü “Benim aday olmayacağımı nereden biliyorsunuz?” diyerek baş gösterdi.

“Günü geldiğinde adayımızın kim olduğunu öğreneceksiniz” diyorlardı.

“Kazanacak aday” istediklerini söylüyorlardı.

Adayın “masadan biri” olacağını ifade ediyorlardı.

10 toplantı yapmalarına rağmen masada “adayın isminin konuşulmadığını” söylüyorlardı.

Yaptıkları her yeni açıklama bir öncekini yalanlıyor, bir sonraki açıklamanın da hayal boyutunu gösteriyordu.

Masada krizin, görüş ayrılığının ve aday tartışmasının olmadığını belirtmek için, “Seçim tarihini açıklayın, adayımızı açıklayalım” diyorlardı.

MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin mayıs ayını işaret etmesi ve ardından Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın 14 Mayıs diyerek net bir tarih belirtmesinden sonra 6+1’li masaya düşen anında adaylarının ismini kamuoyuna açıklamaktı.

Hep birlikte kameraların karşısına geçip, “İşte aylardır yıpranır diye sakladığımız aday budur” demeleri lazımdı.

Ancak onlar yine sır gibi sakladıkları ve ağzı açılınca gazının kaçmasından korktukları, turşusunu kurmak için yaz aylarını bekledikleri adayın ismini ocak ayından sonra açıklayacaklarını söylemekle yetindiler.

Bana kalırsa hiç acele etmesinler…

Sayılı gün çabuk geçer. Şunun şurasında 2028 seçimlerine kaç gün kaldı.